Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ile Sednaya Cezaevi’ndeki Tutuklular ve Kayıplar Derneği’nin araştırma ve soruşturma görevlileri, 10-20 Aralık arasında Şam’da 10 tutukluluk merkezi, yedi toplu mezar alanı ve askeri mahkeme de dahil çeşitli yerleri ziyaret etti.
Üç kuruluş tarafından yapılan açıklamada, bu geziyle ilgili tespitlere yer verilirken, geçici hükümet yetkililerine de hükümet ve istihbarat belgeleri ile katliam ve toplu mezar alanlarının muhafaza edilerek, kanıtların korunması çağrısında bulunuldu.
Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Sednaya Cezaevi’ndeki Tutuklular ve Kayıplar Derneği (ADMSP), yayımladıkları ortak açıklamada, Suriye’de geçici hükümet yetkililerinin, eski Devlet Başkanı Beşar Esad döneminde işlenen katliamlara ilişkin önemli hükümet ve istihbarat belgelerinin yanı sıra katliam ve toplu mezar alanları da dahil kanıtları güvence altına almak ve muhafaza etmek için acilen adım atması gerektiğini belirtti.
Açıklamada, geçici hükümet yetkililerine, bu kanıtları güvence altına almak, muhafaza etmek ve korumak için ilgili BM kuruluşları, Suriye sivil toplumu ve uluslararası adli tıp ekipleriyle koordine olmalı ve işbirliği yapma çağrısında bulunulurken, “Suçlara ilişkin kanıtlar, önceki hükümetin ağır ihlallerle bilinen güvenlik ve istihbarat aygıtı tarafından zorla kaybedilen on binlerce Suriyelinin akıbetini ve nerede olduğunu ortaya çıkarmak, ayrıca savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar da dahil uluslararası hukuk suçlarının faillerini soruşturmak ve yargılamak açısından hayati önemde olacaktır” denildi.
ADMSP Program Yöneticisi Şadi Harun konu hakkındaki açıklamasında, “Eylemsizlikle geçen fazladan her dakika, bir ailenin kayıp durumdaki yakınının akıbetini hiçbir zaman öğrenemeyebileceği ve korkunç suçlarda resmi bir sorumlunun hiçbir zaman adalet önüne çıkarılmayabileceği riskini artırıyor” dedi.
Suriyelilerin onlarca yıllık şiddetli baskı, adaletsizlik ve cezasızlığın ardından nihayet adalet adına bir umut ışığına kavuştuğunu vurgulayan Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktör Yardımcısı Aya Majzoub ise, “Bu, Suriye’nin geçici hükümet yetkililerinin kararlı davranmaları, hesap verebilirlik ve uzlaşmanın temel taşı olarak kanıtların muhafaza edilmesini sağlamaları için çok önemli bir andır” diye konuştu.
Resmi belgeler yağmalandı
Üç kuruluştan araştırmacılar ve soruşturma görevlileri, 10-20 Aralık 2024 tarihleri arasında Şam’da 10 tutukluluk merkezi, yedi toplu mezar alanı ve askeri mahkeme de dahil çeşitli yerleri ziyaret etti. Ziyaret edilen tüm tutukluluk merkezlerinde araştırmacılar, resmî belgelerin büyük bir kısmının yağmalandığını ve imha edildiğini, kalanların da korumasız bırakıldığını gözlemledi. Bu merkezlerden bazılarının yakınındaki mahallelerde yaşayanlar, eski tutuklular ve bu merkezlerde kalan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) üyeleri, Esad hükümeti düştüğünde güvenlik ve istihbarat personelinin bazı durumlarda kaçmadan önce önemli bilgileri yaktığını belirtti.
Bazı durumlarda ise merkezlerin kontrolünü ele geçiren silahlı grupların ve henüz serbest bırakılan tutukluların, belgeleri yaktığını ve yağmaladığını ifade ettiler.
Araştırmacılar aynı zamanda kayıp tutukluların yakınları ve bazı gazeteciler de dahil sıradan kişilerin bazı belgeleri aldığını gözlemledi. Bu belgeler, Suriye devletinin güvenlik ve istihbarat aygıtının yapısı, ciddi suçlarda sorumluluğu olanların kimlikleri ve bu yerlerde tutulan tutuklular hakkındaki ayrıntılarla ilgili çok önemli bilgiler içeriyor olabilir.
Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve ADMSP 16 Aralık’ta, Şam’da HTŞ ile bağlantılı Suriye Kurtuluş Hükümeti’nin siyasi ilişkiler departmanı üyeleriyle gerçekleştirdikleri bir toplantıda bu endişeleri dile getirdi. Toplantı sırasında yetkililer, önemli merkezler etrafında güvenliği güçlendirmeyi taahhüt etti. Açıklamada, şu taleplere yer verildi:
“Geçici hükümet yetkilileri, bu yerlerin güvenliğini sağladıktan ve geriye kalan kanıtların tahrif edilmediğinden emin olduktan sonra, BM tarafından oluşturulan uluslararası veri ve kanıt toplama kuruluşlarıyla işbirliği yapmalı ve bu kuruluşlara acilen engelsiz erişim izni vermelidir. Bu kuruluşlar, Bağımsız ve Tarafsız Soruşturma Mekanizması (IIIM), Kayıp Kişiler Hakkında Uluslararası Kuruluş ve Suriye Araştırma Komisyonu ile bu tür kanıtların incelenmesinde deneyimli olan Suriyeli sivil toplum örgütlerini kapsamalıdır.
