Abdulkadir Selvi: Muhalefet, şehir hastanelerini eleştiriyordu bir dönem, şimdi sesleri biraz kesildi. Nasıl karşılıyorsunuz?
Recep Tayyip Erdoğan: Abdulkadir Bey, artık köşenden gereğini yapacaksın. Ahmet Bey (Hakan) yapıyor bak.
Abdulkadir Selvi: (Gülerek) Tabi.
Kanal D ve CNN Türk ortak yayınıyla Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki bu soru-cevap günün gazetecilik tartışmasını beraberinde getirdi.
Talimatla veya baskıyla makale/haber yazma üzerine başlayan tartışma gazetecilik etiğini ve basın ahlak esasların tartışmaya açtı.
Gazetecilik ve gazeteciliğin nasıl yapılması gerektiğine dair tartışmaları bağımsız gazeteci Ceren Kaynak İskit’e, Gazetecilikte Kadın Koalisyonu’ndan (CFWIJ) Damla Tarhan Durmuş, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç’e ve akademisyen Orhan Şener’e sorduk:
Ceren Kaynak İskit: Güveni sarsıyor
“Erdoğan’ın, Selvi’ye talimat vermesi, benim gibi birçok meslektaşımın kuşkusuz ‘Gazetecilik nedir? Ne değildir?’ sorularını sormamıza neden oldu.
Bir gazetecinin değil siyasi bir liderden herhangi bir kişiden talimat alarak haber yazması ya da bir konuyu köşesine taşıması söz konusu olamaz. Gazeteci kendi hür iradesi ve evrensel gazetecilik ilkeleri doğrultusunda haber yapar. Ele aldığı konu çerçevesinde kapsamlı araştırmasını yapar. Taraflardan görüşleri alır. Teyitsiz haber yapmaz. Eğer kendi gözlemlerini okuruyla paylaşacaksa manipülasyondan uzak durarak yazısını yazar. Dolayısıyla bir gazetecinin kimseden talimat alması söz konusu değildir.
Böyle bir hazin olayın canlı yayında yaşanması ne yazık ki Türkiye’de özellikle ana akım medyanın ne hale geldiğini gözler önüne seriyor. Dün canlı yayında yaşananlar, muhalif, farklı görüşlere tahammülü olmayan iktidar kanadının ana akım üzerindeki etkisine somut bir örnek oldu.
Programda bulunan ve söz konusu duruma sessiz kalan gazetecilerin de kendi mesleklerini ne kadar layığıyla yerine getirdiklerini dönüp bir sorgulamaları gerekiyor. Çünkü bu sessizlik gazeteciliğe ve gazetecilere olan güveni de sarsıyor.
Zira Cumhurbaşkanı’nın dedikleri üzerine verilecek çok cevap olmasına rağmen derin sessizliğe gömülmüş olan gazetecilerin, her türlü baskıya ve zorluğa rağmen mesleğini sürdürmeye çalışan, sadece gazetecilik faaliyeti yüzünden ‘terör’le yargılanan, sahada mesleğini yapmaya çalışırken şiddete uğrayan, doğruları yazdığı için öldürülen onurlu gazetecileri yok saydığını düşünüyorum. Böyle bir şey mesleğimiz için kabul edilemez.”
Orhan Şener: Cumhurbaşkanı gazeteciliği böyle görüyor
“Gazeteciliğin temel ilkelerine temelden ters düşen bu olayın asıl ilginç tarafı, bu kadar alenen yaşanıyor olması. Sayın Cumhurbaşkanı, gazeteciliği buradaki gibi devlet erkanının talimatları ile icra edilen bir meslek olarak görüyor demek ki.”
Pınar Türenç: Mesleğimiz adına utanılacak bir durum
“Bir cumhurbaşkanının televizyonda canlı yayında gazeteciye direktif vermesi asla kabul edilebilir bir şey değil. Dün akşam Kanal D ve CNN Türk’ün ortak yayınında bu iktidar döneminde gazeteciliğin ne hale getirildiğini bir kez daha gördük. Yöneltilen soruya kendisi cevap vermeyip ‘Abdülkadir Bey köşenden gereğini yapacaksın. Ahmet Bey yapıyor bak’ diyerek gazetecilere görev veren Cumhurbaşkanının medyaya bakışını ve daha vahimi nasıl kullandığını gösteriyor.
Bu talimatı hem köşe yazarı ve genel yayın yönetmeninin adeta iltifat kabul edip ses çıkarmaması da son derece vahim.
Bu aslında bir suçüstü hali. İktidarın tam kontrolüne aldığı medya gruplarını kamu kaynaklarıyla fonlayıp nasıl kullandığı; malum köşe yazarları ve yöneticilerinin ne hale geldiği artık açıkça herkesin malumu. Bu asla ve asla gazetecilik değil, mesleğimiz adına utanılacak bir durum.”
Damla Tarhan Durmuş: Birilerinin işini yapmak için var olan bir meslek değil
“Kim bağımsız gazeteci, kim birilerinin gazetecisi? Gerçekten bu mesleğe kendini adamış insanlar halktan gizlenmeye çalışılan gerçeklerin, otoritelerce yapılan yanlışların, kamuyu etkileyecek gelişmelerin ve örtbas edilmeye çalışılan haksızlıkların peşinde koşarken tutuklanıyor, fiziksel şiddete maruz kalıyor, haklarında davalar açılıyor ya da gözaltına alınıyorlar.
Gazetecilik mesleğine hep bir araç gibi bakılıyor. Medyanın gücünü düşünürsek bunu anlamak çok da zor değil. Gazeteciler hep bir tarafa çekilebilecek ve bir amaç uğruna kullanılabilecek insanlar olarak görülüyor. Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirirken şekillendirmeye çalışması gibi. Fakat özellikle sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla hükümetlerin kullandığı medyanın gücü de etkisini kaybediyor ve perdenin arkasında ne varsa görülüyor.
İşte tam da bu noktada gerçekten objektif, tarafsız haber yapan araştırmacı gazetecilerin kıymeti kamu tarafından daha iyi anlaşılmaya başlandı. Tutuklu gazeteciler için, alanda şiddete maruz kalan gazeteciler için yürüttüğümüz kampanyalarda da bunu görüyoruz. İşini doğru yapan her gazeteci maalesef öyle ya da böyle cezalandırılmaya çalışılıyor.
Gazetecilik, birilerinin işini yapmak için var olan bir meslek değil. Gerçekler er ya da geç ortaya saçılırken hangi gazetecinin işini, hakkını vererek yaptığını hepimiz görüyoruz zaten.”
(ED/EK/HA)