Fotoğraf: Min Dît, (Türkçe: Ben Gördüm) 2009 yapımı filmden aldık. Türkiye'de 2 Nisan 2010'da vizyona giren filmin öyküsünü Evrim Alataş yazdı. Diyarbakır'da çekilen Min Dît, çatışmalı dönemde anne ve babalarını kaybeden iki çocuğun hikâyesini anlatıyor.
Küçük yaşlarda ailesi ile birlikte Bitlis’ten İstanbul’a göç eden Suna’nın anlattıkları, Kürt illerinden megakentlere göç etmek zorunda bırakılan binlerce Kürdün hayatının başka bir özeti.
Suna, tıpkı göç etmek zorunda kalan diğer yaşıtları gibi, bir yandan evde konuşulan anadili ile yaşamını sürdürüyor bir yandan da dışarıda Türkçe ile İstanbul’daki yaşama dâhil olmaya çalışıyor.
Hayatı bu nedenle “hep iki ayrı dünya” içinde kendisini bulup var etme mücadelesine de dönüyor kimi zaman.
En çok da Türkçe bilmeyen annesi ile Kürtçe üzerinden kurduğu bağı anlatırken anadilin kendisi için nasıl da özel bir alana dönüştüğüne işaret ediyor.
Öneri: Suna, bu haberi okurken buradaki şarkıyı dinlemenizi öneriyor. |
Suna’yı dinliyoruz.
"Evde Kürtçe sokakta Türkçe"
"Şanslıydım diyebilirim. Çünkü bizim evin içinde Kürtçe konuşuluyordu. Yakın bir zamanda metropole göç etmiştik. Köye yakılıp da göç eden ailelerden olduğumuz için Türkçeyi konuşan bir aileydi. Evin içinde duyuyordum, anlıyordum ama çok iyi konuşamıyordum. Biliyorsunuz eğitim dili Türkçe olduğu için bizler de o yönden dışarıda Türkçe konuştuğumuz için Kürkçeyle çok sadece ev içi iletişim vardı. O kadar sınırlıydı.
"Uzun zaman yalnızlık hissi veriyor. Sadece aileyle bir diyaloga ile ele bir iletişim dışarı çıktığında farklı bir dünya farklı bir ses duyuyorsun, anlıyorsun belki ama duyguda ortaklaşmada sorun yaşıyorsun.
"Eğitim süreçlerinden geçtik, bizler de yaşama dahil olduk. Türkçeyi çok iyi öğrendik ve sonrasında şöyle bir özlem gelişiyor, aile içinde bir dünya, dışarıda farklı bir dünya. Bunları birleştirmek ihtiyacı duyuyorsun. Çünkü farklı yaşamlar gibi oluyoruz.
"Kürtçe dersi veriyorum"
"Bunun üzerine ben 3 yıl boyunca İstanbul Kürt Enstitüsü'nde Kürtçe üzerine ders aldım ve Kürtçe hocalığına başladım. Kürtçenin lehçeleri üzerinde de şu anda çalışma yürütüyorum. Aynı zamanda Kürtçe dersi veriyorum.
"Geçmişe bir özlem var mesela. Köyümüze uzun yıllar iletişimimiz olmadı. Yasak olduğu için gidemedi kültürümüzle coğrafyamızdan hep böyle uzak kaldı. Zorunluluk insanda gerçekten derinden bir yara bırakıyor ve geçmişe dair kendi köklerine dair ulaşma öğrenme bütünleşme ihtiyacı da oluyor. Bunları yaşamak güzel değil ama yaşamak zorunda bırakılmak daha kötü bir şey.
"Dille kurduğumuz bağ gönül bağı. Özellikle benim için çok daha derin. Derin çünkü ben geldiğim zaman köyümden buraya küçüktüm. Evimin içerisine bir iletişimim vardı. Dışarıya çıktım farklı bir dünya.
"Orada da yine yer edindim ama annemle olan iletişimin hep Kürtçey’di. Böyle bir özün içerisinde annemle diyorum farklı bir dünya ama dışarıdaki yaşamla diyaloğu farklı bir dünya.
