Haberin Kürtçesi için tıklayın
Spectrum House Araştırma Merkezi'nin, Norm Sosyoekonomik ve Kültürel Çalışmalar Derneği'nin (NORDEM) desteğiyle hazırladığı Suriyeli mültecilere dair politika raporunu açıkladı.
"Sonu Gelmeyecek Bir Hikaye Yazmak: Suriyeli Sığınmacılar ve Yerel Toplum İçin Politika Önerileri" başlık raporda, Suriyeli mültecilerin Türkiye'ye ilk geldikleri yıllarda toplumda "destekleyici" bir tutum olduğunu ancak zamanla sayının artması ve hükümetin süreci yönetmekte zorlanması nedeniyle "destekleyici" tutumun "Suriyeli karşıtlığına" döndüğü belirtildi.
TIKLAYIN-"'Suriyelileri geri göndereceğiz' sözlerinin gerçekte karşılığı yok"
İktidarın "güvenlik politikaları" gerekçesiyle Kuzey ve Doğu Suriye’ye düzenlediği askeri operasyonların da mülteci sorununun önemli nedeni oldu ifade edildi.
Raporda, Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasındaki "Suriyeli mültecileri Türkiye'de tutmaya" yönelik anlaşmaya da vurgu yapıldı. Anlaşmanın, göç sürecini kolaylaştırmadığını aksine kısıtlayıcı olduğu belirtildi: "Bir sebepten göç etmek isteyen veya zorunda kalan insanların göç sürecini kolaylaştırmak yerine kısıtlayıcı ve güvenlik odaklı sınır ve sığınma politikalaruygulayan, insani koşulları göz ardı eden ve uluslararası hukuka aykırı bir yönetim yaklaşımını beraberinde getirmiştir."
TIKLAYIN-"Orta sınıf söylemleriyle göçmen düşmanlığı körükleniyor"
Ayrıca, AKP hükümetinin "Suriyeli mültecileri hem iç siyasette hem de dış siyasette çıkarları doğrultusunda kullandığı" ifade edildi.
Rapordan öne çıkan tespitler ve öneriler şöyle:
*Hükümet, Kuzey Doğu Suriye'ye yönelik askerî müdahalelere karşı uluslararası kamuoyunun tepkisini azaltmak ve olası yaptırımlarına engel olmak için sığınmacıları özellikle AB ülkelerine karşı bir tehdit kaynağı olarak göstermektedir.
*Mecliste grubu bulunan bütün partilerin (AKP, CHP, HDP, MHP ve İYİ Parti) seçmenlerinin uzlaştığı nadir konulardan biri sığınmacı karşıtlığıdır. Bunda medyanın, siyasi söylem ve kampanyaların ve Türkiye'deki kutuplaşmanın önemli bir rolü bulunmaktadır.
*Belediye başkanları ve siyasetçiler başta olmak üzere sığınmacılara yönelik kullanılan üslubun ırkçı, düşmanlaştıran ve insandışılaştıran tonu ile sığınmacılara karşı gittikçe artan şiddet eylemleri arasında önemli bir ilişki bulunuyor.
Bu durum hem sığınmacıların yaşam koşullarını hem de ülkedeki uzun vadeli barışı ciddi anlamda tehdit ediyor.
*Hükümetin entegrasyon politikaları, teorik altyapısı aksini iddia etse de pratikte asimilasyonu önceleyen bir anlayışla tasarlanıp uygulanmaktadır. Bu bağlamda kurulan 'ev sahibi-misafir' denklemi, 'muhacir-ensar' denkleminde olduğu gibi duygusal ve dinî esasları temel aldığı için sürdürülebilir olmaktan uzaktır.
*Yerel toplum, sığınmacıların temel bazı haklara erişimine destek olsa da uzun vadede bir an önce, savaş koşullarına bakılmaksızın Suriye'ye veya başka bir ülkeye gönderilmelerini talep ederek 'süreli entegrasyona koşullu destek' vermektedirler.
Ne yapmalı?
Yasal düzenlemeler
- Suriyeli sığınmacılar özelinde geçici koruma rejiminin sonlandırılması ve sığınmacıların mültecilik gibi uluslararası koruma statülerinden birine geçmelerine imkân tanınmalı.
- Bununla birlikte, ilgili mevzuatta değişikliği yapılarak AB’de olduğu gibi geçici koruma statüsüne süre sınırı getirilmesi ve uluslararası koruma rejiminin öncelikli olarak belirlenmeli.
- Hak ihlallerinin ve göçmen kaçakçılığının son bulması, sığınmacı ve mültecilerin güvenli bir şekilde seyahat edebilmeli,
- Türkiye’nin Suriye ve Yunanistan ile olan kara ve deniz sınırlarından güvenli geçişler sağlanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı
- AB ülkeleri ile uluslararası hukuk ve sözleşmeleri referans alınarak hak temelli yaklaşımla sığınmacıların ve mültecilerin gitmek istedikleri yere güvenli bir şekilde ulaşmaları için adil, uygulanabilir ve denetlenebilir eylem planları oluşturulmalı,
- Bu plana zorla geri göndermelerin son bulması ve gidilen ülkede yeniden yerleştirme kapasitelerinin (yeniden yerleştirilecek sığınmacı sayısının) arttırılması gibi maddeler eklenmeli.
