İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisiyken Kadıköy’deki Yoğurtçu Parkı’nda Kurbağalıdere’den balçık taşıyan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) hafriyat kamyonunun altında kalarak hayatını kaybeden Şule İdil Dere’nin altıncı ölüm yıldönümü bugün.
23 yaşındayken ‘kaza denilen cinayetle’ hayatını kaybeden Şule İdil Dere için adalet aradan geçen ‘altı yılda’ sağlanmadı. Şule İdil Dere’nin ölümüne sebep olan kamyon şoförü ve sorumlu İSTAÇ A.Ş. yetkililerinin yargılaması ‘cezasızlıkla’ sonuçlandı.
Şimdi ailesi ve dostları Şule İdil Dere’nin ölümünün altıncı yıl dönümünde adalet arayışlarını sosyal medyaya taşıdı.
Bunun için de change.org’da bir kampanya hazırlandı. Kampanya 18 saatten kısa bir sürede 13 binden fazla kişi tarafından imzalandı.
Şule İdil Dere’nin ölümünden dava sürecinde yaşananlara kadar aktarılan kampanyanın bilgilendirme metninde ailesi “Bu adaletsiz süreci en büyük mahkemeye, kamuoyu vicdanına saygıyla duyururuz” diye yazdı:
12 Mayıs 2016’da önlem almadan Yoğurtçu Parkı yaya yoluna sokulan İBB hafriyat kamyonlarından biri aldı İdil’in hayatını.
Parka kazayla giren bir kamyon değildi İdil’in canını alan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kurbağalıdere çalışma planında vardı bu; o yola yüzlerce kamyonun geri geri girmesini planlamıştı. Ama, çalışma planına yaya güvenliği için tek bir önlem koymamıştı.
Bu ülkede insan yaşamını korumakla görevli yürütme ve yargı el ele verdi, İdil’in canını alan şoför ertesi gün biz cenaze törenini tamamlamadan serbest bırakıldı.
Tedbir almadıkları için İdil’in canını alan İBB Kurbağalıdere çalışmasının 3 müdürü 11 gün sonra birbirlerinin yerine terfi ettirildi. En üst birim olan İBB Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Mustafa Tahmaz, kendisi hakkında açılacak soruşturmayı yürütecek birim olan İBB Teftiş Kurulu Başkanlığı’na terfi ettirildi.
Akıl, mantık, hukuk sustu. İBB kendi çalışmasında, yaya yolunda can almamış gibi davrandı; bilgi gizledi, bu nedenle soruşturma uzadı, iddianame 17 ay hazırlanamadı.
Bilirkişi raporlarında 11 İBB yetkilisi sorumlu bulundu. Savcılığın hakkında soruşturma izni istediği İBB yetkililerinin 4’ü üst düzey sorumluydu: İBB Çevre Koruma Kontrol Daire Başkanı Mustafa Tahmaz, İBB Deniz Hizmetleri Müdürü Fuat Alarçin, İBB Deniz Hizmetleri Müdür Yardımcısı Muhammet Ali Eker ve İBB Atık Yönetimi Müdürü N. Safa Şahbatoğlu.
Bilirkişi raporlarında İBB’nin, can alan çalışmayı iştiraki İSTAÇ A.Ş. ile yaptığı ortaya çıktı. Çalışma planında yaya can güvenliği için tek bir önlem yoktu! İBB ve İSTAÇ suçu birbirine attı. Olayda kusuru bulunan İBB Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı görevlileri için sadece “taksirle ölüme neden olma” suçundan soruşturma izni istendi.
İstanbul Valiliği ön inceleme raporu için İdil’in canının alınmasından 11 gün sonra İBB Teftiş Kurulu Başkanı olarak terfi ettirilen, yani soruşturulması istenen Mustafa Tahmaz’dan olayın soruşturulması için memur istedi. O da kendisini soruşturması için kendisine bağlı çalışan memuru görevlendirdi.
Hukuk ve etik tanımadılar. “Memur amirini soruşturamaz, etkin bir soruşturma yapılamaz” diye İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak itiraz ettik. Reddedildi!
İstanbul Valiliği, soruşturulması gereken Mustafa Tahmaz’a kendini sorgulattı, buradan çıkan kararı dayanak yaparak hakkında soruşturma izni talep edilen bu kişi dahil üst düzey sekiz yönetici için soruşturma izni vermedi!
Hukuksuz kararlar için hukuki mercilere yaptığımız tüm itirazlar kesin olarak reddedildi.
İBB can aldı, suçu örtbas edildi…
Adalet, kamu kurumları ve mahkeme eliyle nasıl yok edildi?
Kadir Topbaş. İBB Başkanı’ydı.
Can alan Kurbağalıdere çalışmasında İBB Başkanı olan Kadir Topbaş sorumluluk almadı, olayı hiç anmadı, iç soruşturma dahi açmadı, çalışmadaki 3 müdürü 11 gün sonra terfi ettiren kişi oldu.
Kadir Topbaş yönetimindeki İBB, soruşturma sürecinde bilgi gizledi. Aylarca çalışmayı yöneten birimin neresi olduğuna dair resmi bilgi vermedi.
Hazırlık soruşturmasında 11 İBB yetkilisi sorumlu-asli kusurlu bulundu. İBB, “sorumluluğumuz yok” diye cevap yazdı, sorumlu kendi iştiraki de olan İSTAÇ A.Ş.’dir diyerek sorumluluktan kaçtı.
Yaya can güvenliği önlemi içermeyen çalışmayı imzalayan ve yöneten İBB Çevre Kontrol ve Koruma Daire Başkanı Mustafa Tahmaz’ı İBB Teftiş Kurulu Başkanı yaptı. İBB Meclis’ine verilen Şule İdil Dere hakkındaki çok sayıda soru önergesine cevap vermedi. 22 Eylül 2017’de parti içi siyasi bir kararla İBB Başkanlığından istifa etti.
Eski İBB Başkanı Topbaş 2021’de öldü. Yeni İBB yönetimi İdil’in adını bir kez bile anmayan, sorumluların yargılanmasına izin vermeyen Topbaş’ın adını 2020’de İstanbul’da meydanlara verdi. Bunu anons eden yeni yönetim de İdil’in adını anmadı.
Vasip Şahin. İstanbul Valisi’ydi.
Şule İdil Dere davasında asli kusurlu bulunan İBB üst düzey yetkililerinin yargılanmasına izin vermedi. Valiliğin yetkisi ve görevi, bilirkişilerin sorumlu bulduğu yetkililerin olay sırasında görevde olup olmadıklarını Savcılığa bildirmekti. Ancak görev ve yetki sınırlarını aşarak 45 gün içinde cevap verme zorunluluğunu çiğnedi, 92 gün sonra 8 üst düzey İBB sorumlusunun yargılanmasına izin vermeyen kararını imzaladı.
Kararı dayandırdığı raporu, asli kusurlu olarak hakkında soruşturma istenen, can alan çalışmanın daire başkanıyken 11 gün sonra İBB Teftiş Kurulu Başkanlığı’na terfi ettirilen Mustafa Tahmaz’a hazırlattığı ortaya çıktı.
Hukuk, yasa ve vicdanları çiğneyerek alınan kararı bizzat imzalayarak İdil’in 1. ölüm yıldönümünde, 12 Mayıs 2017’de savcılığa tebliğ etti. 27 Ekim 2018’de çıkan bir kararnameyle Ankara Valisi olarak atandı.
İstinaf, Valiliğin hukuksuz kararını onadı
Valiliğin kararına karşı İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne açtığımız itiraz davası 22 Haziran 2017’de sonuçlandı ve mahkeme hukuka aykırı Valilik kararını gerekçesiz, aynen onadı.
Asli sorumluların yargılanmasına izin vermeyen İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararından önceki hafta İBB Başkanı ve İstanbul Valisi Mahkeme Başkanı’nı ziyaret etti. Mahkeme binasının sosyal alanında beraber bilardo oynadıkları fotoğrafları basınla paylaştılar.
İdil’in canının alınmasından dolayı soruşturulması istenen memurların yargılanmasını engellediği kararından bir gün önce 21 Haziran 2017’de İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nin yeni binasının açılışında Mahkeme Başkanı, İBB Başkanı Kadir Topbaş’a ve İstanbul Valisi Vasip ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ beraber yine basına fotoğraf verdi. Mahkeme başkanı ertesi gün İdil’in canının alınmasında dolayı savcılığın yargılanması için izin istediği kişilerin yargılanmasını engellediği hukuksuz valilik kararını aynen onadı.
Böylece Valiliğin hem hukuka aykırı olarak kendini yargı yerine koyup “İBB’nin sorumluluğu yok” kararı, hem de kendi kararıyla çelişerek 3 alt düzey İBB yetkilisine soruşturma izni vermesini Bölge İdare Mahkemesi onaylamış oldu.
Yargı asıl sorumluların yargılanmasını engelledi
Asıl sorumlular yargı dışında bırakıldıktan sonra İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, bilirkişi raporunda geçen alt düzey 3 İBB yetkilisi, şoför dahil 4 İSTAÇ A.Ş. yetkilisi hakkında TAKSİRLE ölüme neden olmaktan dava açtı. İlk duruşma 17 ay sonra görüldü.
