Dün (2 Eylül) Skala Skaminias çevresine tahminen 15-20 bot geldi. Akşamüstü Kaya koyunda sahile çıkanların hepsi Suriyeli’ydi. Sonuncu bottan inen Nur bir mühendis olduğunu söyledi. Doktorası olduğu için gideceği ülkede kolay iş bulacağını düşünüyordu. Danimarka’ya gitmeye karar vermişti.
Nur ve oğlu önce İstanbul’a giderek Avrupa’ya geçiş için bağlantılar kurmuşlar. Ama işler ters gidince İzmir’e geçmişler. Basmane’de onları adaya geçirecek birilerini bulmaları hiç zor olmamış.
Dün bir yolcu otobüsü ile Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı Bektaş köyüne getirilmişler. Köye gelince otobüsten inmişler ve sahile yürüyerek inmişler. Yaklaşık 50 kişinin bir otobüsten inerek sahile dek, tahminen bir saat yürümüş olması insan ticaretinin artık ne kadar açıktan yapıldığının bir göstergesi olsa gerek.
Nojin
Botlardan inenlere yardımcı olup, sahili temizledikten sonra Skala Skaminias’a vardığımızda Nojin, kız kardeşleri ve bebekli üç kadın yemeklerini bitirmişlerdi. Nojin tekerlekli sandalyesinde oturuyordu.
Nojin dışında kimse İngilizce veya Türkçe bilmiyordu. Bize Halep’ten geldiklerini söyledi. Akşamüstü Skala Skaminias’ın batıdaki sahiline varan botlardan birinden inmişlerdi.
Nojin’e yapılması gerekenleri açıkladıktan sonra onun için bir araç bulmak gerekeceğini, beklemesini söyledik ve araştırmaya başladık. Arkadaşımız Anna en kolay ve çabuk çözümün Nojin ve kız kardeşlerini bizim götürmemiz olduğunu söyledi; polisi aradı. Durumu açıkladıktan sonra arabanın Türkiye plakalı olduğunu söyledi; plaka numarasını verdi.
Tam o sırada kafede oturanlardan birinin, Yorgo’nun kamyonetini almaya gittiği haberi geldi. Anna polise yeniden telefon etti; durumu açıkladı ve kamyonetin plakasını bildirdi.
Kamyonetin ön koltuğuna Nojin ve kardeşi bindirildi. Sandalyesi arkaya yerleştirildi. Sonra gebe ve bebekli kadınlar arkaya bindirildi. Çantaları yanlarına konuldu.
Kamyonete başka kimin bineceği belli olmadığı için yine kargaşa çıktı. Ama kısa sürede herkes anladı ki, öncelik kadınlar ve çocuklarındı. Fazla görünen çantalar indirildi. Yerine çocuklar bindirildi. Erkeklere yukarıdaki çeşmeye yürümeleri gerektiği anlatıldı. Araç yola koyuldu.
Bottakilerden geriye yalnızca iki çocuklu bir çift kalmıştı. Her ikisi de Türkçe biliyordu. Ama sabah yola çıkacaklarını düşünerek sahilde biriken insanların arasına karışmışlardı. Gidip onları bulduk ve nasılsa polisten izin aldığımız için onları arabayla çeşmenin olduğu yere götürdük.
Yolda sohbet edince bir süre İstanbul’da yaşadıklarını öğrendik. Kuytu bir yer bulup yerleşmelerine yardımcı olduk. Kalın olduğu için ayırmış olduğum bir can yeleğinden 2 yaşlarındaki oğulları için yatak yaptık.
Çocuklarına neden Ağa ve Paşa adlarını verdiklerini, Suriye ve Türkiye’de çekmiş oldukları zorlukları ve kafamızdaki diğer soruları sormadık. Saat geceyarısına yaklaşırken Nojin’i bulmak için ayrıldık.
Nojin’i çeşmenin biraz ötesinde bulduk. O da, kardeşleri de bizi görünce çok sevindi. Ona sabah neler yapacağını tek tek anlattık. Nojin sabah yapılacakları tane tane yineledi. Çevresindekilere anlattı. Telefonunu aldık. Gece karanlığında anladık ki, Nojin’in gözleri pek görmüyordu. Sabah telefon edeceğimizi söyleyip ayrıldık.
Otobüs gelmedi
Sabah ben aramadan Nojin aradı. Sabah otobüs gelmemişti. Botta birlikte geldikleri hemen herkes yürümeye başlamıştı. “Geride ben ve kardeşlerim kaldık” dedi. “Üç yetişkin, dört çocuk.”
Ona merak etmemesini, bir çözüm bulacağımı ve bir saate telefon edeceğimi söyledim. Sonra sığınmacılara yardım etmeye çalışan gönüllülerden biri olan, geçen hafta tanıştığımız Omar’a telefon ettim.
"Şükran"
Genç Omar en çok koşturan gönüllülerden biriydi çünkü iki dil (Arapça ve İspanyolca) konuşulan bir evde büyümüştü ve Suriyelilerle Arapça konuşabiliyordu. Omar arkadaşlarını aradı ve 20 dakika geçmeden Molivos’tan bir gönüllünün geleceğini haber verdi. Ben ona, o bana defalarca “şükran” dedik.
Nojin’i aradım ve bir saat sonra bir arabanın geleceğini, çeşmeden ayrılmamalarını söyledim. Araba geldiğinde beni aramasını istedim. Yaklaşık bir buçuk saat sonra Nojin aradı. Arabaya binmişlerdi. Yola çıkmaya hazırlardı.
Telefonu kapatmadan arabayı kullanan gönüllü Kristina ile konuştum. Kristina herkesi arabaya sığdıramadığını, Nojin’i götürdükten sonra geri gelip diğerlerini götüreceğini söyledi. Kristina’ya defalarca teşekkür ettim.
Çözüm belli
Nojin ve kardeşleri şimdi Mitilini’de. Bu gece belki de sokakta kalacaklar. Dünya onların neler yaşadıklarını belki de hiç bilmeyecek.
Sığınmacıların ne sayıları, ne de çektikleri acılar biliniyor.
Sığınmacılar Midilli (Lesvos) adasına akıyor. Suriye parçalanıyor; her gün Suriye parça parça botlarla bu adaya taşınıyor. Sığınmacıların, yakınlarının yaşamları paramparça.
Sığınmacılara en çok yardım eden gençlerden Panos geceleri ağlıyor. Hristos her gün yardım etmek için kendini parçalıyor. Ne bu yazı, ne de yazılan diğer yazılar bu trajediyi aktarabilecek güçte. Ama yine de yazmak ve söylemek gerekiyor: Trajedinin çözümü belli. Suriye’de, Türkiye’de ve dünyada savaşın bitmesi... (SD/YY)