bianet, Galatasaray, New York, Brooklyn, Yıldız Teknik, Yeditepe, Boğaziçi ve İstanbul üniversitelerinden öğrencilere hükümetin Kürt açılımını sordu.
Üniversiteliler genel olarak süreci olumlu karşılarken, bazıları kafalarındaki soruları bizimle paylaştı.
Gözde Kazaz (Galatasaray Üniversitesi): Olması gereken bir şeydi. Ama ben kimin neyi nasıl yapacağını, sürecin nasıl işleyeceğini takip ettiğim kadarıyla anlamadım. Ancak en göze çarpan kısmı açılımdan daha çok Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) tepkileri. Önerilerini ve eleştirilerini sürece katkı sunmak için yapmıyorlar. Ve benim endişem bu partilerin peşinden gidenlerin medyada kendilerine daha çok yer bulacak olması.
Fatih Gençkal (Brooklyn Üniversitesi): Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Başbakanın Kürtlere yönelik kötü uygulamalardan, köy boşaltmalardan, faili meçhullerden bahsediyor olması ve savaşın sona ermesi dileğini dile getirmesi önemli ve ciddi bir sürece girildiğinin işaretidir. İnkârcı devlet zihniyetinden itirafçı devlete geçişini müjdeliyor olabilir ve bunun için önemli bir işarettir ve bu süreci, bu ülkenin en önemli sorunlarından birinin çözümüyle ilgilenen herkes kendince desteklemeli. Ben de savaşın sona ermesi, bu ülkede herkesin insanca yaşayabilmesi ve ülkenin geçmişiyle yüzleşmesi gerekliliklerini savunan biri olarak bu süreci destekliyorum. Unutmamak gerekir ki bu bir süreçtir, hiç kimsenin tekelinde değildir ve hiç kimseye -ne Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP), ne de bir başkasına- bırakılmayacak kadar değerli ve önemli.
Biz bireyler ve sivil toplum olarak iktidar odaklarının elindeki gücü kendi tarafımıza doğru çekmeye çalışmalıyız ve bu şekilde siyasi süreçleri daha demokratik ve sivil hale getirmeliyiz. "İçeriğini bilmiyoruz, nesini destekleyelim?" sorusunun cevabı şudur bence: "Niyeti destekliyorsan bir şeyler yap da içini kendin doldur, başka kimse bunu yapmaya senden daha yetkili ya da daha uygun değil!"
Nilay Vardar (Galatasaray Üniversitesi): İnsanların önce kendi kafalarında açılım yapmaları gerekiyor. Bu süreçte medyaya büyük görev düşüyor. Gazetecilik derslerinden öğrendiğimiz sessizlik sarmalına göre bu açılımın medyada görünürlüğü insanların zihinlerini açmalarına yardımcı olacak. MHP ve CHP kendilerinden bekleneni yapıyorlar ama CHP'nin tutarsızlığı gittikçe çirkinleşiyor.
Deniz Buga (New York Üniversitesi): Açılım konusunda ilk soru işareti kelimenin ta kendisi, yani "açılım". Açılan bir alan, bu alanı açan taraf, bu alanın açıldığı bir başka taraf: iktidar ilişkisi barındırıyor kendi içinde. Açan tarafın açtığı şeyi her an kapabileceğini de unutmamak gerekir. Benim açılım kelimesi yerine önerim "eşitleme". Ancak eşit haklara sahip olmamız kabul edilebilir.
Ahmet Tetik (Yeditepe Üniversitesi): Geç kalınmış bir adım. Gönül isterdi ki bu açılım, binlerce insanın hayatı son bulmadan önce yapılsaydı. Bu sayede belki ölümlerin önüne geçilebilirdi. Ayrıca ben yine de bu açılımın olumlu şekilde sonuçlanacağı konusunda çok ümitli değilim, çünkü muhalefetin uzlaşmaz tutumu işi yokuşa sürüyor. Daha açılımın içeriği konusunda net bir bilgi sahibi olmasak bile böyle bir konunun gündeme gelmesi önemli. Bu açılım AKP ile sınırlı kalmayıp devletin bir görüşü haline gelmesiyle sonuca ulaşacaktır. Yoksa yine verilen sözler unutulacak ve insanlar bir kez daha hayal kırıklığı ile karşı karşıya kalacağız.
Hasan Can Pala (Yıldız Teknik Üniversitesi): Ben AKP'nin hamlesini tarihi, kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak görmüyorum. Kürt meselesi konusunda tarafların yaklaşımları birbirinden uzak ve farklı. Ancak belki şu şekilde değerlendirmek mümkün: AKP'nin yapacağı açılım ya da getireceği değişiklik bir anlamda Kemalist modernleşme projesiyle hesaplaşma niteliği taşıyor. Yani bunu devletin asimilasyoncu pratiğiyle hesaplaşma olarak değil ancak hegemonyanın tesis edilmesinde bugüne kadar iktidarın çevresinde kalan İslami kesimin merkeze oturma çabası olarak değerlendiriyorum. AKP bu anlamda Kürtleri yanına çekmek istiyor.
Gökhan Soykan(Yıldız Teknik Üniversitesi): Bu "açılım" sürecinin belki de en ilginç noktası, uzun süredir resmi devlet ideolojisi çizgisinde siyaset yapmaya alışmış olan milliyetçi kanatta Pandora'nın kutusunu açması oldu. Bu partilerden CHP'nin ulusalcı bütünlük söylemi, MHP'de yarattığı travmatik refleksin yanında biraz sönük kaldı. Kendisini "devletin partisi" olarak konumlandırmak için CHP ile tatlı bir rekabet halinde olan parti, MGK'nın açılımı destekleyen kararı sonrasında daha da agresif çizgide radikal bir siyasete yönelmiş görünmekte.
Zeynep Ateş (Galatasaray Üniversitesi): Bu süreci değerlendirirken sadece iktidar partisinin bir şeyler yapmasını beklemek kanımca doğru değil. Bizlere yıllardır işledikleri Kürt- Türk algısını değiştirmek, Kürtlere yönelik düşmanca düşüncelerden kurtulmak için kendi içimizde bir "açılım" yapmamız gerek ki bu sürecin bir anlamı olabilsin. Savaşın sona ermesini, ölümlerin bitmesini artık herkesin eşit haklara sahip olmasını istediğimden bu süreci destekliyorum. Tabii ki bu sorunu artık inkar etmeyen bir devlet zihniyetinin olması bile sevindirici. Umarım hiç kimse hayal kırıklığına uğramaz.(BÇ-NŞ)