- Vatandaşlık başvuru ve temin işlemleri de dahil olmak üzere bütün sığınmacı ve mültecilere bütün kamusal hakların tanınması için yasal düzenlemelerin yapılması ve tanınan hakların ve söz konusu yasal düzenlemelerin herkesçe ulaşılabilir şekilde farklı dillerde paylaşılmalı. (Böylece, sığınmacı ve mültecilere tanınan farklı haklardan kaynaklanan eşitsizlikler giderilebilir ve herkesin aynı haklara ve sorumluluklara sahip olması sağlanabilir. Suriyeli sığınmacılar dahil, vatandaşlık hakkından faydalanmak istemeyenlerin ise Türkiye’de sığınmacı veya mülteci statüsünde kalması veya başka bir ülkeye göç etmesinin yolu açılabilir.)
Siyaset ve medyadaki söylemler
• Siyasi parti liderleri ve temsilcilerinin, seçim hazırlıklarında ve propaganda faaliyetlerinde kendi bireysel veya grup çıkarları için sığınmacıları bir tehdit unsuru olarak yansıtan bir dil kullanmaktan vazgeçmeli.
• Siyasi parti liderleri ve temsilcilerinin, sığınmacıları kutuplaştırmadan, düşmanlaştırmadan ve suçlamadan, hak temelli yaklaşımı benimseyerek çözüm odaklı politikalar ve propaganda faaliyetleri yapmalı.
• Siyasi partilerin, bütün kadrolarını çalışmalarında hak temelli yaklaşımı göz önünde bulundurarak yapabilmeleri için ‘hak temelli siyaset ve yönetim’ eğitimini parti programının vazgeçilmez bir öğesi olarak kabul etmesi ve her çalışanını bu eğitim sürecine mutlaka dahil etmeli.
• Yerel ve ulusal medya (TV, gazete ve sosyal medya) mecralarında yapılan programların, yazılan yazıların ve yapılan paylaşımların hak temelli yaklaşımın esaslarını benimsemesi için çalışmaların yapılması. Bu alanlarda çalışan bireylerin ve grupların hak temelli yayın yapmalarına destek olacak düzenli atölyeler düzenlenmesi ve bu yöndeki pratiklerin prestijli ödüllerle desteklenmesi.
• Medyada sığınmacılara yönelik hedef gösteren, düşmanlaştıran ve ötekileştiren bir dil kullanan siyasi parti temsilcilerinin tespit edilmesi, buna yönelik önleyici tedbirlerin hayata geçirilerek kutuplaştırıcı bir yaklaşımın önüne geçilmesi. Toplumsal ilişkiler
• Akademik kurumlar ve yerel, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarının desteği ile Türkiye bağlamına uygun ve uzun vadeli ‘uyum’ (veya entegrasyon veya adaptasyon) stratejisinin belirlenmesi.
• Bu stratejide ‘uyum’ (veya entegrasyon veya adaptasyon) süreciyle kastedilenin ne olduğunun açık bir şekilde tanımlanması, hangi taraflara ne tür sorumluluklar düştüğünün açık bir şekilde tespit edilmesi ve bunun için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması.
• ‘Uyum’ (veya entegrasyon veya adaptasyon) sürecinde hem sığınmacı ve mültecilerin hem de Türkiye vatandaşlarının kendilerini rahat bir şekilde ifade edebilecekleri ortamlarda birbirlerini daha yakından tanımaları ve ihtiyaç halinde birbirlerine destek olmaları için ortak sosyal, kültürel ve ekonomik platformlar inşa etmelerine olanak verilmesi.
• Bu alanların planlanması, inşası ve sürekliliğe sahip olması için yasal düzenlemelerin yapılması. Yerel yönetimlerin, meclis kararlarıyla bu sürece destek olması.
Suriye politikasında değişim
• Sığınmacı ve mülteci sorununun çözümü için Suriye’de Esad hükümetinin devrilmesi veya düşmesi hesabına dayanan, Sünni-İslam merkezli ve askeri müdahalelerle bütünleşmiş mevcut politikadan vazgeçilmeli.
• Uluslararası hukuk ve sözleşmeler baz alınarak, çözüm odaklı ve Suriye’ye dönmek isteyenlerin güvenli bir şekilde dönebilmesinin koşullarını yaratma sürecine destek olacak politikalar uygulanmalı.
• Suriye hükümeti ve yerel unsurlarla sınır boyunca güvenliği ve güvenli dönüşü sağlayacak koşulların yaratılması için kamuoyuna açık diplomatik görüşmeler yapılmalı.
• Uluslararası tarafların finansal ve diplomatik desteği ve gözetiminde hem döneceklerin hem de halihazırda orada yaşayanların ihtiyaçlarını ve beklentilerini gözeterek toplumsal barışa ve uzlaşıya katkı sunacak mekanizmalarla kademeli yeniden inşa ve dönüş projelerinin başlatılması. Bunu yaparken, ileride gruplar arası çatışmalara yol açacak zorla nüfus değişimlerinden, kaynak paylaşımında hak ihlallerinden ve mülkiyet hakkı ihlallerine sebep olacak adımlardan kesinlikle kaçınılmalı.
• Suriyeli sığınmacıların iç, bölge ve uluslararası siyasette bir çıkar ve baskı aracı olarak ele alınmasından, Kuzey ve Doğu Suriye’yi de kapsayan yayılmacı politikadan ve can kaybı, zorunlu göç, ciddi insan hakları ihlalleri ve maddi zararları beraberinde getiren her türlü askeri müdahaleden vazgeçilmeli.
(RT)