Soruşturma mekanizması, kanıtları güvence altına almak için, geçici hükümet yetkilileriyle Suriye’de yasal ve şeffaf olarak faaliyet göstermelerini sağlayacak resmi bir anlaşma yapmayı da içerir şekilde hızla harekete geçmelidir. Bu, toplu mezar alanlarının, arşivlerin ve diğer önemli kanıtların acilen muhafaza altına alınmasına, belgelenmesine ve güvenliğinin sağlanmasına öncelik vermeyi gerektirmektedir. Benzer şekilde, Kayıp Kişiler Kuruluşu da Suriyeli ve uluslararası sivil toplum gruplarının, kayıpların akıbeti ve nerede olduğuyla ilgili sorulara yanıt verebilecek kanıtların güvenliğini sağlamaya yönelik parçalı çabalarının birleştirilmesinde koordinasyon görevi üstlenebilir.
Her iki kuruluş da işbirliğine dayalı ve sistematik bir kanıt muhafaza sürecine öncülük ederek önemli belgelerin korunmasını sağlayabilir ve hesap verebilirliğin ve adaletin tesis edilmesine zemin hazırlayabilir. Hükümetler, gerekli kaynak ve finansmanı sağlamayı da içerir şekilde kanıtları güvence altına alma ve koruma çabalarını desteklemelidir.”
Toplu mezarlar
Kuruluşlar, geçici hükümet yetkilileriyle yaptıkları toplantıda, ülke genelindeki toplu mezar alanlarının güvenliğinin sağlanmasının da önemini vurguladı. Araştırmacılar, Şam dışında dört toplu mezar alanını ziyaret etti ve yetkililerle bu alanların koordinatlarını paylaştı. Dört alanda da araştırmacılar, yerel sakinlerin ve kayıp ailelerinin bazı kalıntıları çıkarmaya çalıştığını gözlemledi. Bir toplu mezar alanında, yerel sakinlerin, üzerinde hâlâ doku bulunan ve yakın bir zamanda gömüldüğü anlaşılan bir uzvu çıkarmaya çalıştığını gördüler.
Uluslararası Af Örgütü’nün Sednaya Cezaevi’ndeki toplu halde asarak öldürme ve imha vakalarını belgelediği 2017 tarihli raporu, infaz edilen veya cezaevindeki işkence ve insanlık dışı koşullar nedeniyle ölen tutukluların cenazelerinin toplu mezarlara gömüldüğünü tespit etmişti. Araştırmacıların, Aralık 2024’te ziyaret ettiği toplu mezar alanlarından biri de burasıydı. Önceki hükümet döneminde yetkililer, nadiren ölenlerin cenazelerini aile üyelerine teslim etti ve yakınlarının ölümünü bildirdi.
Devrik Devlet Başkanı Beşar Esad’ın hükümeti, savaş boyunca muhaliflerin kontrol ettiği bölgelerde yaşayanları zorla yerlerinden etmek için yargısız infazlara keyfi gözaltı, sivillere yönelik kasıtlı ve gelişigüzel saldırılar ve sivil halkı aç bırakma gibi diğer hukuk dışı taktiklerle birlikte başvurdu.
Yargısız infazlar ve hukuk dışı öldürmeler, uluslararası insan hakları hukukunun ciddi ihlalleridir ve sivil halka yönelik sistematik ve yaygın bir saldırının parçası olarak, bu tür bir “saldırı” gerçekleştirmeye yönelik bir devlet veya örgüt politikası doğrultusunda veya bu politikanın devamı olarak gerçekleştirilmeleri halinde insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına girebilir. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü, önceki hükümet döneminde insanlığa karşı işlenen bir suç olarak sistematik işkence kullanımını belgeledi.
Kanıtlar, kaybedilen insanların aileleri için anahtar
Açıklamada, toplu mezarlarla ilgili ise şu taleplerde bulunuldu:
*Suriye’nin geçici hükümet yetkilileri, toplu mezar alanları ile resmi kayıt ve arşivlerden elde edilenler de dahil kanıtları güvence altına almayı, toplamayı ve korumayı net bir dille ve alenen taahhüt etmelidir. Bu kanıtlar, Suriye’de kaybedilen 100 binden fazla kişinin ailelerine, yakınlarının akıbeti ve nerede olduğuyla ilgili yanıtlar vermenin yanı sıra gelecekteki hesap verebilirlik süreçleri ve yasal tahkikatlar açısından da önemli olacaktır.
*Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Suriye’ye karşı açılan işkence davasındaki bağlayıcı geçici tedbir kararı uyarınca, devlet ihlallerin kanıtlarını muhafaza etmekle yükümlüdür.
*Suriye’nin geçici hükümet yetkilileri ayrıca, kayıpların başına ne geldiğinin açıklığa kavuşturulması ve böylelikle yıllardır, hatta onlarca yıldır akıl almaz bir belirsizlik içinde bırakılan ailelerin yanıt alabilmeleri amacıyla bu kayıtların korunması konusunda önemli uzmanlık ve destek sağlayabilecek Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve diğer Suriyeli uzman sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapmalıdır.
*Toplumsal farkındalık kampanyaları kanıtları muhafaza etmenin önemini, atılan adımları ve toplumların bu sürece istemeden de olsa engel olmadan nasıl katılabileceğini açıklayabilir.
(EMK)