*Fotoğraf: AA.
Ağustos 15'te Kabil'de kontrolü sağlayan Taliban yaklaşık üç hafta sonra geçici hükümetten bazı isimleri açıkladı. Pencşir konusunda çekişmeler ise sürüyor.
Afganistan'da bir süre yaşayan Siyaset Bilimci ve Atina Üniversitesi Öğretim Görevlisi Profesör Cengiz Aktar Afganistan'daki son gelişmelerle ilgili sorularımızı yanıtladı.
Taliban Kabil'de kontrolünü sağlamasından yaklaşık üç hafta sonra geçici bir hükümet açıkladı. Kimilerine göre biraz geç bile kalındı. Taliban bu "başarıya" hazırlıksız mı yakalandı?
Muhtemelen kendileri de önceki rejimin bu kadar kolay ve hızlı şekilde düşeceğini öngörmediler. Hiçbir siyasi hazırlıkları yoktu.
Daha ziyade bir askeri güç olarak temayüz ettiler. Tek siyasî faaliyetleri Amerika Birleşik Devletleri ile taa Trump hatta Obama döneminden başlayan çekilme müzakereleriydi.
Ama çekilme müzakereleri kendi başına bir siyaset teşkil etmez. Peyderpey iki kişi oradan iki kişi şuradan bakan atandı.
Önemli bakanlıklara atama yapıldı ama onun dışında bildiğimiz anlamda bir hükümet şekillenmedi daha.
İçişleri Bakanı FBI tarafından aranan biri Siracettin Hakkani Başbakan Muhammet Hasan Akhund ise BM'nin kara listesinde.
Bir inatlaşma hamlesi mi?
Tabii ki, "takmıyoruz, istediğimizi istediğimiz göreve getiririz" şeklinde.
Bu siyasi strateji eksikliği kısa ya da uzun vadede grupta çözülmelere sebep olur mu?
Tabii ki olur.
Amerikalılar "Afganistan iç savaşa gidiyor" diye davul çalıyor şu sıra. Böyle bir ihtimal tabii ki var.
Bir de şu var Afganistan ülkesi muhtemelen 19. yüzyıldan bu yana her klasik ulus devlette gördüğümüz silahlı gücün tekelini sağlayabilmiş bir ülke değil. Herkes silahlı çünkü.
Kimse de kimseye biat etmeye razı değil. Dolayısıyla hakikaten işleri çok zor. Bunun Taliban ile de ilgisi yok. Herhangi öne çıkan bir güç için de geçerli bu.
Şimdi Peştunlar tabii en büyük unsur olarak öne çıkıyorlar ama dediğim gibi kimsenin onlara tam biat etmeye niyeti yok. Öyle bir siyasi adet yok Afganistan'da.
"İç savaş çok olası görünmüyor"
Ha buradan iç savaş çıkar mı Suriye'de olduğu gibi. Sanmam. Çünkü Suriye'de farklı dengeler oluştu ve Afganistan'da kimse mesela Peştunlar Tacikleri kitle olarak, unsur olarak karşılarına almazlar. Çünkü tamamen kan gölüne döner memleketleri o zaman.
Dolayısıyla bir iç savaş bana çok olası gelmiyor. Ama bir şekilde Afgan usulü bir ademi merkeziyeti, yani diğer unsurlarla, özellikle Taciklerle, Özbeklerle ve Hazaralarla iktidar paylaşımına razı olabilecek mi Taliban? Bence büyük soru bu.
Peştunlar hakimiyetlerini Afganistan'da federasyon ya da konfederasyon oluşturabilmek için paylaşırlar mı? Zira silahların susmasının çaresi bu.
Peştunlar üzerinden gidersek, Peştunlar için hep kendi versiyonları olan bir İslam anlayışları var deniyor. Bu nasıl yansır siyasete?
Afganistan'ı yakından izleyen antropologların söylediği bir şey var.
Orada farklılıkları din dışında birleştirebilecek siyaseten hiçbir şey yok. Kaldı ki din bile yetersiz olabilir zira Hazaralar Şii ve İran'ın koruması altındalar. Tacikistan'ın öyle bir gücü yok ama İran'ın var.
"Vekalet savaşları hep güçlü oldu"
Açık Radyo yayınlarında da değiniyorsunuz, Afganistan'ın bölgedeki bu tarihsel önemi neden kaynaklanıyor özetle?
Önemli bir geçiş yolu. Diğer taraftan farazi bir yeraltı zenginliği var. 1 trilyon dolarlık bir yeraltı zenginliğinden söz ediliyor.
Muazzam bir rakam tabii ama daha kimse görmedi. Onların yeryüzüne çıkması mümkün mü belli değil.
Onun dışında her zaman çekişmelere sahne olmuş ve vekalet savaşlarının her zaman güçlü olduğu bir toprak.
Çünkü civar ülkelerin güvenliğiyle, Afganistan'ın güvenliği hep çakışıyor. Modern dönemde Pakistan'ın çok büyük rolü var tabii bütün bu olup bitenlerde.
Pakistan, Sovyet işgali döneminde Amerika Birleşik Devletleri'nin fonladığı mücahitlerin bölgedeki emir subayı durumundaydı .
Bütün mücahit hareketi 1989'daki Sovyet işgali döneminde Peşaver'de örgütlenmişti. Pakistan'ın Kuzey Batı Eyaleti. Her şey oradan dönerdi.
