Sosyal Haklar Derneği (SHD) ve Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHD), İstanbul'da 1-2 Temmuz'da “Sur’da Mülksüzleştirme, Zorunlu Göç ve Zorla Tahliye” Forumu gerçekleştirdi.
Forumda, Sur’da “riskli alan” olarak ilan edilen yerlerle ilgili neden “acele kamulaştırma” kararı verildiği, çatışma dönemlerinden sonra Sur’un durumu ve bundan sonra ne yapılması gerektiği tartışıldı.
Cezayir Toplantı Salonu’nda gerçekleşen iki günlük foruma çok sayıda akademisyen, avukat, mimar, mühendis, şehir planlamacısı ve Sur ilçesinden mahalle muhtarları katıldı.
“Bir kent kimliği katli ile karşı karşıyayız”
İlk gün, tutuklu bulunan eski Diyarbakır Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak’ın foruma özel gönderdiği mektubuyla başladı.
Kışanak, mektubunda şöyle dedi:
“Sur Diyarbakır’ın tarihsel çekirdeğidir, özüdür. Sur’daki binalar yenilenebilirdi. Orada yaşayanların çıkartılması, mülklerinin yıkılması ve el değiştirmesi gerekmiyordu. Belediyenin aldığı uydu fotoğraflarında, sadece beş mahallede kısmi yıkım vardı ve orada bile binaların %60-70’i onarılabilirdi. Oysa tümü için 'acele kamulaştırma' kararı alındı.
"Bu karar, bir zaruret ya da tahribatı onarma amaçlı bir karar değildir. Bu bir, yoksulları kentin çeperine sürmek, yerlerine merkezi iktidara yakın “yeni zenginleştirilenleri” yerleştirmek; kentin sosyal ve kültürel kimliğini değiştirme politikasıdır.
"Sur çok kimlikli bir kent. Yaklaşık beş bin yıllık bir tarihi, bu tarih içinde orada yaşayan herkesten kalan izler var. Faal ya da henüz onarılmamış Ermeni ve Süryani kiliseleri, camileri ile bir inanç çeşitliliği içeriyor. Bu çeşitliliğin teke indirilmesi, kentin merkezine tek bir din kimliğinin, sadece İslami kimliğin giydirilmesi riski var.Bir kent kimliği katli ile karşı karşıyayız. Tarih oluşur, yapılmaz.”
“Başbakan Sur’a gelince suyu açtılar”
İlk oturum, “2017 Temmuzunda Sur’da Durum” başlığıyla gerçekleşti.
Ali Paşa Mahallesi Muhtarı Behzat Sular, 2016 yılında bir anda kendilerine mahkeme kararı geldiğini hatırlattı.
“Sur’da yaşayan insanların büyük çoğunluğu 90'larda köy yakmalarında yerlerinden çıkıp, gelen ve buralara yerleşti. Şu anki, göç bizlerin dördüncü göçü olacak.
“Başbakan Sur'a gelince suyu açtılar. Muhatap bulamıyoruz. Çevre bakanı da gelmişti bir türlü görüşemedik. Bunların amacı yoksul insanlarımızı birbirinden koparıp sürgün etmektir. Ama biz bağlarımızı hiçbir zaman koparmayacağız.”
“Sur halkı eski yaşamını istiyor”
Cemal Yılmaz Mahallesi Muhtarı Koçero Topdemir de, Sur’da halkın görüşlerinin hiçe sayıldığını belirtti.
“Bu evleri yaparken de halktan hiçbir görüş almadılar. Yaptıkları evlere iktidar partisine yakın olanları yerleştirdiler. Bu nedenle iktidar partisi Sur’u insansızlaştırma politikası uygulayarak her birini bir yere sürmek istiyor. Ama Sur halkı eski yaşamını istiyor. Buradaki temel amaç Sur’un eski halini tamamen hafızalardan silmektir."
“Düşman hukuku uygulanıyor”
HDK Eş sözcüsü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, “Suyu ve elektriği kesilen Sur’da, sağlık riskleri” başlığı altında konuştu .
İktidarın Sur halkına karşı düşman hukukunu devreye soktuğunu dile getiren Hamzaoğlu, halkın sularının kesilmesinin de bunun bir sonucu olduğunu belirtti.
“Sur’daki susuzluk özellikle çocuk ve yaşlılarda ölüm riskini arttırıyor. Tehlike aşamasını geçmiş; risk aşamasına gelmiş durumdayız. Kolera gibi bulaşıcı hastalıklar kendini göstermeye başladı” dedi.
“Çatışma süreci fırsat olarak görüldü”
1990’larda yaşananlardan kaynaklı şehrin dokusunun zarar gördüğünü hatırlatan Arkeolog Nevin Soyukaya da, 2000’li yıllardan sonra savaş ortamının bitmesi ile kentin kendini öz dinamikleriyle yeniden var ettiğini kaydetti.