Bilirkişi raporları ve çalışma planında görüldü ki tek bir can güvenliği önlemi alınmamıştı, tabela bile yoktu; bile bile yayaların canını tehlikeye atmışlardı, aldırmamışlardı. Olası kast ile ceza istenmesi gereken duruma hâkim “kaza” diye dava açtı. İlk duruşmamız 20 Aralık 2017’de görüldü.
Mahkeme sürecinde yargılanmasına izin verilmeyen İBB Deniz Hizmetleri Müdürü’nün İSTAÇ A.Ş. ile muvazaalı ilişkisi, sorumluluğu, İBB Deniz Hizmetleri Müdürü Fuat Alarçin’in sekreterinin tanıklıklarıyla ispatlandı, ancak mahkeme “gelmek zorunda değiller” diye müdürleri ifadeye bile çağırmadı.
Mahkeme çok sayıda bilirkişi raporu aldı. Bu raporların neredeyse tamamında İBB çalışanlarının olaydaki kusurları tespit edildi. Mahkeme kamu görevlilerinin aklanması için hep yeniden rapor almak gereği duydu. 6 rapordan 1’inde başardı; kamu görevlilerinin olayda kusuru bulunmadığı tespitini içeren 20/10/2019 tarihli raporu hükme esas alarak, yargılanan tüm kamu görevlilerinin beraatına karar verdi.
3 İBB ve 4 İSTAÇ A.Ş.'den toplamda 7 kişi ve hepsi tutuksuz yargılandı. Can alan şoför işim gücüm var dedi, duruşmadan vareste tutuldu.
1 gün için bile hapis yatmadılar
4 yıl sonra 10 Eylül 2020’de, 16. duruşmada, İdil’in canını alan, mahkemede kamera ve tanık beyanlarıyla ortada olan suçuna rağmen aileden özür bile dilemeyen, mahkemede "ben dindar biriyim" diyerek dindarlığını kullanan, ben ezseydim, vücudu böyle kalmazdı, şöyle şöyle olurdu diye vahşetini tarif etmeye kalkan şoför, yatarı olmayan 3 yıl 10 ay 20 gün hapis cezası aldı, bugüne kadar 1 gün bile hapis yatmadı.
Yargılanan bir İSTAÇ A.Ş. yetkilisi 42 bin 400 TL adli para cezası, diğer İSTAÇ A.Ş çalışanı 26 bin 425 TL adli para cezası aldı, cezaları takside bağlandı; bir İSTAÇ A.Ş. yetkilisi, 3 İBB personeli ile beraber beraat etti.
Asıl sorumluları yargılayabilmek için davanın Ağır Ceza’da gönderilmesi talebimizi ısrarla reddeden İstanbul Anadolu 57. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararına karşı İstinafa başvurduk.
Asıl sorumlular İBB’nin sorumluluğu yok gerekçesiyle yargı dışı bırakılırken yargılanması için adı verilen İBB yetkilisi Saffet ALTINDAĞ, dosya istinaftayken, İBB Başkanlığı üst düzey yöneticileri olup haklarında soruşturma izni verilmeyen İBB Deniz Hizmetleri müdürlerinin olaydaki sorumluluklarını örtmek için sahte belge düzenledikleri için suç duyurusunda bulundu.
Sahte belgeyi mahkeme görmezden geldi
Mahkemede, “müteselsilen yargılanıyorsam amirlerim neden bu yargılamaya dahil değil” diye soran Altındağ, yargı makamlarını yanılttıkları için İBB müdürlerinin düzenlediği sahte belgeleri Başsavcılığa ve mahkemeye göndererek, Soruşturma İzni Verilmemesi raporunu hazırlayan İBB Müfettişi’nin de görevini kötüye kullandığını belirtti.
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu, Saffet Altındağ'ın şikayeti nedeniyle İstanbul Valiliği'nden olayın araştırılması ve soruşturma izni verilip verilmeyeceği konusunda müfettiş görevlendirilerek rapor hazırlanmasını talep etti.
2019 yerel seçimler sonrasında İBB’nin iktidar partisinden muhalefet partisine geçmesiyle ilk defa bir inceleme yapıldı. İncelemeyle görevlendirilen İBB Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişi, 29 Aralık 2020 tarihli raporunda haklarında soruşturma izni verilmeyen İBB üst düzey yöneticileri konumundaki bu şüphelilerin sahte belge düzenleyerek yargılama makamlarına gönderdiklerini belgelerle tespit etti.
Yeni deliller nedeniyle, şüpheliler için verilen Ek Kovuşturma Yapılmasına Yer Olmadığı kararının (KYOK) kaldırılması ve aleyhlerinde kamu davası açılması için 8 Şubat 2021’de yeniden İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduk.
