Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi’nin (TCPS) Ocak 2018’den bu yana düzenlediği belgesel gösterimlerinin altıncısının yapıldığı 8 Şubat günü “5 No’lu Cezaevi” belgeseli gösterildi.
Gösterim sonrası yapılan panele belgeselin yönetmeni Çayan Demirel, yapımcısı Ayşe Çetinbaş, görüntü yönetmeni Koray Kesik ve Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananların tanığı olan Hamit Tankılıç katıldı.
TCPS, Ocak 2018'den bu yana gerçekleştirdiği belgesel gösterimlerinde daha önce Sessiz Ölüm (Hüseyin Karabey - 2001), Bir Adım Ötesi (Tülin Dağ - 2011), Oğlunuz Erdal (Tunç Erenkuş - 2010), Hapiste Genç Var (Esin Tepe - 2016), Su Damlasına Sığdırılan Yaşam (Ümit Elçi - 2002) adlı belgeseller gösterildi.
Diyarbakır Cezaevi’ndeki mahkûmlar, 1980-84 yılları arasında sistematik işkencelere maruz kaldı. Kimisi işkenceyle öldürüldü kimisi de intihar etti. Diyarbakır Cezaevi, 12 Eylül askeri darbesinin sonuçlarının ne kadar ağır olduğunu görebileceğimiz önemli yerlerden biri.
2009 yılında çekilen “5 No’lu Cezaevi” belgeseli ise bu alanda yapılan ilk çalışmalardan.
Çayan Demirel: Bir parmağın acısını parmağı kesilen bilir
Soldan sağa: Hamit Tankılıç, Çayan Demirel, Ayşe Çetinbaş ve Koray Kesik.
Belgeselin Yönetmeni Çayan Demirel, bu belgeselin tarihsel bir sorumlulukla yapıldığını söylüyor. Ülkede yaşananlara tanıklık etmenin bir sorumluluk olduğunu söyleyen Demirel, yapılan hiçbir şeyin o zamanları tam olarak anlatamayacağını söylüyor ve ekliyor: “Bir parmağın acısını ancak parmağı kesilen kişi bilir. Onu anlatmakla anlaşılmaz.”
Çetinbaş: “Belgesel sözlü tarih niteliğinde”
Belgeselin Yapımcısı Ayşe Çetinbaş, belgeselde yer alan insanların ilk kez oturup yaşadıkları deneyimleri anlattığını belirtiyor. 90’a yakın kişi ile görüştüklerini söyleyen Çetinbaş, bunun aynı zamanda bir sözlü tarih çalışması olduğunu dile getiriyor.
Çetinbaş, bu çalışmanın önemini şöyle anlatıyor:
“Diyarbakır’da o dönem yaşananları anlatmak, en azından kaydetmek gerekiyordu. Türkiye’de ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan o dönemin tanıklarıyla röportajlar yaptık. Elimizde en az süren röportaj üç saat. Bunlardan sadece 55 kişisine belgeselde yer verebildik. Bunları kitaba dönüştürmek gibi bir isteğimiz vardı çünkü bir sürü anlatamadığımız hikâyeler var. Ne yazık ki kitaba dönüştürme projesini gerçekleştiremedik.
“İzlediğiniz filmde artık birçok insan hayatta değil. Eğer bu filmde bunu yapmasaydık artık o tanıkları dinleme şansımız olamayacaktı. Bir nebze olsun o karanlık dönemin kayıt altına alınabilmiş olması önemli bir şey. O yüzden de bu tarz belgesellerin yapılmasını hep önemsiyoruz. Bir sürü bu konularda çalışan arkadaşlar ile hep bir dayanışma içindeyiz. Çünkü anlatmak gerekiyor. Bir filmde her şeyi anlatmak mümkün değil. Bir soru işareti uyandırabildiysek bir adımdır bu.”
Koray Kesik: “Belgesel, tarihe not düşüyor”
Görüntü Yönetmeni Koray Kesik, belgeselin amacının Diyarbakır’da 80-84 yılları arasında neler yaşandığını anlatmak ve tarihe not düşmek olduğunu söylüyor. Kesik, yapmak istedikleri şeyin hafızayı tazelemek ve unutulanı tekrar hatırlatmak olduğunu ekliyor.
Hamit Tankılıç: “Yaşadığımız normal bir koşul değildi”
Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananların tanığı olan Hamit Tankılıç ise bu belgeselin önemini şöyle anlatıyor:
“Bir belgesel yaşadıklarımızı, hissettiklerimizi, o anda karşılaştığımız her bir davranışın bizde yarattığı sonuçları anlatamaz. Biz kendimiz de kısa bir konuşmada dile getirebilir miyiz? O da mümkün değil. Dolayısıyla ilk defa böyle bir şey için adım atılmış olması anlamlıydı. Zaten önemli bulduğum ve değer biçtiğim yön de bu oldu.
“Mesela ben bazen diyorum iyi bir edebiyatçı olsa, bir de cezaevinin duvarlarını konuşturabilse ve duvarlar o dönemin insan psikolojisini dile getirebilse belki o zaman Diyarbakır gerçekten anlatılabilir. Çünkü yaşadığımız normal bir koşul değildi. Bir tarafta toplumsal kimliğimiz vardı. Bir tarafta devrimciydik. Yani toplumsal kimliğimiz ile sınıfsal kimliğimizin birleştiği ve bu temelde bütün saldırılara maruz kaldığımız bir süreçti.”
Belgesel, 1980-84 yılları arasında Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlara tanıklık etmiş kişilerin anlatımlarına yer veriyor. Surela Film’den çıkmış belgeselin kurgusunu Burak Dal; müziğini Ahmet Tirgil yaptı. Ayrıca belgeselin hali hazırda aldığı üç ödül bulunuyor: 46. Antalya Altın Portakal Film Festivali/ En İyi Belgesel Film, 42. SİYAD Ödülleri/ En İyi Belgesel Film, 21. Ankara Uluslararası Film Festivali/ En İyi Belgesel Film. (EA/HK)
Fotoğraflar: Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi