Hatice Demir’in incelikli bir üslupla, duru ve yalın anlatımıyla kaleme aldığı “Akasyalı Meydanın Çocukları” eseri, sadece okumaya değil, kitaplığınızda yer almayı hakkediyor. Demir, kitabında, okurlarını bir köy meydanına, yaşlı bir akasya ağacının gölgesine konuk ediyor. Ağacı diken Mustafa Amca’nın sır aşkıyla birlikte ilmek ilmek örülmüş bir roman adeta.
Demir, köyün geçmişinde saklı bir hikâyeyi (Mustafa Amca’nın aşk hikayesi) , çocukların sevinçli, meraklı, renkli yaşamlarına katıyor. Ve insan bir anda şehirlerin yarattığı yorgunluk, bıkkınlık ve bencilliği bırakıp o hayali köye veya kendi köyüne dönme isteğini uyandırıyor.
Türlü oyunlar oynayan çocukların neşeli seslerini duyulur kılan naif roman, sevgi, anlayış, yardımlaşma gibi insanı yücelten iyi duyguların değerini fısıldıyor. Roman bundan fazlasını işliyor, kış ve oğlan çocukların arasındaki diyalog ve cinsiyetten arındırılmış, eşitlik ilkesini gözeten çok da öğretici bir eser.
Devrilen ağacın yerine dikilen fidan
Kitabın konusu, köyün meydanında yıllara meydan okuyan akasya ağacı fırtınada devrilince, onun gölgesine sığınmaya alışık herkes şaşırır. Üstelik, ağacın gövdesinde umulmadık bir şey saklıdır.
Her gün gelip, kimseyle konuşmadan akasyanın altında oturan Mustafa Amca da artık ortalıkta görünmez olur. Kahramanlarımızdan Ayber ve Efe, onun sessiz yalnızlığından ürkseler de, ihtiyarın ağaçla yakınlığını merak ederler. Çocukların yardımseverliği sayesinde geçmişin anıları çiçeklenmeye, ağacın gizemi çözülmeye başlayacaktır.
Demir, eserinde aynı zamanda çocukların yaratıcı ruhunu, araştırma, inceleme ve merak duygusunu da inanılmaz bir bağlantıyla işlemiş.
“Bir taç yapacakmış akasyanın çiçeklerinden”
Köy yaşamı diye küçümsenir çoğu zaman ancak kitap, köydeki hikayeyi dalga dalga, büyük küçük, herkese dokunarak akıcı bir şekilde kendini okutuyor. Hikayenin “Taç” öyküsünü tadımlık olarak size bırakayım ve geriye kalan sayfaları çevirmek size kalsın.
“Mustafa, akasya ağacının altında durmuş. Uzun uzun ağacın açan çiçeklerini izlemiş. Nasıl da beklemiş bu çiçekleri… Çiçeklere elini uzatmış.
"Ağacın dallarındaki dikenler ellerine batmış. Bir salkım koparmış, oturmuş ağacın altına. Bir taç yapacakmış akasyanın çiçeklerinden. Kıza verecekmiş. Sonra kıza gitme diyecekmiş. Kıza söyleyeceklerini bir bir kurumuş aklında. Kurarken de, söyleyeceklerini ilmek ilmek örmüş taca. Kız bir anda görünmüş bahçe kapısından. Mustafa telaşlanmış, tacı arkasına saklamış. Kız gelmiş, ‘Şunlara bak,’ demiş heyecanla, ‘beyaz üzüm salkımlarına benziyorlar mı?’
"Mustafa gülümseyerek başıyla onaylamış. Kız aşağıdaki dallardan birinin salkımını avucuna almış, kokusunu içine çekmiş. Sonra Mustafa’ya dönüp, ‘Sabah yola çıkacağız, teyzem kaydımı yaptırdı okula, artık şehirde onlarla kalacağım’ demiş. Mustafa, tacı sımsıkı tutmuş arkasında. Öyle sıkı tutmuş ki, o sayede düşmemiş. Kız biraz beklemiş. Mustafa hiçbir şey diyememiş. Kız, ‘O zaman gideyim ben,’ demiş ve gitmiş.
"Mustafa orada durup bir süre öyle beklemiş. Sonra hızla eve doğru koşmuş. Daha hızlı koşmuş. Öyle hızlı koşmuş ki, evi çoktan geçmiş. Bir boşluğa varınca durmuş. O an bağıracaklarını bir bir kurmuş kafasında ama yine de tek laf çıkmamış ağızından.
"Tacı, o büyük boşluğa küser gibi, bir daha hiç konuşmayacak gibi fırlatmış. Eve ağlayarak dönmüş. Her baharda açan çiçeklerle tekrar düşünmüş söyleyeceklerini. Her yıl yeni bir taç yapmış akasyanın çiçeklerinden. Kafasında hepsini kurmuş tek tek…
"Kız gelmemiş. Ama bir gün gelirse söyleyecekmiş hepsini. Mustafa söyleyeceği ne varsa taca örmüş ilmek ilmek, götürüp evinin duvarına asmış. Kız kaçırdığı çiçekleri görürse sevinirmiş belki…”
O gün bugün sessizliğe gömülen, kimseyle konuşmayan gizemli bir hale gelen Mustafa Amca’nın hikayesinin sonucunu merak ediyorsanız, hiç beklemeyin derim.
Kitap: Akasyalı Meydanın Çocukları
Yazar: Hatice Demir
Resimleyen: Cem Bilge
Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
Okuma Yaş Grubu: 8- 12 Yaş
(SYZ/EMK)