“2008 Aralık'ta 16 yaşındaki Alexis'in polis tarafından öldürülmesinden sonra gündeme gelen ayaklanmadan itibaren çok sayıda genel grev yaşanıyor, başta Syntagma meydanı olmak üzere sokak hareketleri başlıyor. Çok aktif, militan, zaman zaman geriye düşen, zaman zaman ileriye sıçrayan bir toplumsal muhalefetle, toplumsal direnişlerle karşı karşıyayız. Bunlar toplumdaki ve sokaktaki radikalleşmeyi işaret ediyor. SYRIZA bu radikalleşmeyle bağ kurabildi ve zaman zaman bu radikalleşmenin taleplerini ifade edebildi.”
bianet’e konuşan araştırmacı yazar Foti Benlisoy, Radikal Sol Koalisyon SYRIZA’nın Yunanistan’daki genel seçimlerden yüzde 36,3 oy oranıyla birinci parti çıkmasını bu sözlerle değerlendiriyor.
Benlisoy ile SYRIZA’nın beş yılda yüzde 3-4 bandından yüzde 36’lara yükselen oy oranını, bunu sağlayan örgütlenme biçimi ve konjonktürel durumu, Bağımsız Yunanlılarla ittifak kararını ve SYRIZA’nın zaferinin Avrupa siyasal iklimine olası yansımalarını konuştuk.
"Merkez siyaset çözülüyor"
2009'da yüzde 4'lerde olan bir siyasi hareket şu an yüzde 36'larda... Bunu sadece konjonktürel gelişmelere mi bağlayabiliriz, yoksa SYRIZA'nın örgütlenme modelinin de buna katkısı var mı?
Konjonktürü dikkate almadan böyle bir tartışma yapmak mümkün değil. Yunanistan, 2008-2009 krizinin Avrupa'da aldığı özgün biçimin akut halini yaşamakta. Yüzde 25-30'lara varan işsizlik, genç işsizliği yüzde 50'ler dolayında. Reel gelirde yüzde 30'lara varan kayıplar yaşanmış durumda. Yunanistan siyasetini tayin etmiş toplumsal iktisadi koşullarda, uzlaşmalarda radikal bir kopuş yaşanıyor. Ciddi bir toplumsal buhranla karşı karşıyayız.
Yunanistan'da merkez siyaset çözülüyor. Yani merkez sağ Yeni Demokrasi ve merkez sol PASOK 1974'ten, cuntanın sonundan itibaren Yunanistan siyasal hayatını belirlemiş iki parti bugün yerlerde sürünüyor. Geçmişte bunların oyları yüzde 90'ları bile bulabilirken, bugün toplamda yüzde 30-35'lere gerilemiş durumda.
Bu Yunanistan'da çok bariz bir görünüm almış durumda ama bu özellikle Avrupa'nın güneyindeki ülkelerde de yaşanan bir süreç. İspanya'da Podemos'un yükselişi buna örnek olarak gösterilebilir. Ama başka ülkelerde de merkez sağ ve merkez sol partilerde çözülme, onların toplumsal desteğinde azalma ve sola bazen de maalesef sağa doğru bir radikalleşmeyle, kutuplaşmayla karşı karşıya kalıyoruz.
Dolayısıyla Yunanistan'da SYRIZA'nın yükselişini tartışırken bu bağlamı unutmamak gerekiyor.
2008 Aralık'ta Alexis'in polis tarafından öldürülmesinden sonra gündeme gelen ayaklanmadan itibaren çok sayıda genel grev yaşanıyor, başta Syntagma meydanı olmak üzere sokak hareketleri başlıyor. Çok aktif, militan, zaman zaman geriye düşen, zaman zaman ileriye sıçrayan bir toplumsal muhalefetle, toplumsal direnişlerle karşı karşıyayız.
Bunlar toplumdaki ve sokaktaki radikalleşmeyi işaret ediyor. SYRIZA bu radikalleşmeyle bağ kurabildi ve zaman zaman bu radikalleşmenin taleplerini ifade edebildi.
