Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM) dün (8 Temmuz Cumartesi) Diyarbakır’da bir otelde düzenlediği “Kürtler ne yapmalı?” başlıklı pandelde, seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan yeni politik süreç, Kürt Sorunu’nuna yönelik bakış açıları ve çözümler tartışıldı.
DİTAM bu toplantıları 2013’den bu yana düzenliyor.
“Kürt Sorunu’nun geldiği noktayı konuşmak gerek“
Toplantının açılış konuşmasını DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Azizoğlu yaptı.
Azizoğlu, şunları söyledi:
“Seçim sonrası Kürt siyaseti açısından da yeni bir tartışma başlatıldı. Haziran 2015’ten sonraki süreci yeniden yaşamadı Kürt Siyaseti. DİTAM olarak Kürt siyasetindeki gündemlerden hareketle sadece seçim sonuçlarının konuşulması değil Kürt Sorunu’nun geldiği noktayı da konuşmak gerekiyor. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana iktidar değişikliklerinden bağımsız olarak devletin politikası devamlılık gösteriyor. Geçmiş deneyimler bu yolun Kürtler için istediği gibi sonuçlanmayacağı anlamına da gelebilir.”
“Milliyetçiler Kürt kimliğini tanımak zorunda kaldı"
Panelin ilk konuşmacısı Yazar, Yayıncı ve akademisyen Tanıl Bora’ydı.
Bora şunları söyledi:
“İlk turda Sinan Oğan'ın aldığı oy, seçimin ikinci turunda Türk milliyetçilerinin razı edilmesi gereken, gönlü hoş edilmesi gereken siyasi özne olarak belirmesiydi."
"Türk milliyetçiliğinin müzakere edilmesi gereken, razı edilmesi gereken gönlü hoş edilmesi gereken özne olarak ortaya çıkmasından büyük bir zafer duygusu hissettiler."
"Bu bence çok şey anlatıyor. Bu bir siyasi, stratejik, değerlendirmeden öte bir tür hınç var bunun arkasında. Kürtlerin siyaset sahnesinde belirleyici olmasına karşı muazzam bir reaksiyon var.
“Özellikle 2015. Burada bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. HDP'nin kilit siyasi parti olarak belirmesi daha sonra İstanbul seçimleri meselesiyle de bunun tekrar edilmesi bunun biriktirdiği bir hınç var Türk milliyetçiliğinde.
"Türklerin millete hakimin pozisyonunu sarsacak şekilde bir özne olmasına ve bunu başarıyor gibi görünmelerine karşı büyük bir hınç var.
"Ben bir siyasi analist değilim. Seçimde olup bitenler, bunun nedenleri, bunu analiz etme kabiliyetinde değilim. Ben ideolojilerle, fikirlerle ilgileniyorum.”
“Önümüzdeki dönem için Kürt meselesine bakarken hangi öncüllerle hareket ediyorlar? Dertleri ne? Bunu kısaca özetleyeceğim. Şunu unutmamak lazım. Kürt kimliğinin imkanının artık geri dönülmez bir şekilde tanındığı bir dönemdeyiz."
“Bu bizim için uygun olağan görünüyor ama aslında olağan değil. Bugün Türk milliyetçileri içinde hiç kimse hem radikal, hem ılımlı olanlar dahil Kürt kimliğini tanımayan artık yok."
"Böyle en uç noktalarda bile Kürt kimliğini tanıyan, onun varlığını kabul eden bir noktada Kürt meselesiyle ilgili bir bakış, bir perspektif var. Peki nasıl görüyorlar?”
“Kürtlerin var olduğunun inkar edilmez bir şekilde ortada olduğu bir tabloda oraya nasıl bakıyorlar. Ben şimdi biraz onu tasnif etmeye çalışacağım. Üç başlık altında üç yaklaşım tarzında kategorize edeceğim. Bunlar, belirli siyasi parti aidiyetlerinin üzerinde bir tablo çizmeye çalışıyor."
"MHP'liler İYİ Parti'ler işte Zafer Partililer şunlar bunlar ayrımını yapmadan aslında hepsini kapsayan ve daha çok yazıp çizen, milliyetçi ideologların yapıp ettiği zikri üzerinden bir tablo çizmeye çalışıyorum."
"Şimdi özellikle ülkücü milliyetçi ideologlar açısından çok yaygın yani epey genel kabul görmüş olan tutum şudur. Buna göre ayrımını yaparlar. Millet ve milliyet."
"Türkler milliyettir. Kendine özgü bir folklorları, bir tarihleri, bir dilleri vardır. Kabul edilir, bu tanınır. Fakat bu millet artık bir alt düzeydir ya milletleşme aşamasına tarihsel olarak gelememiş bu kabiliyete sahip olmayan, bu cevhere sahip olmayan bir düzeydir. Türk milliyetçileri için alt seviyede. Oysa Türkler millettir. Sadece bir milliyet değil, millettir.”
Panel, “2015’ten 2023’e, 8 yılın ardından Kürt Siyasetinde Mevcut Duru ve Nedenleri Yeni Dönem Politikalrı ve Beklentiler” başlığında devam etti. (EMK)