Devletin Diyarbakır’a yönelmesinin ilk olmadığını hatırlatan Soyukaya, devletin çatışmalı süreci bir fırsat olarak kullandığını söyledi.
"Sur iki türlü yaşam sunuyordu"
İkinci oturum, “Sur’un Yıkımına Karşı Mücadele” başlığı altında gerçekleştirildi.
Zana Kibar, korunmaya alınmış binaların da yıkıma dahil edildiğini söyledi.
“Buradaki insanlar zaten 1990’larda köyleri yakılarak kente zorla sürülen insanlardı. Sur insana iki türlü bir yaşam sunuyordu. Hem kentli bir yaşamı hem de insanlara geldikleri yerde yaşadıkları komşuluk ve dayanışma duygusunu taşıyan bir yerdi.
"Sur aslında geçici bir mekandı. İnsanlar köylerine dönmek için planlar yapıyorlardı. Ne zaman 1999’da belediyeler kazanılmaya başlandı insanlar kentlerde kendi kimliklerini ve öznelliklerini inşa etmeye başladılar.
"Sur’da yapılanlar kentsel dönüşüm değil bir kent kırımıdır. Çünkü yapılan bir kültüre ve kimliğe ait sembolik kurumları ve yapıları yok etmektir. Örneğin Roboski Anıtı’nın kentsel dönüşümle ne ilgisi vardı? Mesele bir etnik bir kimliğe ait bir simgeyi yok etmek.
"Yok edilmek istenen aynı zamanda bir kentsel hareket. Sur bu hareketin ve mücadelenin kalbidir. Yapılan yıkımla bu kalp yerinden sökülmeye çalışılıyor.”
"Alternatifler üretmemiz lazım"
Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Leyla Güven, şöyle konuştu:
"Bu proje 2014 MGK da verilen çökertme planıdır. 7 Haziran'da bu plan bozuldu. Ondan sonra plan hızlandırıldı. Bizce bu öz yönetim hamlesiyle çökertme planı bir nebze boşa çıktı. Sur neden önemli? 7 bin yıllık tarihe sahip bir mekândır. Sur halkının içinde kolektif bir yaşam tarzı var. Kadınlar orada yaşamı güçlendiriyordu. Acısı da tatlısı da bir arada yaşanıyordu. Aslında bir hafızayı ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Kiliselerin üzerine cami inşa ederek Mezopotamya kültürünü ortadan kaldırmaya çalışıyorlar."
Üçüncü oturum olan "Ne Oldu/Ne Yapmalı"ya telekonferans yöntemiyle bağlanan Mücella Yapıcı, surdaki mülkiyetin değiştirildiğini artık orada başka yaşamlar ve mücadele pratikleri inşa edilmesi gerektiğini vurguladı.
“Neoliberal politika Kürt nüfusunu şehirden sürüyor. Bundan sonra bizim ciddi bir yaşam politikası ortaya koymamız lazım. Bu iktidar bütün barınma hakkını mülkiyete bağladı. Sur’un kadim tarihini Sur’da yapacakları o ucube yapılar için reklam malzemesi olarak kullanacaklar. Ben ‘Bizim alternatifler üretmemiz lazım’ sözüne inanmıyorum. Bizim ciddi yaşam politikaları üretmemiz lazım.”
Konuşmacılar:
Behzat Sular, Koçero Topdemir, Talat Çetinkaya, Atalay Göçer, Nevin Soyukaya, Begüm Başdaş, Nuray Özdoğan, Zana Kibar, Muzaffer Özdemir, Cihan Uzunçarşılı Baysal, Mücella Yapıcı, Arman Yılmaz, Anıl Korkmaz, Herdem Doğrul, Büşra Cizrelioğulları, Şemsa Özar, Leyla Güven, İlknur Arcan, Berna Çelik, Can Atalay, Eyüp Muhcu.
Ne Olmuştu?
Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) “Dünya Kültür Mirası” listesinde yer alıyor.
Yaklaşık 120 bin kişinin yaşadığı Sur ilçesi 2. derece kentsel sit alanı. 158 bin hektarlık alanda yer alan ilçede, 124 anıtsal, 410 adet tescilli sivil mimari yapı mevcut.
Sur’daki kentsel dönüşüm uzun süredir tartışılan bir konu. 2010’da Sur’daki Alipaşa ve Lalebey mahallesinde TOKİ, Bakanlık ve Belediye işbirliğindeki kentsel dönüşüm kapsamında 850 yapının 330’u yıkıldı. Halkın tepkisini çeken bu süreç 2013 yılının sonunda belediye tarafından durduruldu.
Ancak bu süreçte 4 Aralık 2012’de afet yasası olarak bilinen 6306 sayılı kanun kapsamında Sur’un tamamı riskli alan ilan edildi.
6 Eylül 2015’ten itibaren Sur’un çeşitli mahallelerinde başlayan, biten ve hala devam eden sokağa çıkma yasakları sadece sivil ölümlere değil, ilçedeki tarihi eserler dahil birçok yapının da harap olmasına neden oldu. (ZY/NV)