18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü vesilesiyle, Suriye’den Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan feminist aktivist Duaa Muhammed ile konuştuk.
20 yaşında, yalnızca kadın akrabalarıyla birlikte sınırı geçerek Türkiye’ye gelen Duaa, yıllara yayılan göç deneyimini ve Suriye’ye dönüş kararını anlattı. “Benim için dönüş politik bir sorumluluk” diyor.
Duaa, kendisini “feminist bir Suriyeli kadın” olarak tanımlıyor. Türkiye’ye geldiğinde feminizmi bilmediğini, politik bilincinin büyük ölçüde burada şekillendiğini söylüyor.
Suriye içinde defalarca yer değiştirdikten sonra Ürdün’e geçen Duaa, bir süre sonra gönüllü olarak Suriye’ye döndü ve yaklaşık bir buçuk yıl orada yaşadı. Ancak savaşın şiddetlenmesi, bombardımanların artmasıyla yeniden Türkiye’ye gelmek zorunda kaldı. Ailesi de daha sonra Ürdün’den Türkiye’ye geçti ve burada yeniden bir araya geldiler. Bu sürecin, bugün “gönüllü dönüş” tartışmalarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu özellikle vurguluyor.
“Türkiye’ye geldiğimde savaşın içinden çıkmıştım. Suriye’de bombalar altında çalışıyordum, insanlara yardım ediyordum. Buraya gelince her şey durdu. Ne dil vardı ne de bir yol.”
Türkiye’ye geldikten kısa bir süre sonra Suriye’ye dönmeyi düşündüğünü ancak rejim güçlerince arandığını öğrendiğini anlatan Duaa, “Dönersem tutuklanacaktım. O an Türkiye’de kalmak zorunda olduğumu anladım” diyor.
“Suriyeli olduğum için yurtsuz bırakıldım”
Üniversite eğitimi için burslara başvurduğunu ancak sonuç alamadığını söyleyen Duaa, Giresun’da kazandığı üniversiteye gittiğinde ağır bir ayrımcılıkla karşılaştığını anlatıyor. 2017 yılında Suriyeli olduğu gerekçesiyle yurt verilmediğini, pansiyonların da kapılarını kapattığını söylüyor.
“İlk defa açıkça ‘istenmediğimi’ hissettim. Param bitti, dersler başladı ama barınacak yerim yoktu. Kaydımı dondurup geri döndüm.”
Bu deneyimin ardından sivil toplum alanında çalışmaya başlayan Duaa, Türkçe öğrendiğini, 2017’de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı aldığını ancak buna rağmen “hiçbir zaman ait hissedemediğini” söylüyor.
“Türkçeyi çok severek öğrendim. Ama ne yaparsam yapayım hep ‘nerelisin?’ sorusu vardı. O soru zamanla insanı susturuyor. Bazen sırf bu soruyla karşılaşmamak için insanlarla konuşmamayı tercih ediyordum.”
“Suriyeli bir kadın olmak iki kat yük”
Duaa, Türkiye’de özellikle Suriyeli bir kadın olarak hem cinsiyetçi hem de milliyetçi ayrımcılığa maruz kaldığını vurguluyor. İlişkilerde dahi eşit görülmediğini, milliyetin başlı başına bir hiyerarşi yarattığını söylüyor.
“Bazı erkekler sadece Türk oldukları için kendilerini üstün görüyor. Suriyeli kadınlar ya acınacak ya da cinsel olarak nesneleştirilecek kişiler gibi algılanıyor.”
Bu dışlanmışlık hissiyle 2023 yılında İngiltere’ye taşınan Duaa, orada ilk kez “insan olarak muamele gördüğünü” söylüyor. “Kimse nerelisin diye sormuyordu” diyor, ancak ekliyor: “Orada da Suriye bilinmiyor. Kendini sıfırdan anlatmak zorundasın.”
“Esed varken dönmem demiştim”
Aralık 2024’te Esed rejiminin devrilmesiyle birlikte, yıllar önce söylediği bir cümleyi hatırlıyor Duaa: “Esed varken dönmem, Esed giderse dönerim.”
Türk vatandaşlığına sahip olmasına rağmen, uzun yıllardır insan hakları alanında çalıştığı ülkesine karşı duyduğu sorumluluk ve “vatansızlık” hissi nedeniyle eşiyle birlikte Suriye’ye dönme kararı alıyor.
“Ben yıllardır bu an için çalıştım. Eğer bir şey değiştirebileceksek, yerimiz orasıydı.”
“Mezar bile kalmamıştı”
Duaa için dönüş, coşkulu bir karşılanmadan çok kayıplarla yüzleşmek anlamına geliyor. Savaşta kaybettiği abisinin mezarını ancak üçüncü gidişinde bulabildiğini söylüyor.
“Mezar bile kalmamıştı. Mahallem neredeyse tamamen yıkılmıştı. Akrabalarımın yarısı yoktu.”
Aynı aile içinde bile dönüş deneyimlerinin ne kadar farklı olabildiğini anlatıyor. Eşinin çocukluk evinde her şey yerli yerindeyken, kendisinin döndüğü yerde neredeyse kimse kalmamış.
“Bu bir feminist ayaklanma”
Suriye’de henüz kalıcı bir düzen kuramadıklarını, aylar içinde birkaç kez yer değiştirmek zorunda kaldıklarını söyleyen Duaa, ülkenin her bölgesinin farklı bir gerçekliği olduğuna dikkat çekiyor. Bombardımanların durduğunu, keyfi tutuklanma korkusunun azaldığını ancak şiddetin tamamen sona ermediğini söylüyor.
“Esed’in 54 yıllık diktatörlüğünün bitmesi büyük bir kazanım. Ama mücadele bitmedi.”
Duaa, bugün Suriye’de yaşanan süreci “feminist bir ayaklanma” olarak tanımlıyor. Parlamentodaki yüzde 20’lik kadın kotasını yetersiz bulduklarını, hak mücadelesinin sürdüğünü söylüyor. Esed döneminde sürgünde olan Suriyeli feministlerin şimdi ülke içinde yeniden örgütlenmeye çalıştığını anlatıyor.
Duaa’nın okurlara mesajı ise net:
“İnsanları tek bir kimlikle değil, yaşadıkları bağlamla anlamaya çalışın. Göç bir tercih değil, çoğu zaman hayatta kalma meselesi. Dayanışma hâlâ mümkün.”
Erkek Şiddeti Veritabanı, Avrupa Birliği tarafından eş finanse edilen ve Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) tarafından yürütülen ‘Türkiye’de Katılımcı Demokrasinin Güçlendirilmesi: Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin İzlenmesi Projesi Faz III LOT I’ kapsamında hayata geçirildi.
Veritabanına https://erkeksiddeti.org/adresinden ulaşabilirsiniz.
(EMK)







