“Her ne kadar Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi'nin (AKPM) sünnet için getirdiği 14 yaş sınırı, konunun tartışılması açısından önem taşısa da şahsi fikrim 18 yaşına kadar sünnete izin verilmemesi, 18 yaşından sonra kişinin hür iradesine bırakılması yönünde.”
Tarih, din, etik ve çocuk hakları açısından sünnetin incelendiği “Oldu da Bitti Maşallah” kitabının yazarı araştırmacı Kaan Göktaş, AKPM'nin aldığı kararda sünneti “Oğlan çocuklarının fiziksel bütünlüğünün tıbben meşru olmayan ihlali” olarak değerlendirmesini ve “Sünnet gibi fiziksel bütünlüğe yönelik ihlaller çocukların fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde tehdit oluşturabilir. Oğlan çocuklarının sünnet için onayının alınması için 14 yaşa kadar beklenmeli” ifadelerini bu sözlerle yorumluyor.
“Beden bütünlüğüne dini sebeplerle müdahale”
“AKPM’nin kararını genel olarak memnuniyetle karşıladım. Sünnet çocuklar için çocuk hakları ihlalidir. Beden bütünlüklerine geleneksel ya da dini sebepler adı altında müdahaledir.
“AKPM’nin sünnetin çocukların fiziksel bütünlüklerine ve psikolojilerine tehdit oluşturduğu tespiti çok doğru.
“14 yaş sınırı sorunlu”
“Öte yandan 14 yaş sınırını sorunlu buluyorum. 14 yaş aslında çocuk psikolojisi için tam ergenliğe girişin ilk yılları olduğundan aslında sorunlu bir yaş.
“Bu yaşta çocuklar sağlıklı karar veremeyebilirler, arkadaşlarına ve çevrelerine özenebilirler. O yaşlarda kimlik bunalımı ve kimlik arayışı vardır. Bununla ilgili çekincelerim var.
“Bu konuda şahsi fikrim sünnetin 18 yaşından önce yapılmaması, 18 yaşından sonra tamamen kişinin bedensel bütünlüğüyle ilgili kendi kararına bırakılması gerektiği yönünde. 14 yaş sınırı da başlangıç için olumlu bir adım.
“Sünnetin yararı da zararı da yok”
“Sünnetle sağlık arasında kurulan korelasyonlar tamamen spekülatif korelasyonlar. Daha sonra olumlaması yapılamayan, tekrar edilemeyen, benzer bulgulara daha sonraki gözlemlerde, ölçümlerde, istatistiklerde rastlanmayan verilerdir.
“Tesadüfen, sünnet olan erkeklerin HIV'e yakalanma oranları arasında bir korelasyon bağı kurulduğunda ‘Sünnet HIV'i önlüyormuş’ gibi kabullerde bulunuyorlar. Geçmişte de ‘Zeka geriliğine neden oluyor’ gibi sonuçlara ulaşmışlardı. Bunlar sonradan doğrulanması mümkün olmayan spekülatif varsayımlar.
“Bilim insanları genel olarak sünneti sağlığa yararlı ya da zararlı olarak kabul etmiyor. Benim birebir görüştüğüm tartıştığım, kendilerini mütedeyyin olarak tanımlayan tıp insanları bile ‘Ne faydası ne zararı vardır. Dinin gereğidir, gelenektir. Olsa da olur olmasa da olur’ şeklinde bu konuyu değerlendiriyorlar.
“Ancak her ne kadar fiziksel olarak yararı ya da zararı olmasa da psikolojik olarak travmalara neden olduğu zaten bilinen bir gerçek.
“İslamın ilk 100-150 yılında sünnet yok”
"İbrahim'in gördüğü bir rüya veya verdiği bir söz nedeniyle çocuğunu götürüp öldürmesini meşru bulan kişiler, "Tanrı bize emretti, biz de çocukların cinsel organlarından bir parçayı onların rızasını almadan keseceğiz" demeyi olumlu bulabilirler.
“‘Oldu da Bitti Maşallah’ isimli kitabımda bu konuyu ayrıntılı olarak işledim. Muhammet Peygamberin ölümünün 100-150 yıl sonrasına kadar, yani İslam tarihinin ilk aşamasında sünnet yok. İlk Müslümanların hiçbirinde sünnete rastlamıyoruz.
“Ömer gibi sembol bir Müslüman bugün yaşasa ve ben Müslüman oluyorum dese üstüne entari giydirip sünnet edeceklerdi. Oysa o dönem Ömer kendisi sünnet olmadı veya ettirilmedi.” (EKN)