12 Eylül faşizminin Türkiye dışına sürdüğü devrimcilerden biriydi İbrahim Sevimli. 1981'de ayrıldığı memleketini bir daha görememiş ve geçtiğimiz yıl, ancak çok ileri bir aşamasına geldiğinde kendini belli eden kansere, beş aylık bir direniş sonunda, 10 Şubat'ta yenik düşmüştü.
Sevimli, yaşamını devrime, sosyalizme adamıştı. Ve onun bu özelliği, ölüm yıldönümünde çıkan anma kitabına başlık oldu...
"İbrahim Sevimli, Devrime Adanmış Bir Ömür" adıyla Alan Yayıncılık'tan çıkan 272 sayfalık kitabın önsözü, "52 yıllık kısa yaşamının 35 yılını sosyalist bir devrimci olarak geçirdi, devrimci harekette, faşizme karşı direnişte, sonunda büyük bir yenilgi alan sol hareketi yeniden ayağa kaldırmayı hedefleyen arayışlarda hep ön saflarda yer aldı" sözleriyle başlıyor.
Mitap: Devrimci Yol'culuğuyla anacağız
Yol arkadaşlarından Nasuh Mitap, onun ardından kaleme aldığı, kitapta da yer alan mesajında şöyle diyor:
"Güzelliği, doğruluğu, devrimciliği savundu. Yılgınlık ve döneklik rüzgarlarının etkili olduğu karanlık dönemde, düşünceleriyle doğru davranış ve eylemleriyle Devrimci Yol'culuğunu sürdürdü.
Yurtiçinde ve Avrupa'da herkesin iyi bildiği özverili çalışmalarıyla pek çok iyi ve doğru eylemin gerçekleşmesini sağladı. Yılgınlık ortamında umudun ve Devrimci Yol'culuğun ışığını söndürmemek için çabaladı. Sevimli arkadaşımız hep iyi ve güzel işleriyle, Devrimci Yol'culuğuyla anacağız."
Irkçılık, azınlıklar, alt kimlikler
İbrahim Sevimli'nin ani gelen hastalık ve ölüm yüzünden birçok projesinin yarım kaldığı biliniyor. Bunların başında kitap çalışmaları geliyor. Sosyalizmden hiç kopmamış bir devrimcinin kafasındakileri kağıda dökmesi önemliydi.
Sosyalistler, göç, göçmenler, ırkçılık, azınlıklar, alt kimlikler, dinler, dilleri incelemek işini sadece "solcu" bilim çevrelerine bırakmamalıydı. Bütün bu alanlardaki bilimsel analizlerin siyasi mücadeleye hizmet etmesi gerekiyordu.
Faşizme, ırkçılığa, yabancı düşmanlığına karşı kitleleri mobilize etmek zorunda olan solun, gelişmeleri anlayacak ve eylemin hizmetine sokacak devrimcilere, örgütlere ihtiyacı vardı, var.. İşte onlardan biri İbrahim Sevimli'ydi. Biyografisi ve kitap bunun ipuçlarıyla dolu.
Yarım kalan projeler
Kitabın önsözünde şöyle deniyor:
"Birçok projesi yarım kaldı, ama görevini yapmış olarak ayrıldı aramızdan. Çok sayıda devrimciyi faşizmin elinden, işkenceden, zindanlardan kurtarmayı başaranlar arasında yer almıştı. Askeri darbeyi teşhir etmek için bir "uluslararası mahkeme"nin düzenlenmesine önayak olmuştu. Avrupa'daki solcuları, cephelere, eylem birliklerine, ortak projelere kazanmak için bıkmadan, sabırla çalışmıştı..."
Anti-faşistlerle aynı mezarlıkta
Konya'nın bir köyünde doğan, 52 yıl sonra da Hannover'de, Seelhorst Mezarlığı'nda yatan anti-faşistlerin arasında toprağa verilen İbrahim Sevimli'nin ölümü üzerine yayınlanan tüm yazılarda, onun 17 yaşından sonra hep solda yer aldığı vurgulanıyor.