Savcılık, rapordaki tespitlere ve rapor ekinde sahtecilik yapıldığını kanıtlayan belgelere rağmen raporla yapılan tespitleri yeni delil olarak kabul etmedi ve başvuruyu Ek Kovuşturma Yapılmasına Yer Olmadığı Kararına itiraz olarak mevzuat gereği bir karar verilmek üzere İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hâkimliği’ne gönderdi.
7. Sulh Ceza Hâkimliği, savcının raporu yeni delil olarak kabul etmediğini, Ek Kovuşturma Yapılmasına Yer Olmadığı Kararının kaldırılmasını talep etmediğini, bu nedenle başvurunun kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz olarak değerlendirilmemesi gerektiği gerekçesiyle başvuruyu kesin olarak reddetti.
Mahkemeler suçluları ortaya çıkarmak yerine suçu örtbas etmek için birbirleriyle yarışıyordu
Bir kamu kurumu İdil’in canını almıştı, diğer kamu kurumları ve yargı el ele vererek bu cinayetin sorumlularını yargıdan kaçırıyordu. Başsavcılık ve mahkeme arasında hukuk bir kez daha yok edildi.
2016’da haklarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen şüphelilerin bu sonucu sağlamak için sahte belge düzenleyerek yargı makamlarını yanılttıkları tespitini içeren müfettiş tarafından hazırlanan raporu davamız istinaf mahkemesindeyken İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi'ne de gönderdik. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi istinaf başvurusunun reddine 31 Mart 2021’de kesin olarak karar verdi.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi'nin kesin olan bu kararı ile “Yaşam hakkı ihlali”nin ceza yargılaması boyutu açısından olağan başvuru yolları tüketildi. 01 Haziran 2021’de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunduk.
Adil yargılanma-yargılama ilkesi aleni olarak ihlal edildiği, ceza yargılamamız bittiği halde, manevi tazminat davası sürdüğü için Anayasa Mahkemesi, "hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yollar tüketilmeden başvuru yapıldığı" gerekçesi ile başvurumuzun "kabul edilemez olduğuna" karar verdi. AYM’ye göre İdare’nin manevi tazminat için vereceği hangi karar adil yargılama ilkesini tazmin edecekti kimse bilemedi.
Bir kamu kurumu kendi hatası nedeniyle can aldı, 6 bilirkişi raporu bu kurumların yetkililerini asli kusurlu, İdil’i kusursuz buldu, üst kamu kurumu sorumluların yargılanmasına izin vermedi, mahkeme ısrarla bu gerçekleri görmezden geldi ve sonunda kimsenin bir gün bile hapis yatmayacağı kararlar verdi.
Artık AİHM'de
İdil’in yaşam hakkı alındı elinden. Devlet, yaşam hakkını korumak için üstlendiği pozitif edim yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmedi. Etkin bir soruşturma yürütmedi. Yıllarca verdiğimiz hukuk mücadelesinden adalet çıkmadı, sorumlular ödüllendirildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurduk. Davamız artık AİHM’de.
Türkiye’de, canımızı alanların derhal cezalandırılması gerekirken, acımızı bir kenara koyarak adil yargılanma talebiyle yürüttüğümüz hukuki mücadelede bir canı hayattan almayı değersizleştirenlerin hukuki koruma altına alındığını, hukukun mağdurun yanında olması gerekirken mağduriyet yaratanları koruduğunu gördük.
AİHM süreci nasıl sonuçlanır, ne kadar sürede sonuçlanır bilmiyoruz. Ancak biz bitti demeden bu davanın bitmeyeceğini biliyoruz.
Hukuksuzluğa uğrayan milyonlar gibi biz de gördük ki hak arama süreçlerinin önünü tıkayanlar, bizleri hak aramaktan usandırarak, yıldırarak, acımızı unutturarak, güç aldıkları bu hukuksuz sistemi devam ettirmek istiyorlar.
İdil’in canını 6 yıl önce, 2016’nın 12 Mayıs günü bir kamu kurumu çalışması aldı. 6 yıllık adalet mücadelemizde diğer kamu kurumları ve yargı el ele vererek sorumluları korudu.
Hiç kimse ve hiçbir kurum sorumsuzca can alıp pervasızca yoluna devam edemez dedik, ettiler. Vicdan dile gelmezse adalet gelmez dedik, adalet gelmedi.
6 yıl oldu. İdil yok, adalet yok! Artık vicdan da yok!
Biliyoruz ki kamuoyu vicdanı en büyük mahkemedir. İdil için, İdil’den sonra takip ettiğimiz yüzlerce hafriyat kamyonu kayıpları için, hesabı sorulamayan canlar için vicdan ve adalet aramaya devam edeceğiz.
Bu adaletsiz süreci en büyük mahkemeye, kamuoyu vicdanına saygıyla duyururuz.
(HA)