"Bu sebeple annemle olan ilişkim, annem bana karşı olan duygu paylaşımın bende başka bir dünyanın varlığını değerli gerçekten de değerli. Ait olduğum kendimi ait hissettiğim bir yerin varlığını hissettiriyordu bana. Bu temelde de ana dilin gerçekten hayatımın olmazsa olmazı olduğunun bilincine varıyor insan.
"Annem Türkçe bilmiyordu. Şu anda da çok az biliyor. Dışarıya çıktığımız zaman annemle olan diyalog ve yanımda arkadaşımla olan diyalog arasında çok büyük fark var.
"21 Şubat. Kadınların bugüne sahip çıkması gerektiğine inanıyorum. Çünkü annenin dili aynı zamanda yaşamın dilidir, aynı zamanda var olmanın dilidir. Varlığını sürdürebilmek için annenin dilinin yaşatılması, temel çalışma, temel yaşam mücadelesi olması gerekiyor. Lütfen anneler dilinize sahip çıkın, çocuklarınıza sahip çıkın. Yaşamınıza sahip çıkın.
Okuma ÖnerileriGültan Kışanak / Kürt Siyasetinin Mor Rengi / Dipnot Yayınları/2018 Handan Çağlayan / Analar, Yoldaşlar, Tanrıçalar Kürt Hareketinde Kadınlar ve KadınKimliğinin Oluşumu/ İletişim Yayınları / 2011 Mehtap Ceyran / Mesim Yas / Sel Yayıncılık/ / 2017 İzleme ÖnerileriMin Dît, (Türkçe: Ben Gördüm) 2009 yapımı sinema filmi. Türkiye'de 2 Nisan 2010 tarihinde vizyona giren filmin öyküsünü Evrim Alataş ile Miraz Bezar yazdı. Diyarbakır Batman yolunda, karanlık bir Mayıs gecesinde, on yaşındaki Gülistan'ın ve kardeşi Fırat'ın hayatı acı bir şekilde değişir. Gazeteci olarak çalışan babaları ve anneleri çocukların gözleri önünde katledilirler. Geriye sadece Gülistan, Fırat ve annelerinin kollarında ağlayan altı aylık kız kardeşleri Dilovan kalır. Bu "faili meçhul" cinayet sonrasında artık çocukların tek akrabaları olarak teyzeleri Yekbun kalmıştır. Ama kısa bir süre sonra teyzeleri de kaybolunca, Gülistan ve Fırat, tamamen kendi başlarına kalır. Annemin Şarkısı Erol Mintaş'ın ilk uzun metrajlı filmi. Çekimleri Tarlabaşı, Esenyurt ve Doğubayazıt'ta gerçekleştirildi. Yaşadıkları köyden mecburen İstanbul'a göçen bir anne-oğul yerleştikleri Tarlabaşı semtinden de kentsel dönüşüm projesiyle çıkmak zorunda kalırlar. Ali, annesi Nigar'ın durumunun gittikçe kötüleştiğini görür. Bir gün köye geri dönmek üzere eşyaları toplayan Nigar, bir gün de kendini İstanbul'un sokaklarında gezerken bulur. Dinleme Önerileri |
BİR DİL BİR KADIN BİR HİKÂYEBu podcast söyleşisi, Anadili Kadınlarının ortak emeğiyle yayına hazırlandı. @AnadiliKadin |
Anadili Kadınları Anlatıyor / Catrine: Rumcanın yakarışını duyan da kalmadı
Anadili Kadınları Anlatıyor / Çiğdem: Anadilim Zazaca, benim iç serzenişim
Anadili Kadınları Anlatıyor / Dijan: Yeter ki anadillerine gönlümüzü açalım
Anadili Kadınları Anlatıyor / Duygu: Zena, žıvot, slobodna!
Anadili Kadınları Anlatıyor/ Göksel: Anadilim Gürcüceyi her anıma dahil ediyorum
Anadili Kadınları Anlatıyor / Kayuş: Dilimiz Ermeniceden başkasına varmaz
Anadili Kadınları Anlatıyor / Marta: Süryanice öğrenince daha özgüvenli bir kadın oldum
Anadili Kadınları Anlatıyor / Refika: Anadili emanettir sizindir, size aittir
(EMK)