İçİşleri Bakanlığı Göç İradesi Genel Müdürlüğü’nün Temmuz 2018 verilerine göre Urfa’daki Suriyeli sayısı 469 bin 215.
Bu mültecilerin 98 bin 983’ü Urfa’da kurulan beş kampta, geriye kalan kısmı da kent merkezlerindeki mahallelerde yaşıyor. Suriyeli sayısının yüksek olması bölgeye yönelik sivil toplum kurumu (STK) uzmanların da ilgisini arttırıyor.
Bölgede çalışan İki sivil toplum uzmanına, son dönemde artan ırkçı saldırıların nedenlerini ve çözüm önerilerini sorduk.
Sivil toplum uzmanı Cemre, olayların ardından birçok STK’nın Suriyelilere destek verilen toplum merkezlerini geçici olarak kapatıldığını söylüyor:
“Çünkü o merkezlerde Türk çocuklar var ve birbirlerine zarar verebilirler diye korktuk. Saldırı olabileceği ihtimali çocukları çok tedirgin ediyor. Huzursuz olmalarını istemedik. Her iki halk içinde yaşananlardan en fazla etkilenenler çocuklar, onları korumak istedik.”
Çözüm: Her iki tarafa da yardım
Cemre’ye göre yerel halk arasındaki ve Suriyeliler arasındaki asıl sorunlardan biri, Suriyelilere yapılan yardımlar:
“Her iki taraf da zor koşullarda yaşıyor ve her iki tarafın da desteğe ihtiyacı var. Asıl çözüm ise algının değiştirilmesinde. Lübnan’daki Suriyeliler daha kolay entegre olmuş çünkü Lübnan’a yerleşmek onlar için bir sınıf atlamaymış. Orada olmak istiyorlarmış dolayısı ile daha kolay uyum sağlamışlar. Ne yazık ki Türkiye için böyle bir durum söz konusu değil”
"Arap Suriyeli'nin oy hakkı var Kürd'ün yok"
Suriyelilerin de kendi aralarında çok farklılıklar taşıdıklarına tanık olan Cemre, özellikler Kürt Suriyeli ve Arap Suriyelilere farklı yaklaşıldığını düşünüyor:
“Örneğin iki Suriyeli arkadaş vardı. İkisi de vatandaşlık hakkı için başvurdu ama seçim zamanı geline sadece biri oy kullanabildi. Oy kullanabilen Suriyeli Arap’tı. Neden ikisinin de oy kullanamadığını öğrenemedik. Ayrıca Kürt Suriyelilere vatandaşlık hakkı çok daha geç veriliyor. Nedenlerine dair kimse bir yorum yapmıyor.”
Sivil toplum çalışanı Cem de, 2014 yılından beri Urfa’daki Suriyelilerle çalışıyor. Tıpkı, Cemre gibi Suriyeliler konusunda bir uzman kadar bilgilenmiş.
“Suriyeliler kozken yüke dönüştü”
Cem, Suriyelilere yönelik ırkçı saldırıların artmasının ve Akçakale Kampı’nın kapatılmasının tesadüfi olmadığı görüşünde:
“Erdoğan ilk yıllarda uluslararası topluma ve özellikle Avrupa Birliği’ne karşı, Suriyelileri koz olarak kullandı, oldukça yüklü rakamlar alındı. Ancak zaman içinde bu koz zayıfladı. Politik gelişmeler bu koza çok ihtiyaç duyulmayan bir noktaya geldi. Türkiye artık Suriyelileri elinden çıkarmak istiyor. Türkiye’deki Suriyelilerin 40-50 bin tanesi vatandaşlık aldı. Geri kalanlar Suriye’de oluşturulan El Bab, Cerablus ve Afrin’de hattındaki güvenlik koridoruna yerleştirilebilir.”
"Koruma kanunun adı neden geçici?"
Türkiye’nin Suriyelilere yönelik yaklaşımının başından beri mülteci politikaları üzerinden olmadığını, hatta 2014’te çıkarılan Geçici Koruma Kanunu’nun da isminin bu nedenle “geçici” olduğuna dikkat çeken Cem’e göre, bu bile rahatsız edici bir durum:
“Çünkü Suriyelilere karşı misafir yaklaşımı var. Yıllarca kalsalar da gidecekler demek. Urfa Valisi de saldırılar sonrası yaptığı açıklamada ‘Misafirliğinizi bilin’ dedi. Bu her şeyi özetliyor”
"Kent yetemez hale geldi"
Suriyelilerin en çok yaşadığı Eyyubi’de Suriyeli sayısının yerli halkın 2-3 katı olduğunu söyleyen Cem, Urfa’da beş kişiden birinin Suriyeli olduğuna vurgu yapıyor:
“Bu durum yerel halkı rahatsız ediyor. Var olan nüfusla kentte ulaşım alt yapı ve üst yapı zaten aksıyordu Suriyelilerin gelmesi ile bu durum daha belirgin hale geldi. Belediyeler sorunları çözmek yerine, dinci bakış açısı ile ‘misafirlik’ algısı ile yaklaşınca da sorunlar birikti. Bilinçli olarak da çözülmüyor.”
Cemre ve Cem’in hemfikir olduğu tek konu ise yaşanan ırkçı saldırılar buzdağının görünen yüzü:
“Türkiye’nin yerel halkda oluşan nefreti yönetecek bir politikası yok. Zaman zaman azalsada iki halk arasındaki tansiyon daha da derinleşecek. Maalesef, Türkiye’nin bu duruma dair bir barış dili yok.” (EMK)
*Bu haberdeki kişilerin gerçek isimleri bizde saklıdır.
*Fotoğraflar Evrim Kepenek