Kitapta yer alan kendi ağzından yaşam öyküsü şöyle:
"1950 yılında Konya´da doğdum. Belli bir süre Kuran kursuna gittim.1960 yılında 27 Mayıs darbesinden sonra kuran kursu mezunlarının imam olamayacağı kararı çıkması üzerine babam beni ilkokula gönderdi. İki senede ilkokulu bitirdim, daha sonra öğretmen okuluna gittim, Konya-İvriz öğretmen okuluna...
Dernek başkanlığı ve Dev-Genç
1968´de orayı bitirdim, Cihanbeyli´nin bir köyüne tayinim çıktı. Fakat aynı yıl üniversite sınavlarına da girmiştim. Gazi Eğitim Enstitüsü, Edebiyat bölümü sınavlarını kazandım. 1968-69 öğretim yılından itibaren edebiyat bölümünde öğrenciliğe başladım.
Öğretmen okulundayken sol fikirlere eğilim duyuyordum. Gazi'de iken bu eğilimim iyice güçlendi. Ve o sırada zaten dünya çapında bir gençlik hareketi söz konusuydu.
Yükselen bir gençlik hareketi vardı. Türkiye´de de böyle bir hareket söz konusuydu. Ve bu hareketin içerisinde yer aldım. Okulun öğrenci derneği başkanlığını yaptım. Dev-Genç üyeliği yaptım.
Gözaltılar, hapisler
Tabii bizim gibi ülkelerde bu tür mücadelelerde yer almanın belli bedelleri de var. Bu bedellerden yüzlerce insan gibi ben de nasibimi aldım. 1971´deki askeri muhtıradan sonra, Demirel´in, şimdiki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel´in Başbakanlıktan düşürüldüğü muhtıradan sonra, yüzlerce devrimci, solcu, demokrat insan gibi ben de gözaltına alındım, daha sonra hapishanede yattım.
10 yıla yakın ceza aldım, 4 yıla yakın hapishanede yattım. 1974´de Ecevit-Erbakan Hükümetinin çıkardığı aftan sonra cezamızı yatmış sayıldık.
Daha sonra ben yine kaldığımız yerden devrimci mücadeleye devam etmeye çalıştım. Öğretmen örgütlenmesinde yer aldım. Bunun dışında belli grup örgütlenmeleri içerisinde yer aldım...
Bir gazete: Demokrat
Darbeden önce Türkiye´de o güne kadar ilk defa başarılabilen bir proje vardı: Bütün sola ve demokrat kesime hitap eden, herhangi bir grubun yayını değil, bütün sola ve demokrat kesime hitap eden bir gazete projesi vardı. Bu gazetenin gerçekleştirilmesi için koşturdum.
Yaklaşık 9 ay bu gazetenin çıkarılmasında hem yazar olarak, hem gazetenin örgütleyicilerinden birisi olarak çalıştım. Adı Demokrat idi bu gazetenin.
Hakikaten Türkiye sol tarihinde önemli bir platform olarak her zaman anılır bu gazete... Tabii bu gazete de bütün sol dergiler, demokrat dergiler-gazeteler gibi 1980 12 Eylül faşist cuntası sırasında kapatıldı...
Darbe sonrası Almanya
Darbeden sonra Türkiye´de kalmaya çalıştım. Fakat hem içinde yer aldığım hareket, hem genel olarak bütün sol hareket ağır darbeler yemişti. Bizim gibi insanların Türkiye´de barınma şansı giderek azalıyordu.
Benim hakkımda da çeşitli davalardan dolayı tutuklama kararı vardı. Türkiye´de barınma şansım kalmayınca, 1981´de Almanya´ya geldim. Almanya´ya kaçıp gelmek zorunda kaldım. O tarihten bu yana da Almanya´da yaşıyorum...
Değişik faaliyetler içinde yer aldım. Dergilerin, gazetelerin çıkarılması ve benzeri türden. İşte bu güne kadar böyle yaşadık geldik..."
Kürkçü: İbo, sevgilim insanlar galerisinde
Bu öyküye Ertuğrul Kürkçü'nün anlattıklarını ekleyelim:
"İbo, on yıllar boyu, benim sevgilim insanlar galerimde pek özel bir yer işgal etti. Önce 1971'de Dev-Genç'i sıkıyönetim altında yeniden kurma çağrısına ilk yanıt veren iki kişiden biri olduğu için.
