Bandırma M Tipi Cezaevi'nde hükümlü olarak yatan ve yaklaşık 32 yılını çeşitli cezaevlerinde geçiren Tahir Canan, bugün 52. gününe giren açlık grevlerine neden olan taleplere destek vermek amacıyla iki günlük açlık grev, yaptı.
Canan'a mahkumlardan İlhan Kılıç da destek verdi.
Tahir Canan'ın oğlu İlhan Canan, bianet'e yaptığı açıklamada babasıyla dün telefonla görüştüğünü ve sembolik açlık grevinin dün akşam sona erdiğini söyledi.
İlhan canan, babasının Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Kürt sorunu ve Suriye sorunu çerçevesinde uyguladığı savaş politikalarını protesto etmek ve grevdekilerin haklı taleplerine destek vermek için açlık grevi yaptığını söyledi.
Babasının açlık grevlerini insan hakları açısından çok savunmadığını belirten Canan, cezaevlerindeki insanların son çaresinin açlık grevi olduğunu söyledi.
"Babam da açlık grevini 32 yıla yakın yattığı cezaevlerinden iyi bilir. Kendisi de Çankırı Cezaevi'nden Çanakkale'ye sevk edilmek istemesine rağmen buna izin verilmeyince 40 günü aşkın süre açlık grevi yapmış ve talebini kabul ettirmişti."
"Görev devletin"
İlhan Canan'a süreçle ilgili kendi görüşlerini soruyoruz.
Canan, açlık grevi yapan insanların taleplerinin anadilde eğitim ve savunma ile PKK lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılması yönünde olduğunun altını çizen Canan, bu talepleri desteklediğini ifade ediyor.
"Bu ülkede Başbakanlığın dahi zaman zaman görüştüğü bir insana uygulanan tecridin kaldırılması için talepler var. Bir örgüt lideri için insanların bedenlerini ölüme yatırması o örgütün hangi boyuta geldiğinin de göstergesi."
"Kürt sorununda bu hareketin bir lideri var. Bunu siyasal olarak kabul edelim veya etmeyelim. Ancak bu insanlar kendilerine lider olarak bu insanı kabul etmişler. Çözüm mercii olarak gördükleri kişi için çözüm üretmeleri gerektiğini düşünüyorlar."
"Kürtçe televizyon kanalı kurduklarını, Kürtçe seçmeli ders koyduklarını sürekli söylüyorlar. Ancak insanlar hâlâ anadilde savunma yapamıyor. Ayrıca seçmeli ders anadilde eğitim demek değil."
"Açlık grevine giren inanların taleplerinin kabul edilmemesinin bir mantığı yok. Ben bu taleplerin kabul edilerek eylemin bitirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Burada da görev devlete düşüyor. Devletin konuyu tehdit olarak algılamaması veya bileğini bükmek olarak görmemesi gerekiyor." (EKN)