Kuzey Suriye'deki Kürt Bölgesi'nden Demokratik Birlik Partisi (PYD) Dış İlişkiler Komitesi Üyesi Alan Şamo, Özgürlük ve Dayanışma Partisi ile Avrupa Sol Partisi'nin düzenlediği “Suriye: Emperyalist Müdahale ve Barış, Sol Bir Alternatif Yaratmak Mümkün mü?” konferansı için İstanbul'daydı.
Batı Kürdistan olarak da bilinen Suriye'nin kuzeyindeki Rojava bölgesinde 19 Temmuz 2012'den beri değişim yaşanıyor. Ülkedeki içsavaşta kendilerini korumak isteyen Kürtler bulundukları bölgede Baas rejimi yönetimindeki askerleri bölgenin dışına iterek yerel yönetim ve güvenlik mekanizmalarını büyük ölçüde ele geçirdiler. Hem rejimin hem de Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) bölgeye girmesini engelleyen Suriyeli Kürtler, PYD liderliğinde özerk yönetim mekanizmalarını da örgütlüyorlar.
bianet'in sorularını yanıtlayan Şamo, ÖSO ile yaptıkları anlaşmayı, Suriye'deki barışçıl muhalefet ve Irak'taki Barzani yönetimi ile olan ilişkilerini ve Türkiye'deki barış müzakerelerini değerlendirdi.
Şamo çatışma sürecinin ardından ÖSO ile yaptıkları anlaşmanın Suriye Kürtleri açısından bir zafer olduğunu, ancak anlaşmanın yerel ÖSO güçleri için geçerli olabileceğini söyledi. Esad rejiminin mutlaka devrilmesi gerektiğini ve bunun için mücadele ettiklerini söyleyen Şamo, bunun yanında çok merkezli ÖSO'nun demokrasi ve özgürlük için değil güç için savaştığını söyleyerek onlara katılmak gibi bir niyetlerinin olmadığını belirtti.
Şamo, Barzani ve Türkiye'nin kendi çıkarları açısından Suriye Kürtleri'nin özerk yönetimlerini istemedikleri ancak Kuzey Suriye'deki Kürt bölgesinin örgütlenmedeki başarısı sebebiyle Barzani'nin kendilerini Erbil'deki Kürt partilerinin toplantısına katılmaya çağırmak zorunda kaldığını da ifade etti.
Şamo ayrıca PKK lideri Abdullah Öcalan ile yürütülen görüşmelerin uzun vadede bölgede ortak sınırı paylaşan başta Kürtler olmak üzere tüm ülkelerin yararına olacağını söyledi.
Yakın zamanda ÖSO ile PYD arasında bir anlaşma yapıldı. Ancak bu anlaşmanın ardından PYD lideri Salih Muhammed Müslim bir gazeteye anlaşmanın Suriyeli ÖSO ile yapıldığını söyledi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
ÖSO söz konusu olduğunda kimi muhatap alacağımızı tam olarak bilmiyoruz. ÖSO kimdir, kim ÖSO'yu temsil ediyor, komutanları kim belli değil. Bir kısmı Suudi Arabistan tarafından finanse ediliyor, Suudi Arabistan ne derse onu yapıyor. Bazıları Katar, bazıları Türkiye, bazıları da El Kaide tarafından destekleniyor. Benim tahminime göre kim tarafından finanse ediliyorsa o güç tarafından yönetiliyorlar.
Dolayısıyla biz bu grupların hepsiyle anlaşamayız. Dışarıdan gelenlerle değil yerel halkla Serêkaniyê'de yaşayanlarla anlaşma yapıyoruz, çünkü kimin kimin için savaştığını bilmiyoruz.
"Kendi şehrimiz, köyümüz için savaşıyoruz"
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti daha önce sınırda herhangi bir Kürt oluşumu istemediğini belirtmiş hatta bunu garanti altına almak için ÖSO ile Adana Anlaşması'nı yinelemişti. Ancak siz de ÖSO ile bir anlaşma yaptınız. Bu durumda anlaşmanın niteliği nedir?
Kürtler mücadeleleri ve bölgelerindeki hakimiyetleriyle kendilerini gerek Baas rejimine gerek ÖSO'ya gerekse Türkiye'ye kanıtlamıştır. Burası Kürt Bölgesi. Ülkede bir içsavaş sürüyor ve biz bu savaşa girmek istemiyoruz. Rejime karşı savaşmaktan korktuğumuz için değil, başkalarının çıkarları için savaşmak istemediğimiz için bu savaşa girmiyoruz. Biz kendi adımız, kimliğimiz, köyümüz, şehrimiz, ülkemiz için savaşıyoruz. Ve bunu yapacak gücümüz ve becerimiz var. Ama herkes Kürtleri bombalıyor. Çünkü Kürtler kendi bölgelerini kendileri kontrol ediyor. Ayrılıkçı politika yürütmüyoruz, Suriye'de yaşamak istiyoruz.
Bu yüzden Türkiye'nin burada söz söylemeye hakkı yoktur. Türkiye'nin içişlerimize karışma hakkı yoktur. Suriyeliler olarak anlaşma yapıp yapmamaya biz karar veririz. Bu durum Türkiye'de bir fobi halinde. Türkiye on yıl önce KDP'yi de istemiyordu ama artık Barzani AKP kongresine davet ediliyor. Bu politikanın tam kendisi.
Peki ÖSO ile yapılan anlaşma uzun vadede birlikte yaşamaya yönelik bir anlaşma mı yoksa konjonktürel bir strateji mi?
