Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinin 193. Haftasında dün adliye önünde anma düzenlendi.
Anmada konuşan avukat Mahsuni Karaman, soruşturmayla ilgili bilgi verdi.
Karaman, soruşturmaya dair basına yansıyan “delil karartma” iddiasıyla da ilgili konuştu, “Adli Tıp Kurumu'na FETÖ soruşturması kapsamında yapılan bir operasyonda bilgisine başvurulan Biyoloji İhtisas Dairesindeki bir görevlinin, Tahir Elçi soruşturması kapsamında kendilerine gelen materyallerden birinin incelemesi sırasında bir delil karartma yaşandığını iddia ettiğini” söyledi.
Adli Tıp görevlisi, “kendilerine gelen bir örnek üzerindeki erkek genotipinin kendileri tarafından tespit edildiğini, bunu imza altına aldıklarını” anlattı.
Görevli, “delili, Biyoloji İhtisas Dairesi Başkanı ve Adli Tıp Kurumunun çatı başkanına sunduklarını ancak bu tespitin onların istemi dahilinde ortadan kaldırıldığını ve dosyanın bu haliyle Diyarbakır Cunhuriyet Başsavcılığına iade edildiğini” ileri sürdü.
Delilin nerede olduğu tespit edildi
Avukat Karaman, bu iddiayla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Birincisi bu erkek genotipinin ait olduğu materyalin ne olduğu, ikincisi söz konusu materyalin bu cinayeti aydınlatıcı bir etkisi, soruşturma dosyasını ilerletici, faillerin tespiti açısından bir bulguya net bir sonuca götürüp götüremeyeceği meselesi var.
“Dosyada yaptığımız incelemede iddiaya konu materyalin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen ve üzerinde erkek genotipi tespit edilen materyalin, aslında olay günü Uğur Yakışır isimli militanın koşarken elinden polise doğru fırlamış olduğu Glock marka silahın sürgüsü olduğunu tespit ettik.
“Bu silah Tahir Elçi cinayetini aydınlatıcı bir silah değil. Sizin bunun balistik incelemesiyle, bunun üzerindeki DNA incelemesiyle böyle bir bulguya varmanız mümkün değil. O silahtan cinayetin işlenmediğini bildiğimiz için o silahın herhangi bir yerinden alınmış bir genotipin, bir DNA'nın bu yöndeki bir tespitin cinayeti aydınlatıcı bir yanı yoktur.
İddiaların araştırılması için savcılığa başvurdular
Karaman açıklamasına şöyle devam etti:
“Adli Tıp kurumunda ortaya atılan bu İddia Adli Tıp Kurumu'nun güvenilirliğini şüpheye düşürmüştür, tartışma konusu etmiştir.
“Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu iddiada bahsi geçen materyal delil adli Tıp Kurumuna gönderilmedi. Yüzlerce nüve gönderildi, kovan gönderildi, görüntü kayıtları gönderildi dolayısıyla herhangi bir incelemede herhangi bir materyalin incelenmesinde bu iddia Adli Tıp'ın bu dosya kapsamında yapmış olduğu bütün analizleri ve tespitleri tartışmalı hale getiriyor.
“Adli Tıp Kurumu Türkiye'de en tepe bilirkişilik müessese uzman mütalaası veren bir kurum ve kuruluş, uluslararası akreditasyonu olan bir kuruluş, elindeki hem kendisine ulaşmış materyalleri hem de kendisinin varmış olduğu analiz sonuçlarını uzun süre saklama yükümlülüğünde olan, yeniden talep halinde arşivlerine de başvurmak suretiyle yeniden inceleme ve tespit de yapabilen bir kuruluş.
“Bu iddialar ışığında bizler de Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına bugün itibariyle bir talepte bulunduk. Talebimizde özetle bu iddianın araştırılmasını istedik.” (AS)