Türkiye’de son yıllarda verilen tahliye kararları, peşi sıra tekrar tutuklama kararlarını getirmeye başladı. Savcıların sanıkların tahliyesine ilişkin itirazları sonucu birçok insan cezaevinin dışına çıkamadan tekrar tutuklandı.
Gazeteci yazar Ahmet Altan’ın yargılandığı davada son örneğini gördüğümüz bu uygulama kapsamında, 4 Kasım’da 10 yıl 6 aylık hapis cezası ile birlikte adli kontrol şartıyla tahliye edilen Altan hakkında 12 Kasım günü savcının yaptığı itiraz ile tekrar tutuklama kararı verildi.
“Şüpheli veya Sanığın Salıverilme İstemleri”ni düzenleyen Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun (CMK) 104. Maddesinde, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yapılan değişiklikle hayatlarımıza giren bu düzenleme, savcılara verdiği itiraz yetkisiyle sanıklar aleyhinde doğacak bu kararları ortaya çıkarmış oldu.
ÇHD davasıÇağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi avukatların yargılandığı duruşmada 15 Eylül 2018’de avukatlar Behiç Aşçı, Engin Gökoğlu, Aytaç Ünsal ve Aycan Çiçek’in adli kontrol şartıyla tahliye edilmelerine savcı itiraz etti. İtirazın kabul edilmesiyle gözaltına alınan beş avukat tekrar tutuklandı. |
CMK 104/2’deki “Şüpheli veya sanığın tutukluluk halinin devamına veya salıverilmesine hakim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir” cümlesi, 24 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 696 sayılı KHK’nın 93. maddesiyle değiştirilerek, "ret kararına" kısmı kaldırıldı ve “Bu kararlara itiraz edilebilir" şeklinde düzenlendi.
Savcının itiraz süresi tıpkı avukatların mahkemelerin ara kararlarına itiraz süresi gibi 7 gün. Bu şu anlama geliyor: yargılandığınız mahkeme hakkınızda tahliye kararı verse bile savcının karara itiraz etmesi durumunda, itirazı değerlendiren mahkemenin “hızına” göre en az bir hafta daha tutuklanma riskiyle yaşamaya mecbur bırakılıyorsunuz.
Savcının tahliyeye itiraz yetkisi ve sonuçlarına dair avukat Sennur Baybuğa ve Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan ile konuştuk.
Baybuğa: Sanık aleyhine kilitleme
“CMK’daki değişiklikle savcıya da tutukluluk halinin devamı ya da bitmesine ilişkin kararlara sanık aleyhine itiraz hakkı tanınmış oldu. Burada sıkıntı şu, KHK aslında CMK'nın ruhunu komple değiştirmiş durumda.
"Çünkü aslında ilk derece mahkemesince sanık hakkında karar verildikten ve kararla birlikte sanık tahliye edildikten sonra, tutukluluk halinin devamına ilişkin kararların, işten el çeken mahkemece değil üst mahkemelerce, yani istinaf ya da temyiz mahkemelerince değerlendirilmesi lazım.
"Sanık hakları üzerinde mutlak hakimiyet"
İdris BalukenBingöl Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan soruşturma kapsamında 4 Kasım 2016'da tutuklanan, 30 Ocak 2017’deki ilk duruşmada tahliye edilen İdris Baluken, savcılığın aynı gün yaptığı itiraz üzerine tekrar gözaltına alındı. Baluken 22 Şubat 2017’de tekrar tutuklandı. |
"Oysa burada, aynı seviyedeki iki mahkemenin birbirinin kararlarını tartışmasına olanak sağlayan bir boşluk var. Boşluk değil aslında boşluğu doldurmuşlar. Sanık aleyhine bir kilitleme bu. Oysa ceza yasalarının ya da CMK'nın genel felsefesi sözümona sanık lehine hükümler barındırmasıdır. Ama devlet kendini sanığın yerine koyup kendi lehine hükümler kurup sanık aleyhine hükümler doğuracak şekilde düzenleme yapmış.
"Son yıllarda gecenin bir vakti tahliye edilip savcının itirazıyla tekrar tutuklanma meseleleri de bundan kaynaklı. Hükümetin ya da devletin ya da iktidarın her neyse, sanık hakları üzerinde mutlak hakimiyetini sağlayan, sanık aleyhine bir değişiklikten söz ediyoruz."