“Politik farklılıkların geçmişle bağı yok”
SYRIZA bünyesinde pek çok bileşen var. Geçtiğimiz zaman zarfında bu farklı bileşenler gerçek anlamda bir bütünleşmeye gidebildi mi? SYRIZA tam anlamıyla partileşebildi mi?
Esas itibariyle bir koalisyon olan SYRIZA partileşebildi. Ana gövdesini Yunanistan Komünist Partisi'nden ayrılan Synaspismos'un oluşturduğu bir yapı. Synaspismos, oldukça ılımlı, Avrupacı bir partiydi. 2000'lerin başından itibaren radikalleşme sürecine girdi. Parlamento dışı solla belli ilişkiler geliştirdi. Sokak muhalefetinde daha görünür olmaya başladı. SYRIZA da bu yakınlaşmanın içinden çıktı.
Daha yakın dönemde partileşmeye dönük, her üyenin oy sahibi olduğu, bileşenlerin değil de partinin yerel teşkilatlarının olduğu bir yapıya büründüğünü söylemek mümkün.
Ama bu süreçte olumsuz eğilimler de yaşandı. Mesela zaman içinde lider görünümlü bir partiye doğru da eğilim yaşandığını söylemek mümkün. Ama bugün SYRIZA içinde farklı politik eğilimler var olmaya devam ediyor. Örneğin son kongrede yüzde 30'lar civarında desteği olan bir sol platform var, değişik zeminler, değişik fikri ve politik eğilimler parti içerisinde ve politik mücadele içerisindeler.
Önemli olan şu: bu politik farklılıklar, farklı politik eğilimler, artık sadece geçmişten devralınmış politik kimliklerin bir devamı değil, parti içerisindeki ya da toplumsal mücadele içindeki saflaşmalardan doğan farklı eğilimler.
“Yunanistan'da solun tarihsel derinliği Türkiye'den çok daha fazla”
Anladığım kadarıyla SYRIZA özelinde önemli bir ittifaktan söz edebiliyoruz. Türkiye'ye dönersek 1996'da ÖDP benzer bir anlayışla yola çıkmıştı. Şimdi Birleşik Haziran Hareketi ve Halkların Demokratik Kongresi gibi yapılaşmalar var. Mevcut yapılar Türkiye'de SYRIZA gibi tabana hitap edebilir mi?
1996'da kurulmuş ÖDP ile Synaspismos'un yarattığı SYRIZA'ya evrilen birliktelik çabası arasında hem zamansal hem de siyasal ve toplumsal iklim anlamında benzerlikler var. O yüzden bunlar arasında ilişkiler de çok yoğundu.
Yunanistan'da SYRIZA daha yüzde 3-4'lerdeyken dahi 2000'lerin ortasındaki küreselleşme karşıtı hareketlerle bir şekilde bağ kurdu. Yunanistan'da sosyal forumlar hareketin canlı bir bileşeni oldu. İkincisi özellikle bu güvencesizlik, genç işsizliği, beyaz yakalı güvencesizliği gibi meselelerde tutum ve tavır alışlar içerisine girdi. Buralarda, özellikle gençlik kesimlerinde toplumsal taban elde etti. Politik ve stratejik tercihler SYRIZA'yı biraz daha görünür bir parti haline getirdi.
Yunanistan'da radikal solun tarihsel derinliği Türkiye'den çok daha fazla. Bir iç savaş, anti faşist direniş, hatta öncesine yayılan ciddi bir gelenek söz konusu. Dolayısıyla toplum içinde zaman zaman harekete geçen, zaman zaman geri düşen çok daha köklü bir sol duyudan da bahsedebiliyoruz. Bu da Yunanistan sol hareketi için önemli bir avantaj.
