Suriyeli sığınmacıların sayısı Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre Ağustos ayı sonu itibariyle iki milyonu aştı, bu sayının yüzde 52’sini 17 yaş altı çocuklar oluşturuyor. İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) yöneticisi BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Türkiye Temsilciliği eski sözcüsü Metin Çorabatır "Kimyasal silah kullanımı ve dış müdahale olasılıklarının Suriyelilerin göçlerini arttıracağı" uyarısını yapıyor.
Suriye’den gelen sığınmacılarla ilgili koordinasyondan sorumlu kuruluş olarak belirlenen Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) verilerine göre Türkiye’de 200 bini kayıtlı 500 bin Suriyeli sığınmacı var. Suriye içinde evlerinden edilenlerin sayısı ise 4 milyon 250 bin.
Suriyeli sığınmacıların sayıları artarken, sorunları da artıyor. Kamplarda kalmak istemeyen ve iş bulabilme umuduyla büyük şehirlere gelen Suriyeliler ailece kaldıkları odaların ücretlerini yardımlarla ödemeye çalışırken, oda tutacak imkanı olmayanlar parklarda kalıyor.
Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların sorunları üzerine konuştuğumuz Çorabatır, Türkiye hükümetinin Suriyeli sığınmacılara yönelik politikasını uygulamada her şeyi devlet eliyle yapma yaklaşımına karşı, mülteciler konusunda çalışan uluslararası örgütlerin ve sivil toplum kuruluşlarının bilgi ve deneyimlerinden yararlanması gerektiğine işaret etti.
“Sığınmacıların kayıt olması önemli”
Çorabatır, Türkiye’nin en başından beri açık sınır politikası uyguladığını, ilk Suriyelilerin 29 Nisan 2011’de geldiğini belirtiyor:
“Başlarda 6 bin, 10 bin arasında değişen sayılar 2012’den itibaren artmaya başladı. Türkiye en başından itibaren uluslararası normlar çerçevesinde açık sınır politikası uyguladı.
“AFAD denetimindeki 21 kampta 200 bin kişi kalıyor. Sayı arttıkça insanlar, kamplardan çok şehirlere gitmeye başladı.
Kampları tercih etmeme nedenleri arasında “kamp hayatında uzun süre yaşamanın zorlukları, farklı etnik, dini gruplar arasındaki sorunlar” öne çıkıyor.
“Suriye, etnik ve dini olarak homojen değil. Bir kısmı iktidarla daha iyi geçinmiş durumda ve Suriye’deki pozisyonlarına göre kamplarda zorluklar yaşıyorlar. Mülteci krizleri yönetiminde bu siyasi görüş farkları ve geçmiş husumetler dikkate alınmalı.”
AFAD’ın verilerine göre kayıtsız sığınmacıların sayısı 300 bin. Çorabatır, BM’nin kendilerine başvuran sığınmacılara kayıt olmaları yönünde tavsiyede bulunduğunu söylüyor. “Bu korunmaları ve yardımın planlanması için önemli.”
“Hukuki boşluk var”
Türkiye, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi’ne de coğrafi çekince koyarak taraf oldu. Bu çekince, Avrupa dışından gelenlere mülteci statüsü verilememesini kapsıyordu.
Sığınma yasası olmayan Türkiye'de bu konu 1994 tarihli yönetmelikle düzenleniyordu. Avrupa Birliği ile ilişkilerin yoğunlaşmasıyla 2005'te yasa ile ilgili çalışmalara başladı. 2013 Mart ayında da 'Yabancılar ve uluslararası koruma yasası' çıkarıldı. Yeni yasada kurulması öngörülen Göç Yönetimi Genel Müdürlüğü hazırlık aşamasında.
Çorabatur, mülteciler ile ilgili düzenlemeleri de öngören yasanın coğrafi çekinceyi kaldırmadığını ve Suriyelilerin örneğindeki gibi kitle göçleri ile ilgili düzenlemeler konusunda ayrıntılı düzenlemelerden yoksun olduğunu söylüyor.
“Avrupa dışından gelenler için yapılan düzenlemeler çok daha küçük gruplar ve bireysel sığınma başvuruları ile ilgili. Kitle göçü dediğimiz, Suriyelilerin geldiği gibi durumlarda ne yapılacağına dair ise yalnızca ‘Bakanlar Kurulu tedbirlerini alır’ maddesi var.”
“Hükümet Suriyelilere baştan beri mülteci demedi, önce misafir dedi, ardından da Başbakanlık Nisan 2012’de onlara 'geçici koruma' statüsü tanıyan bir genelge yayınladı. Ancak bu korumanın süresi, yararlanacakları haklar konusunda yeni yasada da herhangi bir hüküm yok. Her şey Bakanlar Kurulu’na bırakılmış durumda. Sosyal haklar ve sağlık hizmetlerinden yararlanmalarına dair düzenleme yok. ”
“Önemli olan gelen insanların hayatlarını kolaylaştırmak için hızlı şekilde oldukları her yerde her türlü desteği yapmak. Sokakta kalan çok sayıda Suriyeli var. Devlet baştan beri kapılarını açtı, duyarlılık gösterdi. Kapasitesini en üst düzeyde kullanıp kayıtlamaları yaptırması, ihtiyaçlarını gidermek, geçici çalışma izinleri vermek için düzenlemeler yapabilir.
“Müdahale olasılığı göçleri arttırır”
“Hükümetin Suriyeli sığınmacılar ile ilgili politikası baştan beri uluslararası toplumun takdirini kazandı” diyen Çorabatır, ancak “uygulamada her şeyi devlet eliyle yapma ve başta yardımlara kapısını açmamasını” eleştirdi.
Kimyasal silah kullanımı, dış müdahale olasılıklarının Suriyelilerin göçlerini arttıracağını söyleyen Çölebatır yapılması gerekenleri şöyle sıraladı.
“Sayılar arttıkça ve burada kalış süreleri uzadıkça yeni sorunlar ortaya çıkıyor, ki gayet doğal. Farklı etnik grupların, farklı cinsiyet ve yaş gruplarının, engellilerin problemleri ayrı ayrı.
“Türk Kızılayı, AFAD’ın doğal afetlere yönelik tecrübeleri var ancak mülteciler konusu ayrı bir tecrübe gerektiriyor. Hükümet, dış yardımlara, sadece maddi yardımlar değil, bu konuda çalışan UNHCR gibi uluslararası örgütlerin tecrübe ve deneyimlerine de açık olmalı.” (BK/HK)
Fotoğraf: Çiçek Tahaoğlu / Antep Mülteci Kampı / Nisan 2013 / bia