Sağkan: Hukuk devletinde mümkün değil
"Maalesef hukuki bir değerlendirme yapmak çok kolay olmuyor. Çünkü baktığınız zaman tutuklama en son uygulanması gereken tedbirdir. CMK 100. maddede sayılan tüm koşullar oluştuğu takdirde ve yine adli kontrol hükümlerinin de yetersiz kalacağının somut verilerle açık olarak ortaya konulması halinde en son uygulanması gereken tedbir olarak düzenlenmiştir.
Eren ErdemFETÖ’nün 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları sürecinde yasadışı ses kayıtlarını servis ettiği iddiasıyla yargılanan, kapatılan Karşı Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve eski CHP milletvekili Eren Erdem hakkında, 7 Ocak 2019’da tahliye kararı verildi. Erdem’in tahliye işlemleri sürerken savcının itirazı üzerine yeniden tutuklama kararı çıkarıldı. |
"Fakat bakıldığında bizde tutuklama en son uygulama olan bir tedbir olmaktan çıkıp bir cezalandırma aracına dönüşmüş durumda. Bu sebeple de maalesef böyle bir hukuk devletinde karşılaşılması mümkün olmayan uygulamalarla karşılaşıyoruz. Kişilerin tahliye edilip ertesi gün tekrar tutuklanması gibi...
"Cezalandırma aracı"
“Burada isimlerden tamamen bağımsız olarak, CMK 100. madde tutuklamanın şartlarını ortaya koymuş ve bunu değerlendirme yetkisi olan mahkemelerin tutuklamayla ilgili verdiği kararlara savcılık makamı tarafından itiraz edilmesi gibi bir uygulamanın yasal anlamda bir mahkemenin verdiği kararın doğruluğunu tartışmak yerine bir tutuklamanın cezalandırma aracına dönüşmesi noktasında kullanılan bir yöntem olarak ortaya çıktığını görüyoruz.
"Hele hele ki hükümle birlikte verilen tahliye kararlarında mahkeme sanığın suçlu olduğuna kanaat getirmiş ancak içeride yattığı süre ve diğer deliller de göz önüne alınarak artık Yargıtay'dan kesinleşmesi aşamasına kadar bu kişinin serbest olması gerektiğine ve tutuksuz yargılamanın devam etmesi gerektiğine karar vermişse bu aşamadan sonra artık tutuklama kararı verilmesi açıkça cezalandırma aracına dönük olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır. Zira tutuklamaktan elde edilmek istenen menfaat elde edilmiştir ki mahkeme artık tahliyesine karar vermiştir bu kişinin.
FETÖ davaları15 Temmuz darbe girişiminde Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 475 kişinin yargılandığı davada, aralarında generallerin de olduğu 5 sanık tahliye edildikten sonra duruşma savcısının itirazı üzerine haklarında tekrar yakalama kararı çıkarıldı. Sanıklar bir üst mahkemenin kararıyla tekrar tutuklandı. |
"Kesinlikle yanlış bir düzenleme"
"Bu kişiyi aylarca belki yıllarca süren bir mahkemede bu kişiyle ilgili tutuklama koşullarının oluşup oluşmadığını değerlendiren bir mahkemenin kararının artık bu aşamadan sonra sanık aleyhine ortadan kaldırılması bir hukuk devletinde olmaması gereken bir düzenlemedir. Ancak bizde şu an maalesef KHK aracılığıyla CMK'da yapılan değişiklikle bu sistem hayata geçirilmiş durumda. Kesinlikle yanlış bir düzenlemedir.
"Sanık aleyhine verilen tutuklama kararına karşı sonuç olarak devlet eliyle, kamu eliyle kişinin hürriyetinin kısıtlanması söz konusu olduğundan tabii ki bu tutuklama kararına karşı sanığın ve avukatının itiraz etme hakkı mutlaka ki olmalıdır. Ancak tahliye kararına karşı savcının itiraz etmesi yönünde bir uygulamanın doğru olduğunu söylemek mümkün değildir." (TP)