Ama daha çok bu yanıtı verişteki samimiyet, sadelik, alçak gönüllülükten ötürü. (...) İbo ve onun gibi bir düzine başka insanın çabaları, karakter sağlamlıkları, görev duyguları olmasaydı, sizleri bizleri bugüne taşıyan en önemli damarlardan biri olan Dev-Genç 1972'de çoktan kurumuş olurdu."
Avrupa'da demokrat ve Devrimci İşçi
12 Eylül'den sonra Avrupa'daki Devrimci Yolcular tarafından kurulan Devrimci İşçi hareketinin yönetimine katılan, Devrimci İşçi ve Demokrat Türkiye dergilerinin yayınında görev alan Sevimli, Devrimci İşçi'nin dağılmasından sonra çeşitli dergi projelerinin (Sosyalizm Sorunları Kitap Dizisi ve Yeni Zamanlar gibi) gerçekleştirilmesinde öncülüğü üstlendi, ırkçılık ve göç üzerine yoğunlaştırdığı çalışmaları iki kitap halinde yayınlandı: Uzun Bir Göç Öyküsü (Belge Yayınları) ve Kimliksiz Cemaatler (Alan Yayıncılık).
Sevimli ve göç
Yazarlık dönemini kendisi şöyle anlatıyor:
"Şimdi kısaca kitabı yazma gerekçem üzerinde biraz durayım: Benim geldiğim süreden sonra burada genel olarak demokrat-ilerici-solcu çevreler Türkiye ağırlıklı politika yapıyorlardı.
Türkiye´de bir şey varsa bunun etrafında politika yapıyorlardı. Ve genel olarak burada 35 yıl önce başlayan göçün sonucunda bir topluluk ortaya çıkmıştı. Bu topluluğun sorunları, - başta politik haklardan yoksunluk olmak üzere - gençlerin sorunları, kadınların sorunları, eğitim sorunu ve benzeri gibi sorunları vardı.
Genel olarak sol camia bu tür sorunlarla ilgilenmiyordu. Böyle bir ilginin yaratılması amacıyla ve böyle bir sorunun varlığına dikkat çekmek için ben böyle bir kitaba başladım (Önce bir broşür olarak düşünmüştüm. Fakat sonradan baktım ki, bu broşürlük bir konu değil.)
Geçmişimin özeleştirisi
Bunu Türkiye´den Almanya´ya ve Avrupa´ya göçün tarihini ele alan, ondan sonra burada göçle birlikte ortaya çıkmış topluluğun özelliklerini, nüfus bakımından, sayı bakımından özelliklerini ele alan bölümler izledi.
Daha sonra da, bu kitabı yazarken kendi geçmişimin, Almanya´da sürdürdüğüm faaliyetlerin bir özeleştirisini, bir sorgulamasını yapma ihtiyacı duydum. Kitabın bir bölümünde de buna yer verdim.
Amacım göçmenler sorununu sadece uzmanların, ya da geçimini çeşitli yerlerde bu şekilde temin eden insanların ilgilendiği bir konu olmaktan çıkarıp doğrudan solcuların, demokratların mücadele alanına çekmekti, kazandırmaktı. Bunda ne kadar başarılı oldum, onu bilemiyorum..."
Yazılarından seçmeler de kitapta
Kitabın büyük bölümü İbrahim Sevimli'nin 1980'li, 1990'lı yıllarda genellikle imzasız ya da başka isimlerle imzaladığı yazılar oluşturuyor. Özellikle Avrupa'daki Türk solunun geçmişi, bugünü ve geleceği için bu önemli belgeler böylece özel arşivlerden çıkıp, tarihe emanet ediliyor.
Bu dönemde kaleme alınmış yazıların küçük bir kısmı bunlar. Önsözde "tekrardan kaçınmak amacıyla bir seçme yapmak zorunluydu. Onun dünyasını, anlayışını, arayışlarını, katkılarını yansıtacak yazılara, kendisiyle yapılan söyleşilere ağırlık verildi" deniyor.
