Üstelik Yargıtay'ın gerekçeli kararında "Türk-İslam tarihinde böyle vahim bir olay görülmemiştir" dediği kadar ciddi bir davada. DGM Savcılığı, dönemin başsavcısı Nusret Demiral'ın kaleminden, iddianamelerde "mağdur" Aziz Nesin'i kışkırtıcı olmakla suçluyor, iddianamesindeki savlarına ise Said Nursi tarzında yaklaşımlarla dayanak bulmaya çalışıyordu. Sonra...Sonra olan biten şuydu:
Eleştirilecek birçok nokta olmasına karşın, polis yapabildiği kadarıyla olayı soruşturdu. Sivas Katliamı'nın hemen ardından, polis tarafından başlatılan soruşturma sonunda, olaylara katıldıkları belirlenen kişiler hakkında Sivas Terörle Mücadele Şube Müdürü Ali Çilek'in imzasıyla, 17 Temmuz 1993 tarihinde 1993/C-8 numaralı fezleke düzenlendi.
Bu fezlekeyle 164 sanık hakkında soruşturma yapıldı ve adli işlemler için Sivas Cumhuriyet Savcılığı'na gönderildi. Hakkında "Açık kimliği belli değil, Belediye Çarşısı'nda Canbebe mağazası sahibi. Halen firari" bilgisi verilen, fezlekenin 160 numaralı sahibi Osman Ağkas da yasal işlemlerin yapılması için savcılığa sevk edilen sanıklar arasındaydı. Emniyet Müdürlüğü'nün çalışmaları bu fezlekeden sonra da devam etti ve 19 Temmuz 1993 tarihinde iki sanık için ek bir fezleke daha düzenlendi. Burada da Kadir Karakaya ve Hasan Basri Koç adlı sanıklar için yasal işlem yapılması isteniyordu. Daha sonra Sivas Cumhuriyet Savcılığı bazı sanıkların salıverilmesine, bazıları hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Asliye Ceza, Ağır Ceza ve DGM'de ayrı ayrı açılan üç dava, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde birleştirildi.
Ancak, polis tarafından 17 Temmuz 1993 tarihinde olaylara karıştığı savcılığa bildirilen Osman Ağkas ve yine yasal işlem yapılması için 19 Temmuz 1993 tarihinde savcılığa sevk edilen Kadir Karakaya, hiç bir iddianamede yer almadı. Haklarında düzenlenen fezlekeye rağmen bu iki sanık hiç bir mahkemede yargılanmadı. Varolan dava dosyalarının hiç birinde, bu iki kişi hakkında herhangi bir savcılığın takipsizlik, salıverme veya kovuşturmaya yer olmadığı yolunda bir kararı da bulunmuyor.
Oysa Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nın 163/1. ve 164. maddelerine göre, savcılığın, kendisine gönderilen sanık hakkında kamu davası açmak ya da kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermek dışında bir başka seçeneği bulunmuyor. Bu iki sanık unutuldu. Üstelik, Yargıtay'ın gerekçeli kararında "Türk-İslam tarihinde böyle vahim bir olay görülmemiştir" dediği kadar ciddi bir davada, iki sanık unutuldu.(YS)