Suriye'ye yönelik askeri operasyon giderek daha fazla konuşuluyor. Kanada Suriye'deki vatandaşlarına 14 Ocak'a kadar ülkeyi terk etmeleri çağrısında bulundu. Rusya Güvenlik Konseyi Başkanı Nikolay Patruşev, son açıklamasında, NATO'nun Suriye'ye askeri müdahale hazırlığında olduğunu ve Türkiye'nin bu konuda kilit rol oynayabileceğini savundu...
Bianet Türkiye'nin bölgedeki rolünü ve Türkiye'nin Suriye politikasını Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Haluk Gerger'e sordu. Prof. Gerger Suriye politikasını ve bölgedeki ilişkiler çerçevesinde Türkiye'nin stratejisini deşifre etti.
Ortadoğu'daki gelişmeler ve Suriye krizi ABD'nin yeni bir sistem istediğini gösteriyorsa bu sistemi nasıl tarif edebiliriz?
Aslında bu eski 1950'ler Soğuk Savaş dönemini hatırlatan bir durum. Bir tarafta ABD bölgede hakimiyet kurmak istiyor. Bunun koçbaşı Türkiye. Bölgede bir milli, ulusalcı direniş var. Bir de tarafların davranışlarını belirleyen Sovyet faktörü var. Şimdi bugün o Sovyet faktörü yerine Rus desteğini koyuyoruz. Benzer bir durum...
Şimdi temelleri Sykes-Picot antlaşmasında atılan ve Soğuk Savaş'ta son şeklini alan statüko Sovyetlerin de ortadan kalkmasıyla yeniden ABD tarafından değiştirilmek isteniyor. Küreselleşmeye ve yeni dünya düzenine uygun yeni bir statüko!
Sadece siyasi ya da ekonomik diyemeyiz o halde...
Ekonomik boyutu, bölgeyi küreselleşmeye eklemlemek. Siyasi boyutu ise, İsrail ve ABD'nin yeni bir hegemonyasını kurmak ve sonra da bunun kendi kendini yeniden üreten bir organik hakimiyet türüne, yani kapitalizmin ve emperyalizmin bağımlılığının, hegemonyasının kendini yeniden ürettiği bir organik statükoya dönüştürmek. Amaç bu.
Türkiye'nin yeri ne?
Soğuk Savaş'ta olduğu gibi Türkiye koçbaşı rolünü alıyor. Türkiye Soğuk Savaş'ta salt tetikçiydi. ABD'nin, NATO'nun ya da Batı'nın sadece pis işleri işlerini yapmaya gönüllü adaydı. Şimdi Türkiye Truva atı rolünü oynuyor. Salt tetikçilikten Truva Atına...
Batı adına bu işi yapıyor ama o Truva Atı'nın içinde tarihte de olduğu gibi askerler var, militarizm var. Bu da ara ara, ihtiyaç olunca ortaya çıkıyor. Mesela Libya'da, füze kalkanında; şimdi Suriye'de ortaya çıkıyor.
Nedir Suriye'de yapmak istediği?
Çok açık bir biçimde savaş kışkırtıcılığı yapıyor. Türkiye'nin Suriye'ye yaptıklarının onda birini bir ülke başka bir ülkeye yapsa, iki ülke arasında savaş çıkar.
Niye yapıyor Türkiye bunu?
Birincisi, bu yeni statükonun kurulacağına inanıyor, onun için çalışıyor. ABD'nin kararlı olduğuna ve güçlü olduğuna inanıyor. Ganimet peşinde. Yeni statüko sonunda bir ganimet masası oluşacak, ben de bu masada yer alayım istiyor.
Nasıl yer alacak?
Baş müttefik olarak yer almak istiyor. Kıyıda köşede kalmış olarak değil. Onun için de İsrail ile rekabet halinde. İsrail'le gerginliğin ardında biraz da bu yatıyor. Türkiye İsrail yerine ABD'nin bölgede baş müttefiki, baş tetikçisi olarak bunun nemasını da toplamak istiyor yeni statükoda.
İkincisi, bir iç politika boyutu da var. Türkiye'de bir iktidar mücadelesi yaşandı. Bir yeni iktidar odağı oluştu. Bu odak Batı'yla doğrudan asker aracılığıyla, genelkurmay aracılığıyla değil; doğrudan kendi temsilcisi bildiği hükümet aracılığıyla bir ilişki modeli kurmak istiyor. Böylece yeni iktidar odağının en temel dış payandasını, dış bağlantısını da somutlaştırıyor.
Nasıl bir ilişki biçimi bu?
Bu yeni iktidar devlet katında, silahlı bürokrasi karşısında sivil hükümeti kontrol edici bir biçimde öne çıkarıyor. Bildiğimiz Kemalizme dayalı resmi ideoloji yerine, Türk-İslam muhafazakarlığının bir modernleşmesine dayalı kendi ideolojisini koyuyor.
