Haberin İngilizcesi için tıklayın
Tatvan’da ‘Cinsel Taciz’ Skandalı Güvenlik Kamerasında!
Bitlis’in Tatvan ilçesinde bir işyerinin güvenlik kamerasına takılan görüntülerde yaşlı bir adamın bir kız çocuğunu taciz ettiği görülüyor.
Tatvan Merkez Cumhuriyet Caddesi üzerinde gerçekleşen olayda, kimliği belirlenemeyen ve 60 yaşlarında olduğu tahmin edilen, beyaz saçlı, takım elbiseli bir adamın 16 yaşlarındaki bir kız çocuğunu zorla öperek taciz ettiği görülüyor.
Gazeteci Sinan Aygül bu haberi kamera görüntüleriyle birlikte genel yayın yönetmeni ve imtiyaz sahibi olduğu Bitlis News gazetesinde yayınladığında tarih Temmuz 2019’du. Cumhuriyet’ten Hürriyet’e, Habertürk’ten Sabah’a, Karar’dan tv100’e hatta televizyonların ana haber bültenlerine kadar onlarca gazete ve kanal görüntüleri Aygül’den alarak haberleştirdi.
Aygül’ün haberi yayınlamasından sadece birkaç gün sonra 14 Temmuz 2019’da saldırıda bulunan kişi, Denizli’de yakalandı. Mağdur gencin ailesi saldırgandan şikayetçi olmuştu. Tutuklandı, hakkında ‘nitelikli cinsel istismar’ suçundan dava açıldı. Yargılama sonucunda mahkeme saldırgana beş yıl hapis cezası verdi ve tahliye etti.
Üzerinden iki yıldan daha az bir zaman geçen olaya karşın çocuğa cinsel istismarda bulunan kişi bugün aldığı hapis cezasına rağmen dışarıda.
Bu haberi bir hukuk garabeti haline getiren şey ise saldırganın dışarıda olmasına karşılık haberi yapan Sinan Aygül’ün ‘soruşturmayı ihlal ettiği gerekçesiyle’ bugün 5 aylık bir hapis cezasıyla karşı karşıya olması. Gelin öncesini ve sonrasını ondan dinleyelim:
"Emniyet Müdürü haber yapmamamı söyledi"
"İstismar olayıyla ilgili önce bilgi, sonra da güvenlik kamerası görüntüsü geldi bana. Bir soruşturma var mı, yok mu diye İlçe Emniyet Müdürü Tuncay Aygün’ü aradım. Açmayınca WhatsApp’tan görüntüleri attım. Bununla ilgili bir soruşturmanız var mı diye sordum. Bana cevap vermedi. Daha sonra da bir meslektaşım aracılığıyla bana haberi yapmamam şeklinde bilgi gönderdi.
Emniyet Müdürü böyle bir haberi engellemeye çalışıyorsa işin içinde bir şey vardır diye düşünerek olayı haberleştirdim. Videoyu yayınlarken mağdur kız çocuğunun yüzünü sansürledim. Herhangi bir ithamda ve iddiada bulunmadan haber metnini yazdım. Kamera görüntüsü her şeyi anlatıyordu zaten.
Haberin yayınlamasının hemen ardından görüntü ajanslara yayıldı. Bütün ulusal gazetelerde ve televizyon kanallarında çıktı görüntü. Haber üzerine soruşturma genişletildi ve saldırgan Denizli’de yakalandı.
Aynı gün hakkımda soruşturmanın gizliliğini ihlalden soruşturma başlatıldığını öğrendim. Aynı dönemde yine yaptığım bir haberden dolayı denetimli serbestlik kapsamındaydım ve haftada iki kez Emniyet’e giderek imza veriyordum.
Normal şartlarda böyle durumlarda arayıp Emniyet’e davet ederler ve ifadeye başvururlar. Ama bunu yapmak yerine akşam saat 22.00’de benim evimi bastılar. Emniyet’e giderek ifade verdim. Savcı 3 gün içerisinde iddianame hazırladı. Mahkeme dosyayı kabul etti, 1 ay sonraya da duruşma günü verdi. İlk duruşmada da 10 ay hapis cezası yedim. Mahkemede ek süre talebim kabul edilmedi. Ben duruşmada savunma yaptım ama zaten mahkeme kararını çoktan vermişti.