Bir de SYRIZA tam ete kemiğe büründüğü sırada Yunanistan'a AB eliyle IMF eliyle bir Latin Amerika tipi neoliberalizm dayatıldı. Dolayısıyla cunta sonrası bütün toplumsal, siyasal uzlaşmayı berhava eden kriz, krizin yarattığı toplumsal sonuçlar, o toplumsal sonuçların yarattığı radikalizasyonla SYRIZA bir şekilde buluşabildi. O radikalizasyon SYRIZA'ya bir sol hükümet seçeneği sundu. Bu da onun sıçramasına neden oldu.
Mesela Komünist Parti sokaktaki mücadeleye bir politik somut alternatif sunamadı ve bunu yapamadı. SYRIZA bir somut yanıt verdi. Bu yanıt işler mi işlemez mi, o ayrı bir konu ama bu radikalizasyona gerçekçi görünen, işleyebilir görünen bir yanıt verebildi.
Bağımsız Yunanlılarla ittifak
SYRIZA 149 sandalyede kaldı. Tek başına iktidar olabilmesi için 151 sandalye gerekiyordu. Bu noktada Bağımsız Yunanlılarla bir ittifak söz konusu. Ne diyorsunuz?
Yunanistan, AB ve IMF eliyle dayatılan bir programı uygulamakla mükellef olduğu için uyması gereken çok ciddi bir program var. Dolayısıyla hükümetin hızlı şekilde oluşması ve bu program karşısında bir tutum alması gerekiyor.
Kötü olan şu tabii: Bağımsız Yunanlılar sosyal, iktisadi meselelerde Yeni Demokrasi tipi bir neoliberal parti olmayabilir ama özellikle politik meselelerde, insan hakları konusunda özellikle göçmen meselelerinde çok riskli bir siyasal oluşum. Bunun hükümeti içerden ya da dışarıdan desteklemesinin SYRIZA'ya yaratacağı zaaflar olacaktır. İkincisi, SYRIZA'nın daha radikal tercihler yapmasında da ayak bağı olacaktır.
Parlamento'ya pek çok sol veya kendisine sol adını veren partiler girmişken, SYRIZA neden onlarla bir birliktelik yolunu seçmiyor da kendisini halkçı merkez sağ olarak tanımlayan Bağımsız Yunanlılar’la ilk etapta birlikteliği tercih ediyor?
Sol burada göreceli bir kavram. Potami de PASOK da Memorandum politikalarını destekliyor. Bağımsız Yunanlılar ise Memorandum politikalarına daha çok ulusal bağımsızlık meselesinden karşı çıkıyorlar. PASOK ve Potami'nin IMF'ye böyle açık bir tutum almışlıkları yok. Bilakis PASOK bu politikaların en ateşli uygulayıcılarından biri olmuş ve bunun da bedelini şu an ödeyen bir parti.
Ancak Bağımsız Yunanlılar da toplumsal mücadele açısından ciddi bir ayak bağı olacaktır.
AB’yle realist pazarlık
Dün Tsipras AB'yi kastederek "Biz her iki tarafın kaybedeceği bir kopuş da istemiyoruz ama boyun eğen itaatkar bir rol de oynamak istemiyoruz" dedi…
SYRIZA seçim öncesi “AB'yle, AB Merkez Bankası'yla, IMF'yle, Avrupa Komisyonu'yla realist pazarlık yapılarak bir sonuç almak mümkündür” diye bir strateji ortaya attı.
Bu strateji bu kriz koşullarında gerçekçi bir strateji midir, bunu önümüzdeki günlerde hemen görmeye başlayacağız.
“Yumuşak geçiş düşünmüyorum”
SYRIZA'nın tecrübesizliğine vurgu yapanlar hem ekonomik hem de yönetim açısından kriz yaşayan Yunanistan'ı bu krizden çıkarma noktasında ciddi sıkıntı yaşayacağını iddia ediyorlar. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? SYRIZA ekonomik ve sosyal sorunların çözümü noktasında yeterli olabilir mi?
