İfrada varma konusunda çok becerikli olan solcularımızın herhangi bir tartışmada uçlara sürüklenmesine anlayışla baksak da oralarda takılıp kalmalarından kaygılanmamak mümkün değil.
Bağımsız aday önerisine "örgütsüzlük savunusu yapılıyor" şeklindeki karşı çıkıştan başlayabiliriz.
Örgüt güzel bir sözcük. Belirmek, çıkmak, kopmak, yükselmek gibi anlamlara sahip "örmek"le aynı kökten geliyor. En verimli köklerden biri olarak ör-, örtmek, kapamak, dokumak, çevirmek, sarmak, bağlamak, yapmak gibi eylemleri içeriyor. "Örgüt"ün Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğündeki karşılığı "ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik".
Solcuların örgüt meselelerinde referans olarak Türk Ceza Kanunu (TCK) yerine TDK'yı almalarının faydalı olduğu kanaatindeyim. Seçim sürecinde yüzde 10 barajından kurtulmak için bağımsız adayları meclise göndermek gibi ortak bir amaçla bir araya gelenlere örgüt demeseniz olur hadi ama "örgüt düşmanı" muamelesi yapmak da haksızlık.
İstanbul 2. bölgenin düşündürdükleri
"Solda bağımsız aday" forumlarında buluşan bağımsızlar seçim zaferinin ancak örgütlü güçlerin bir araya gelmesiyle mümkün olacağının bilincindeydi ve sonuç bildirgeleri aracılığıyla tüm örgütleri ortak davranmaya çağırıyordu.
"Haksızlık et, haksız olduğun anlaşılsın" diyen şaire kulak verilerek geçilebilir olsa da, İstanbul 2. bölgede olan bitenler konuya yakından bakmayı hak ediyor.
Halihazırda bir siyasi örgütte bulunanların kendilerinden kat be kat fazla bu kadar solcunun niye "bağımsız" olduğunu sorması gerekiyor. Bu kadar insanın tembel, disiplinsiz, eylem kaçkını olduğu gibi bir sanrıya kapılmadıysak soruyla yüzleşmek hayırlara vesile de olabilir hem.
2. Enternasyonal'in il-ilçe birimleri de, 3. Enternasyonal mirası hücre tipi örgütlenme de denenmekte. Her ikisinin de avantajları mevcut ama ne kadar işe yaradığı tartışmalı. Aslen feministlere borçlu olduğumuz, son dönemin popüler modeli "kampanya örgütlenmesi" ise süreklilik sıkıntısı yaratıyor. Feministlerin az iktidarlı kızkardeşlik ilişkilerinde katılımcılığı sağlayan kampanyaların, solcular söz konusu olduğunda manipülasyona açık bir iktidar alanına dönmesi de ayrı dert tabi.
Örgütlenmeye dair bu denli genel sorunlar ortadayken, sorulması gereken daha fazla insanın duygusunu, düşüncesini, enerjisini, yaratıcılığını, olanaklarını seferber edecek, katılım mekanizmaları açık, liyakatı esas alan bir ilişkiler ağının nasıl örüleceği. Hem konuşan, tartışan hem de eyleyen bir sol niye mümkün olmasın?
Örgütlerin katılmadığı bir hesap tutamaz
"Siz niye gelmiyorsunuz" yerine "biz nerede yanlış yapıyoruz" sorusu sohbeti açmak için daha makul mesela. Hele ki "Birlikte daha iyisini nasıl yaparız?" gibi bir cümle duysak kimileri dişini bile kırabilir.
İstanbul 2. bölgeye geri dönersek; bir grubun bağımsızlık durumunu "tam bağımsızlık" kavrayışına kadar çekmeleri, sevgili Baskın Oran'ın hak ettiği toplumsal ve örgütsel desteği alamamasında rol oynadı.
Tüm muhalefetin ortaklaşmasının önünü açmak yerine kıskançlıkla sahiplenmeye meyleden arkadaşların seçim sonrasındaki "o onu yaptı, bu bunu yaptı" şeklindeki şikayetlerine diyecek pek bir şey yok. Gene de hatırlamak gerekir ki inisiyatif almak demek, sorumluluk almak ve olabilecekleri, hiç olmazsa bir adım sonrasını öngörebilmek demek.
Solun mevcut örgütlerinden muzdarip olmayı anlamak mümkün olsa da, siyasal alanda tek başına bir şey yapmanın akıl karı olmadığı açık. Siyaset, güç toplama sanatı ise ve toplumsal dinamiklerin bir kısmı da halihazırda örgütlüyse, onların hesaba katılmadığı bir hesabın tutmayacağı aşikardı. Bunun için siyaset alimi olmaya da gerek yok, herhangi bir muhasebeciye sorulsa söylenirdi.
Mesele solda ortaklık
"Bizim derdimiz sonuç almak değil, solun eskimiş, geleneksel yapılarından kopuştu" diyen de olur muhtemelen ama bu faslı daha serin günlere bırakmakta hayır var. Bağımsızların solda ortak aday istiyoruz derken "solda ortaklık istiyoruz" dediğini duymazlıktan gelmenin kimseye yararı yok ama...
Yine de korkum o ki, mevcut 99 sol örgütün karşısına yeni bir sol parti lazım diye bir öneriyle gelecek olanlar çıkabilir.
Hülasa, "başka bir yaşam" yaratmak için örgütlerimizin kendilerinin dışındakilere, bağımsızların da örgütlere ihtiyacı var. İhtiyaç icadın anasıdır derler. Bunu hissedenlerin, kafa kafaya verip, mevcut durumdan çıkışın yolunu araması gerekiyor. Sol'un siyaset üretim ve paylaşımını çoğaltmak üzere sahip olduklarımızı elden geçirip, yeni ortak araçlar yaratılmasına yönelmenin zamanı gelmiştir belki de... (AÇ/EÜ)