Tabii, en önemlisi sermaye içi dengeler. Geleneksel Batıcı bürokrasiyle işbirliği yapmış, devlet katında Kemalist devletçilikle palazlanmış olan TÜSİAD dediğimiz büyük burjuvaziyi geri plana atan bir yeni burjuvazi içi dengeler oluşturuyor. MÜSİAD, Anadolu Kaplanları...
İç iktidar böyle oluşuyor. Bu iç iktidar odağı emperyalizmle artık bürokrasiyi, orduyu safdışı bırakarak kendisi doğrudan ilişki kuruyor. İlişki modeli de bu Truva Atı modeli olarak ortaya çıkıyor.
Kürt sorununun Türkiye'nin bölgedeki konumuyla ilgisi var mı?
Kürt meselesi bir iç mesele değil, bir uluslararası sorun, çünkü Kürtler birkaç ülkeye bölünmüş durumda. Kürt halkının varoluşunun doğası gereği uluslararası zaten. Suriye, Irak, İran, aynı zamanda oradaki Kürt varlığı, oradaki gelişmeleri Türkiye'nin kendi Kürt sorunuyla birleştiriyor. Bir link oluşturuyor, iç sorun haline getiriyor...
Türkiye ülke içinde çok sert tavır gösteriyor...
Büyük bir bastırma harekatı yapıyor. Bu iç bastırmanın dış uzantısı var. Türkiye Kürtleri de kuşatmak istiyor. Biliyoruz ki, Türkiye bakımından Türkiye dışındaki Kürtlerin bir iktidar odağı, bir yapılanma içinde olması da bir tehdit olarak görülüyor. Mesela Güney Kürdistan dediğimiz Kuzey Irak'taki yapılanma ne kadar rahatsız etti Türkiye'yi...
Ayrıca Suriye'de de Kürtler var, bu gelişmeler sonucunda orada da bir oluşum olur; ardından bu iş İran'a kadar uzarsa, ki öyle anlaşılıyor. Hamas gibi, Lübnan'daki Hizbullah gibi Suriye de İran'ın güvenlik hinterlandı'nın bir parçası. Dolayısıyla bu işlerin İran'la da bir ilişkisi var. İran'da da bir Kürt oluşumuna yol açan gelişmeler olabilir. Aynen Irak'taki gelişmeler yeniden yaşanabilir.
Suriye'nin sıkıştırılması biraz da bu yüzden mi?
Türkiye'nin ana düşüncesi Suriye rejimi düşecekse, Türkiye silahlı gücüyle de mutlaka orada olsun ki Suriye'deki oluşuma engel olabilsin. Daha önemlisi silahlı gücüyle etkin bir biçimde orada bulunabilirse Güney Kürdistan'ı da kuşatsın. Ve İran'daki Kürtleri de kuşatma imkanı elde etsin. Ganimetin çok önemli bir parçası Kürtlerin oluşumları üzerinde söz sahibi olabilmek.
Eğer Suriye'de Türkiye silahlı biçimde varolup, tampon bölge deniyor ya, orada etkin olursa, aynı zamanda Güney Kürdistan üzerinde de bir baskı imkanı elde etmiş oluyor. Böylece bu iç bastırmanın dış konsolidasyonu ortaya çıkmış olacak.
İkincisi, kuşatma ve kontrol etmenin iç altyapısı da Türkiye içindeki bu bastırma harekatlarıyla yapıyor. Türkiye'nin stratejisini böyle birbirlerine bağlamak mümkün. (YY)
PROF. HALUK GERGER DEĞERLENDİRİYOR
Suriye ve Kürt Politikaları Bağlantılı
Türkiye'nin Suriye politikasını ve bölgedeki rolünü bianet'e değerlendiren Prof. Dr. Haluk Gerger, Suriye meselesinin Türkiye'nin hem dış hem iç siyasetiyle yakından ilgili olduğunu söyledi.
ilgili haberler
Hak odaklı, çok sesli, bağımsız gazeteciliği güçlendirmek için bianet desteğinizi bekliyor.
ilgili haberler
diğer yazıları
YÜCE YÖNEY YAZDI
Yazıyla Çizilmiş Öyküler
1 Aralık 2018
ERG 2016-2017 EĞİTİM İZLEME RAPORU
Eğitim Harcamalarında Okul Öncesinin Payı Yüzde 1,1’le Sınırlı
6 Ekim 2017
ERG 2016-2017 EĞİTİM İZLEME RAPORU
"Eğitimde Bütçe Arttırılmalı, Eşitlikçi Politikalar Uygulanmalı"
5 Ekim 2017
AVUKAT TÜRKAY ASMA
"Evlat Edinme Diyanet İşleri'ne Değil Çocuk Örgütlerine Sorulmalı"
4 Ekim 2017
Okullarda Fark Yaratan Uygulamalar
29 Eylül 2017