SYRIZA'nın önünde güneşli, güzel yarınların olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Çok ciddi bir siyasi, iktisadi, toplumsal krizi devralıyor. Ya son dört yıldır uygulanan politikaların makyajlanmış versiyonunu uygulamaya sokmak zorunda kalacak ve AB-IMF politikalarının yeni taşeronu olacak. Ya da toplumsal mücadelelerin taleplerini uygulamaya dönük somut adımlar atacak.
SYRIZA bu ikisini bir arada yapabilir miyim diye düşünüyor. Ben bu kadar yumuşak bir geçiş olabileceğini düşünmüyorum.
Bu ikisini yaparken ciddi çelişkiler ve çatlaklar olacaktır, bu çatlaklar içinde de SYRIZA ya sağa ya da sola kıracak. Sağa kırarsa, teslim olursa, geri adım atarsa parti içinde tepkilere yol açacaktır hem de toplumsal desteği kırılgan hale getirecektir.
Sola kırılması durumunda ise siyasal kutuplaşma, toplumsal mücadelelerin daha da kızışması anlamına gelecek.
Burada önemli olan faktör, SYRIZA'nın ne yapıp ne yapmayacağı kadar toplumsal muhalefet güçlerinin ne yapıp yapmayacağı. SYRIZA'nın dışında da sol yapılar var. SYRIZA'nın kontrol etmediği toplumsal muhalefet de var.
Örneğin Yeni Demokrasi Yunanistan kamu televizyonunu özelleştirmişti ve ciddi bir direniş söz konusu olmuştu. Şimdi orada işten atılan emekçiler devlet televizyonunun yeniden kamulaştırılmasını ve geri işe alınmalarını talep ediyorlar.
SYRIZA bunu yapar mı, yapmaz mı? Eğer yaparsa iç sermayenin, dış sermayenin, AB'nin, Almanya'nın tepkisiyle karşılaşacak. Çünkü Yunanistan'daki kriz bu boyutlarda. Ülke içinde en ufak siyasi iktisadi karar dahi bir AB, bir IMF meselesi halinde.
Bunu yapmazsa da o mücadeleye sırtını dönmüş olacak ve parti içinde-dışında ciddi bir tepkiyle karşı karşıya kalacak.
SYRIZA'nın galibiyeti toplumsal muhalefetin iştahını açacak ve insanlar daha talepkar olacaktır. Bu talepler karşısında SYRIZA'nın ne yapacağı ciddi bir soru işareti.
“Avrupa’nın siyasal iklimini etkileyecek”
Seçim sonuçlarının Avrupa'ya yansıması nasıl olur? Mesela en erken İspanya'da seçim var ve orada da radikal sol yükselişte. SYRIZA'nın bu galibiyeti AB'nin siyasi iklimini nasıl etkiler?
AB'nin SYRIZA'ya ne kadar hareket alanı tanıyacağını çok kısa zaman içinde göreceğiz. Ben bu hareket alanının çok geniş olmayacağını tahmin ediyorum. AB bürokrasisiyle, Avrupa Merkez Bankasıyla kaçınılmaz şekilde bir çatışma yaşanacaktır. Mesele, bu çatışma içerisinde SYRIZA geri adım mı atacak yoksa daha mı radikalleşecek?
İkinci kısım Avrupa siyasal coğrafyasını etkileyebilecek bir seçimle karşı karşıya kaldı. İlk defa neoliberal politikalara karşı bir siyasi yapının iktidar olmasıyla karşı karşıya kaldılar. Avrupa genelinde de Yunanistan'da olduğu gibi siyasal merkezde çözülme söz konusu.
Örneğin İspanya'da yaşanacak bir değişim SYRIZA'nın elini rahatlatacaktır. Ardından İrlanda'da da seçimler var. Dolayısıyla muhakkak Avrupa siyasal coğrafyasında derin etkileri olacak bir sürece giriyoruz. (EKN)
* Fotoğraf: Ayhan Mehmet / AA