Şu sıralar yorucu bir telaş içinde Şirin ve Volkan Gökdel. Bir ay kadar önce çiftliklerinde yeni doğumlar oldu, bir ay içinde de yeni yavrular bekleniyor.
Beş yıl önce çiğ süt satmak için İzmir Seferihisar'dan aldıkları 20 keçiyle çıkıyorlar yola Gökdel çifti..
"Bodrum'da çevremize yaydık, Instagram'dan destek aldık, birkaç iyi gurme dükkan bulduk" derken... süt satmaya başlıyorlar.
Hayvan refahı
Ardından peynir yapmaya ve "Hayvan refahı ve katkısız ürün önceliğimizdir" diyerek çiftliklerini kurmaya girişiyorlar.
Şirin Gökdel, "Peynir yapmayı öğrenelim, ama nitelikli kendi yiyeceğimiz gibi ürünler çıkaralım istedik" diyor. Ve devam ediyor anlatmaya:
"Önce mutfağımda başladım. 3 ay içinde 4 kere seramik lavaboyu kırdım. Hem hayvanlara veterinerlik yapıyoruz, hem besliyoruz bakıyoruz sağıyoruz. Prematüre oluyor yoğun bakım oluyoruz, hasta oluyor son nefesine kadar denemeye devam ediyoruz, yanında oluyoruz, üstüne bir de üretim ve satmaya çalışmak... Ve sadece iki şehirli insan olarak, bir de üstüne deli gibi hayvan seven bir karı koca olmak... Epey zor zamanlar geçirdik, destek aldık, çeşit çeşit. Hayvanlar söz konusu olduğunda daha rasyonel (doğru terim mi bilemedim şimdi) yaklaşabilseydik meseleye belki daha rahat geçerdi ilk yıllar.
"Ama tabii 365 gün çalışmak ve 7/24 çocuklar (keçiler) iyi olsun, ayakta kalabilecek miyiz diyerek geçince bu süre strese karşı da dayanıksız oluyorsunuz. Ya da biz çok hassastık." (gülüyor)
En sonunda geçen yıl "dünya tatlısı" dedikleri yeni çalışanları Hakan ile yolları kesişiyor.
"Geçen sene Hakan pılını pırtısını toplayıp geldi. Akıl sağlığımızı biraz daha kolay idare ediyoruz artık. Artık günümüz ağırlıklı mandırada geçiyor ya da devlet dairelerinde. Volkan daha çok ağılda Hakan'a yardım eder, ben de dosyalar, devlet daireleri, bankalar, Instagram, servis şöförü filanım."
Şirin Gökdel, enflasyon, pandemi şartlarında süt ürünleri üreticisi olmak ve Türkiye'de küçük bir çiftlik olmanın zorluklarını anlattı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri görei Ocak-Şubat döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, tereyağı üretimi yüzde 65,4, ayran üretimi yüzde 30,1 artarken; inek peyniri üretimi yüzde 8,3, içme sütü üretimi yüzde 8, toplanan inek sütü miktarı yüzde 2,4 ve yoğurt üretimi yüzde 0,3 azaldı. Süt ve süt ürünlerinin son bir yılda yüzde 40 ila yüzde 54 aralığında zamlandı. Buna göre, 2022 Mart'ta bir önceki yılın aynı ayına göre kaşar peyniri fiyatları yüzde 40,4 zamlanarak 70,2 TL'ye, krem peynir yüzde 43,8 zamlanarak 51,4 TL'ye ve beyaz peynir de yüzde 54 zamlanarak 44,4 TL'ye çıktı.
"Alıcı profili değişti"
Enflasyon ve zamlar sizi nasıl etkiledi? Direkt satış yaptığınız kişi ya da esnaftan size dönüşler nasıl oluyor?
Pandeminin ilk yılı çok bir şey anlamadık. Sonra ilk yıl doldu, hayat durmaya devam ettikçe fakirlik de birikti sanki. Yeni sezonla birlikte sipariş iptalleri, ücreti sorup bir daha ses etmeyenlerin oranlarının artışı. Bu böyle devam etti derken üstüne bir de enflasyon gelince açıkçası kreması oldu. Ve kesinlikle alıcı profili tamamen değişti. Tamamen. Eski müşterilerim yok mesela. Çok sevdiğim dünya tatlısı ve üstelik belli bir şekilde beslenmesi gereken insanlar var ama ne zamandır konuşmadık onlarla.