TCK 285/1 ne diyor? (1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun oluşabilmesi için; a) Soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğinin açıklanması suretiyle, suçlu sayılmama karinesinden yararlanma hakkının veya haberleşmenin gizliliğinin ya da özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi, b) Soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğine ilişkin olarak yapılan açıklamanın maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engellemeye elverişli olması gerekir. |
Kararı İstinaf’a taşıdım. İstinaf savunmamı yerinde gördü. ‘Soruşturmanın gizliliğinden ceza verilemez’ dedi. Yerel mahkemenin verdiği 10 aylık cezayı bozdu. Şartlar oluşmamış dedi. Fakat benim savunmadığım, yerel mahkemenin de hiç bahsetmediği başka bir suçtan bu sefer 5 ay ceza verdi.
TCK 285/5 ne diyor? (5) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak algılanmalarına yol açacak şekilde görüntülerinin yayınlanması halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. |
Gerekçe olarak da güya kız çocuğunun mağduriyeti artmış. Oysa mağdur tarafın bir şikayeti yoktu, hatta lehime şahitlik yaptılar. İddianamede olmayan, yerel mahkemenin kararında olmayan başka bir şeyden ceza almış oldum.
Şimdi İstinaf’ın kararını Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağım ama 1 hafta-10 gün içerisinde karar yerel mahkemeye tekrar geleceği için cezaevine gireceğim."
Bugüne kadar hakkında 131 soruşturma açıldı
Sinan Aygül, ortaya çıkardığı ve belki de kamuoyu yaratarak saldırganın yakalanmasını sağladığı için cezaevine girme tehdidi altında. Üstelik bu ona açılan ne ilk ne de son dava. Hakkında açılmış birçok dava var. Anlattığına göre de şu ana kadar kendisine 131 soruşturma açılmış. Ceza aldığı bu vaka ise açılan 129. soruşturmaymış. Yine haberleri nedeniyle aldığı iki cezası daha var.
Yaşadıklarını “Böyle garip bir süreç” diye tanımlıyor. Yerelde çalışmanın ulusalda çalışmaktan daha zor olduğunu söylüyor. Yoğunlaştığı alanların daha çok kamudaki yolsuzluk ve hırsızlık dosyaları olduğundan bahsediyor, kamudaki siyaset üzerine haberler yaptığını anlatıyor.
Yerelde gazeteci olmak...
Sonrasında ise yereldeki gazeteciliğin zorluğunu şöyle özetliyor:
"Yerelde olunca makam sahiplerinin mahkemeye etki etmeleri daha fazla oluyor. Yargı yoluna gitmeleri daha kolay oluyor. Buradaki hakim ve savcılar, basın davalarında deneyimsizler. Hiç açılmaması gereken dosyaları açıyorlar.
En son örneği benim dosyam. Bir soruşturmada gizlilik kararı varsa bile ben kendi marifetimle eğer ki bir belgeye ulaşmışsam bunun haberini yapabilirim. Soruşturmanın gizliliğini ihlal suçu gazetecilerin ya da vatandaşın işleyebileceği bir suç değil. Dosyaya erişimi olan kamu görevlilerini bağlar sadece bu.
Bu nedenle de saldırgan dışarıda rahatça dolaşabilecekken ben haberi yaptığım için cezaevine gireceğim. Böyle trajik bir durum.
Evet, eskiden de basın yargı eliyle susturulurdu. Hırsızlıkların, yolsuzlukların görünmemesi için yapılırdı her şey. Öyle bir kültür oluşturdular ki, yereldeki gazeteciler artık kolay kolay bu haberleri yapmak istemiyor. Otosansüre vardı olay. Şimdi hırsızlık, yolsuzluk olaylarında olduğu gibi cinsel saldırı vakalarında da aynı şeyi yapmak istiyorlar. Yerelde gazeteciler yargı baskısıyla karşılaştıkları için haberleri yapmaktan vazgeçiyorlar.
Bitlis’te aktif olarak çalışan 100’ün üzerinde gazeteci var. Hakkında dava açılan, sorun yaşayan, hedef gösterilen tek bir kişi var, o da benim. Çünkü tek ben muhalif haber yapıyorum. Diğer arkadaşlarım da gazeteci, çoğu benden iyi gazeteci ama hep şunu söylüyorlar. ‘Başımız belaya girmesin. Sıkıntı yaşamayalım.’
Yolsuzluk haberlerine karşı olan duyarsızlık şimdi taciz, tecavüz haberlerine karşı da gelişecek. Zaten kapalı bir toplum burası. Gizli kalıyor birçok şey. Mevzu sadece benim cezam değil. Girer, yatar, çıkarım ama yargı eliyle bizleri susturmaları daha çok daha vahim sonuçlara yol açacak." (HA)