Demokrasi tartışmaları , sivil toplum, örgüt, geçmişin değerlendirilmesi, 12 Eylül, solun durumu yazılarında en çok geçen sözcükler... Yazıların bir kısmı şimdi de ilgiyle okunabilecek, solun şimdiki gündemine de hitap eden çalışmalar... Örneğin 1987'de yazılmış makalenin başlığı şöyle: "Kerkük'ün yolları barikatlarla dolu".
Prof. Tanilli ve Kıran anlatıyor
Yazılarını, yaşam öyküsü, geride kalan görüntüler, dostlarının, yoldaşlarının mesajları, değerlendirmeleri izliyor.
Prof. Dr. Server Tanilli, "İbrahim Sevimli, eylemi eylem diye yapan otomat bir devrimci tipi olmaktan uzak, eylem üzerine düşünen bir kişiydi. Ülkemizin devrimcileri arasında, bu türde insanların sayısı öyle fazla değildir, hele Avrupa'ya gelenler arasında bu oran daha da düşüktür" diyor.
Türkiyeli Göçmen Dernekleri Federasyonu Başkanı Kemal Kıran da onu, "Son yıllarda ise, onun deyimiyle kimliksiz cemaatler' içinde alternatif, devrimci duruş arayışlarında yan yana geldik. Onu, Dünya'yı ve Almanya'yı sorgulayan, popüler politika yerine devrimci tarzda fikirler üretmeye çalışan, bunu yaparken eskiye, aidiyetlere takılı kalmayan ve başkalarıyla birlikte yeni arayışlara giren birisi olarak tanıdık," sözleriyle anlatıyor.
Sevimli 12 Eylül'ü değerlendiriyor
Sevimli, 12 Eylül darbesinin 20. yılı nedeniyle Cumhuriyet gazetesine şunları söylemiş:
"Ruhumda, solun tüm dünya çapında bozguna uğramış olmasının hüznü, kalbimde -bir kısmını şahsen tanıma mutluğuna eriştiğim- kaybettiklerimizin hatıraları, beynimde umudun sesi ile eşitlik ve özgürlük idealinin parıltısı, birlikte varlıklarını koruyorlar.
Yaşadıklarım, yeni bir dünya isteyenlerin kaderi değilse bile karşılaşabilecekleri durumlar. Her şeye rağmen kapitalizme, onun kültürüne teslim olmamak için direnmeye, teorik-politik bakımlardan yenilenmek için didinmeye, toplumsal sorunlara duyarlılığı korumaya devam. Darbecilere ve onların ardındaki güçlere, 20 yıl sonra verilecek cevaplardan birisi de bu."
Müftüoğlu: Hep yanımızda, hep beraber
Avrupa'da son yıllarda görülmemiş bir kalabalığın katıldığı cenazeyle toprağa verilirken, defin işlemleri için memleketinden alınan nüfus kayıt belgesinde hala "jandarma tarafından aranmaktadır" notunun bulunduğu öğreniliyordu.
"Ölümün çok yaklaştığı günlerde bile Türkiye'ye dönüp, üstleneceği siyasi görevlerinin heyecanını yaşayan Sevimli"yle ilgili olarak yol arkadaşlarından Oğuzhan Müftüoğlu da şöyle diyor:
"İbrahim uzun, bitmemiş büyük Devrimci Yol'culuğumuzun bir parçasıydı. Yaşamı boyunca devrimci inançlarından hiç taviz vermeden, her zaman bizim yanımızda ve bizimle beraber oldu."
Ve Can Yücel'e
Kitaptaki yazılarından biri de, onun Can Yücel'in ardından kaleme aldığı mektup. Şöyle sesleniyor kendisine "Yavuz" diye seslenen ozana:
"Sana söz Can abi, yanına gelirken birikmiş gazataları, yeni çıkmış kitapları ve son caz parçaların getireceğim. Bir de şaraptan, rakıdan calvadosa ve roma kadar envai çeşit hayat suyunu. Birlikte demlenir, kaldığımız yerden devam ederiz. Sen, güzel insanların, Cehennem'deki Cennet Koğuşu'nda kalanların yanına gittiğine göre, keyfimize diyecek olmaz." (HÖ/NM)