Geçen seneyle bir karşılaştırma yapabilir misiniz? Geçen sene yemi ne kadara alıp sütü ne kadara satıyordunuz? Şimdi yemi ne kadara alıp sütü ne kadara satıyorsunuz?
Süt yemi vermediğimiz için oradaki efsane artışlar bize yansımadı ama kendi tarlamızdaki ürünün kendi içindeki maliyet kalemleri bile komik. Gerçekten ben hiç pahalı - ucuz kavramının bu kadar belirsizleştiği bir dönem yaşamadım. "Gel, balya yap" diyorsun çalışana ama istediği fiyatı değerlendiremiyoruz. Aldığım her şey katlanarak artmışken, kendi fiyatlarımın hali de farklı değil ki. Güzel bir iş yapmaya çalışmak bu kadar zor olmamalı.
"Tatile gidebilen köylü görmedim"
Önceki yıllarda birkaç hayvanla insanlar kendilerinin ve ailelerinin geçimini sağlayabiliyordu. Bugün geldiğimiz noktada bu mümkün mü?
Ben küçükken Avrupa'da kayak yaparken yanımızdaki odada Parisli bir manav da aynı tatili yapıyordu. Ben mesela yıllardır köylerde yaşadım daha tatile gidebilen bir köylü görmedim. Karısını alıp baş başa bir gezsin, mümkün değil çünkü çocukları asgari ücretle tatil beldelerine gidiyor çalışmaya, e onlar da yorgun, yetişemiyorlar. Bir de üstüne dediğiniz gibi bu gün gelinen noktada insanca bir yaşam zor gözüküyor. Kooperatiflerden, sürdürülebilirlikten, küçükbaştan bahsetmeden de daha zor olacak gibi gözüküyor.
"Önleyici bir yöntem yok"
Bugün küçük bir çiftlik sahibi olmanın dezavantajları neler?
Sanırım en başta desteksizlik. Her şeyi kendimiz yaptık mesela, bir şekilde kısmet olmadı bahsedilen güzel destekler. Ve tabii aslında dünyada iyi bilinen bu hayvancılık meselesinin - en azından bizden iyi biliniyor- bir türlü bizim ülkemizde insanca bir şekilde yapılamıyor olmasıyla da sonuçlanan teknik ve bilgi eksikliği... Bu bir şekilde bana eli kolu bağlı hissettirdi. Başladım yabancı makaleleri, veterinerlik fakültesi yayınlarını filan okumaya.
İnsan doktoru gibi değil ki burada hayvan doktorluğu, bir kere önleyici bir yöntem yok, uygulanmıyor, "şu hayvanları sağmayalım doğurtmayalım bir kendilerine gelsinler" yok. 50 cm zincirle 365 gün kendi pisliği içinde sesini çıkarmadan oturan hayvanın üstünden dönüyor bu endüstri. Benim yavrusu sakat doğdu diye sağlam olanı bize emanet edip, sakat olanın başından bir an bile ayrılmadığı için önüne yemeği özel olarak taşıyıp başkaları dadanmasın diye bekçilik yaptığım kızım var.
"Konuşamıyorlar diye..."
Oysa köylerde durum çok farklı ve sütün kaynağı Türkiye çapında köylerden toplanan sütler üstünden dönüyor. Burada doktoru bulmak da zor. Ölmeye yakın gelirse gelir doktor, dayar antibiyotiği kurtulursa ne âlâ. Sorunun kaynağı antibiyotik olmasa bile "ya tutarsa" mantığıyla iş yapılıyor. Bas süt yemini, antibiyotiği, kapalı hayvanlar, döllenme bile süngerle doktor tarafından yapılıyor, böyle iş mi olur? Konuşamıyorlar diye... Avrupa'da çiftçi orta sınıftır, üst sınıf çiftçi de varmış da sonra kaybolmuş. Geçtim kooperatifleşmeyi, ben yaptığım iş katma değerli olsun istiyorum, ama bunun doğru düzgün eğitimini bile alamıyorum.
(AÖ)