Ama 1989 sonrası soğuk savaşın sonu ile birlikte işler değişti. Amerika'nın varlığı bambaşka bir yere doğru evrildi. O arada 2003 ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Mezopotamya'ya müdahale etmesiyle çanak çömlek patladı.
Afganistan'ın örgüt merkezi oluşu
Afganistan ondan sonra bütün coğrafi öneminin üstüne Pakistan'ın dahi tam anlamıyla kontrol edemediği bir silahlı terör örgütleri merkezi haline geldi.
Şimdi bunu antiemperyalist okumayla anlamaya çalışanlar var ama bu okumayla da anlaşılamaz. Usama bin Ladin mesela, ne kadar anti emperyalist, ne kadar terörist tartışılır.
Dünya çapında bir terör merkezi halini aldı ülkenin her tarafı. Orada Amerika'nın bölgedeki askeri olmasına rağmen Pakistan zaman içinde Afganistan'daki fiili terör merkezi durumunu kabullenmek ve hatta onları Hindistan'a karşı desteklemek yolunu seçti.
Diğer taraftan 18 milyon Peştun malum Afganistan'da yaşıyor, iki misli belki Pakistan'da yaşıyor. Ve bir de Pakistan Taliban'ı var.
Bu Pakistan Taliban'ı bütün uluslararası devletler tarafından Pakistan devleti tarafından da terörist olarak tanınıyor.
Kabil de Taliban kontrolüne geçtikten sonra kimileri saçma sapan öngörülerde bulundu.
Horasan IŞİD'i oradadır, faaldir ve tehlikedir diyen BM raporlarına kulak asmadan konuşanlar "Taliban herkesi kontrol ediyor" demeye kalmadan saldırı oldu ve 200 kişi öldü. Taliban'ın İŞİD'i ve El Kaideyi kontrol ettiği filan yok.
Uluslararası camia bu "yeni Afganistan" ile baş etmek zorunda ve kimse ne yapacağını bilmiyor.
Hindistan ve Pakistan ne kadar müdahil?
Pencşir'de direniş ve Taliban çatışmalarına Hindistan ve Pakistan'ın müdahil olduğu iddiaları var. Gelişmeler Pakistan ve Hindistan gerilimini artırır mı?
Pakistan da Hindistan da nükleer güce sahip olduğu için Keşmir'deki sınır çatışmaları dışında bir şey yapmazlar ama teyit edilmeyen haberlere göre Pakistan uçaklarının Pencşir'i bombaladığı, aynı şekilde Hindistan uçaklarının Pencşir'deki Taliban güçlerini bombaladığı söyleniyor.
Orada uçan uçakların kimliği belirsiz. Çünkü Taliban'ın uçağı yok. Kuyruğundaki ülkenin ne olduğu belli olmayan uçaklar olduğunu söyleyen bilgiler dolaşıyor.
İmkansız değil, çünkü Taliban'ın oradaki varlığından en çok rahatsız olabilecek ülkelerden biri Hindistan tabii ki.
Hindistan oldum olası oradaki İslam karşıtı rejimleri, Sovyet işgali de dahil olmak üzere her zaman desteklemiştir.
Dolayısıyla Pencşir'e müdahil olmak isteyebileceğine şaşırmamak lazım. Ama bu tabii Pencşir'in uzun vadede kalıcı bir direniş merkezi olmasına izin verir mi? Orası meçhul.
"Ankara kendi kendine gelin güvey oluyor"
Peki Türkiye olası ilişkiler nasıl ilerler?
Hiçbir şey olmaz, bunlar hüsnü kuruntu. Kendilerine oradan vazife çıkaran ülkelerden birisi de Türkiye. Orada bir şey olacağını, bir ağırlıkları olacağını zannediyorlar.
Orada Rusya var, ondan sonra Çin var, Çin'in Afganistan ile sınırı var kimse bilmez, küçücük bir sınır ama var, Pakistan var, Hindistan var, İran var, yani Türkiye'ye sıra gelene kadar...
Şunu yapmaya çalışıyorlar Katar, Taliban destekçisi olarak ülkeye çok müdahale ediyor tabii. Doha'yı bir nevi gayri resmi Afgan diplomasisinin merkezi olarak kullandırıyorlar.
Muhtemelen Ankara da orada kendine bir tabure edinmeye çalışıyor ama sahada bir şey yapmaları mümkün değil. Ne yeraltı zenginliklerine, ne Afganistan'ın yeniden inşaasına nezaret edebilirler.
Ne öyle bir paraları var, ne öyle bir iş gücü var. Orada Çin dururken, kimse Türkiye'ye "gel, bizde TOKİ inşaatı yap" demez yani.
Kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar.
Cengiz Aktar hakkında
- Galatasaray Lisesi'nden mezun olduktan sonra Sorbonne Üniversitesi'nde eğitimine devam etti. İktisat alanında doktora yaptı.
- Türkiye'de Avrupa Birliği üzerine kitaplar ve makaleler yayınladı.
- 1989 ve 1994 seneleri arasında Birleşmiş Milletler'in çalışmalarının için yer aldı ve Avrupa Birliği'nin göç ve iltica politikaları konusunda biçimlenen hükümetlerarası danışma kurulunun ikinci başkanı olarak görevlerde bulundu.
- 1994 ve 1999 seneleri arasında ise Birleşmiş Milletler'in Slovenya Temsilciliği görevini üstlendi. Kısa bir süre Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde dersler verdi.
- Şu anda Atina Üniversitesinde öğretim görevlisi.
(PT)