ÖSO bizimle savaştı ve kaybetti. Bizim bölgemize girmek istedi çünkü Serêkaniyê özellikle Batı Kürdistan'a geçişte kritik bir konumda yer alıyor. Ama bunu başaramadılar ve bizimle anlaşma zorunda kaldılar. Anlaşmada özellikle şu ifade yer alıyor: “Bu bölge Kürt Bölgesi'dir. Kürtler tarafından yönetilir. Ve özgürleştirilmiş bir bölgedir.”
Bu anlaşma ÖSO'nun bölgeyi kontrol eden güç olarak Kürtleri tanıdığı anlamına geliyor. Bu yüzden çok önemli bir zafer. Baas rejimi başta Kürtleri katleden acımasız bir rejim ve mutlaka en yakın zamanda devrilmesi gerek. Ama diğer yandan ÖSO dediğimiz örgüt çeşitli güçlerden para alan çetelerden oluşuyor. Kendilerine muhalefet diyorlar ama Suriye'de demokrasi ve barış için değil güç için savaşıyorlar. Bizim savaşımız tek bir adama Esad'a karşı değil, demokrasi ve özgürlük için.
Rejime, Kürtleri katleden, Suriyelileri katleden tüm meşruiyetini yitirmiş bu rejime karşıyım ve ona karşı savaşıyorum. Ama ÖSO'ya katılmamız da mümkün değil.
Suriye'de ÖSO dışında barış yanlısı bir muhalefet daha var. PYD'nin bu muhalefet ile ilişkisi nedir?
Bizim de kurucusu olduğumuz Suriye Ulusal Koordinasyon Komitesi var. Bu koordinasyon barışçıl, demokratik bir değişimi savunuyor. Dış müdahaleye, silahlı muhalefete ve militarizme ise kesinlikle karşı. Koordinasyon olarak sekiz maddelik Cenevre Bildirgesi'ni destekliyoruz. Ki PYD olarak bu sekiz maddenin altısını biz önerdik. Deklarasyona göre tüm tarafların silahı bırakıp masaya oturması gerekiyor.
Ama burada asıl sorun Esad'ın gidip gitmeyeceği. Esad mutlaka gidecek. Peki eğer diktatörlük istemiyorsak alternatifimiz nedir? Maalesef bölgedeki sosyalist ve sol hareket çok zayıf. Bu yüzden bazı fanatik ve radikal İslamcılar alternatif olarak çıkıyor. Ama bu grupları daha ılımlı hale getirmek mümkün. Eğer ÖSO ılımlı hale gelirse, bu koordinasyonda yer alırsa bu Türkiye dahil bölgede çıkarları olan tüm güçlerin planlarını bozacaktır.
"Bizim derdimiz Suriye, federasyon değil"
Barzani ve Irak Kürtleri ile ilişkiniz nasıl?
PYD olarak bölgedeki tüm Kürt örgütlerine eşit mesafedeyiz. Bu Barzani için de Kandil için de geçerli. Bizim derdimiz Suriye. Barzani gibi bir federasyona sahip olamayız çünkü Suriye'deki çeşitli etnik ve dini gruplar sebebiyle coğrafi federasyon denen şey bizim için uygulanamaz.
Bu yüzden tüm iktidarın tek bir merkezde toplanmadığı demokratik özerkliği benimsemiş üniter bir yönetim modeli istiyoruz. Hatta Rojava örneğinde olduğu gibi bunun için model bile olabiliriz.
Ancak Türkiye ve Barzani bugüne kadar birlikte hareket ederek kendi çıkarları için bizi dışarıda bırakan bir politika izlediler. Türkiye Suriye'de bizim kontrol sahibi olmamızı istemiyordu, Barzani ise biz dahil bölgedeki tüm Kürtlerin kendisine tabi olmasını istiyordu. Ama PYD'liler tehlikeli insanlardır öyle herkesin dediğine gelemezler.
Bu yüzden Barzani baskı yaparak Kürt Ulusal Konseyi'nden kendi bölgelerinde kontrol sahibi olmalarını istedi. Ama ne yazık ki bunu başaramadılar, hatta bazı partilerin liderleri kendi köylerinde kalamaz oldu. O zaman da Barzani Salih Müslim'i arayarak Erbil'deki görüşmelere davet etti. O güne kadar Erbil'de yüzlerce konferans ve toplantı olmuş ama çağırılmamıştık. Ama en sonunda kendi bölgemizi yönetebildiğimizin farkına vardıklarında Barzani bizi de çağırmak zorunda kaldı.
Türkiye'de Abdullah Öcalan ile görüşmeler tekrar başladı. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce görüşmeler ve müzakere süreci Suriyeli Kürtlere nasıl yansıyacak?
Çok olumlu sonuçları olacağını düşünüyorum. Çünkü Kürtleri tanıyan, eşit yurttaş olarak kabul eden bir anayasanın Türkiye'nin sınırda kurulacak bir Kürt Yönetimi korkusunu ortadan kaldıracaktır. Ayrıca İran, Irak, Suriye ve Türkiye'deki Kürtlerin daha yakın ilişki kurmasını sağlayacaktır. Aynı sınırı paylaşacak ülkelerin çıkarlarına hizmet edecek belki Avrupa Birliği'nde olduğu gibi bir ilişki oluşacak, misal Irak sınırındaki kaçakçılık ortadan kalkacaktır. Sınırda kimse ölmeyecektir.
Ama bu süreç çok uzun ve zor bir yolculuk. Herkes savaşabilir ama asıl zor olan barışabilmek. Bu süreçte “hemen silahlarını bırakıp teslim olsunlar, ayağımıza gelsinler” gibi bir yaklaşım doğru değil. Önemli olan sabırlı olmak ve halkın isteklerine göre hareket etmek. (EA)