Ayrıca MİT görevlilerine ayrılan beşinci kattaki 510 numaralı odanın camıyla, bunun bir üstündeki 613 numaralı odanın camlarında kurşun giriş deliği tesbit edilmişti. Üst katlarda kurşun deliği bulunan bir başka odadan ise söz edilmiyordu.
Sular İdaresi'nin Tomsonluları. 1 Mayıs katliamının tartışmasız en çok suçlanan odağı Sular İdaresi'ydi. Alanın Tarlabaşı çıkışının hemen sağında yer alan Sular İdaresi duvarı üzerinden ateş açılmış mıydı? Duvarın üzerinde görülen siluetler kimlere aitti?
Dönemin Belediye Başkanı Ahmet İsvan Nokta'ya "Herkes kaçışırken Sular idaresi duvarının üzerinde dolaşan insanlar gördüm. Kürsünün etrafında bulunanlar olarak, çoğumuz gördük. Siluet halindeydiler. Birinin elinde silueti tüfeğe benzeyen bir şey gördüm " diyordu.
1 Mayıs mitingini Sular İdaresi duvarının üzerinden izlemekte olan Metin Öztürk ise şunları anlatıyordu:
"Ben duvarın üzerinde film çekiyordum. Çatışma başladıktan sonra film çekmeyi sürdürdüm. Benim çevremde elinde silah olan kimse yoktu. Ahmet İsvan Bey'in tüfek olarak gördüğü benim film makinem olabilir. Çatışma başladıktan bir süre sonra polisler geldi, beni ve çevremdekileri alarak aşağıya indirdi. Üstlerimizi aradı, sıra dayağından geçirdi filmlerimizi aldı ve bıraktı."
Miting günü su deposunun güvenliğini sağlamakla görevli olan bekçi Haydar Aslan'ın tanıklığı da Metin Öztürk'ü doğrulamaktaydı.
"Amirim emrettiği için su deposunun üzerine kimseyi çıkartmıyorduk. Ancak saat 17.00'den itibaren 5060 kişi depo önündeki ağaçtan su deposunun üstüne tırmandı. Hepsine mani olamadık."
Bekçinin ifadesine göre, deponun üzerindekiler çatışma çıkınca yere yatmışlardı.
"Saat 20 sularında bir grup polis gelerek görevli elemanlarımızı ve diğer şahısları aşağıya indirdiler, üzerlerini aradılar, bir şey bulamadılar."
Mahkeme olayla ilgili olarak bir film izlemiş ve "Sular İdaresi binası üzerinde bulunan reklam panolarının demir ayakları önünde ellerinde tomson makineli tüfek olduğu görülen beş sivil"i tespit etmişti.
Makineli tüfek taşıyan sivil şahısların kimler olduklarını şu anda İstanbul Emniyet Müdürü olan, dönemin Emniyet 1. Şube Başkomiseri Mete Altan şöyle anlatıyordu:
"Sular İdaresi'nin üst katında kendilerini gizlemiş insanlar gördük. Sular İdaresi'nin kapısından içeri girdiğimizde toplum polislerini gördük. İlk basamakları çıkmışlar orada bekliyorlardı. Bizi görünce damda insanlar var, çıkamıyoruz, çelik yelekli polisler yukarı çıksın dediler. Ben ve arkadaşlarım dama çıktığımızda dip tarafta uçta birkaç kişi gördük. Ellerimizdeki tomsonlarla atışa hazır vaziyette onlara doğru yürüdük. 15 kişiydiler. Arama yaptık, bir silah bulamadık. Biz çatıya olaydan tahminen 2025 dakika sonra çıktık. Ellerimizde ise uzun namlulu tomsonlar vardı."
Aralanmayan perde. Nokta'nın 1977 1 Mayıs'ının tartışılan kısımlarına getirdiği açıklamalar bunlardı. Ne var ki, bunlar da olayın tümüyle aydınlanmasına yetmiyordu. Kanlı Bayram çok tartışılmıştı ama 9 yıl önceye bakıldığında tartışmadan öte bir çabanın gösterilmediği hemen ortaya çıkıyordu. Günün yetkilileri vardı, yetkileri daha sonra eline alanlar vardı. Olayın üzerindeki sis perdesinin kıpırdamazlığı o andaki ve sonraki yetkililerin katliamın üzerine gitmediğini gösteriyordu.
1 Mayıs günü, 98 kişi, olayın sorumlusu olarak tutuklanmıştı. Ancak, 1 Mayıs davası sanıklarının birinci derecede olmadığı ve katliamın bir tertip olduğu konusunda mahkeme heyetinden basında yer alan MİT raporuna kadar herkes hemfikirdi. Ancak, karanlıktaki sorular yanıt bekliyor, kanlı perde bir türlü aralanmıyordu.
Oysa ki, yetkililer ısrarlı suskunluklarını terk etmedikçe, katliamın üzerine inen kanlı perde kaldırılmadıkça, 1977 1 Mayıs'ı Türkiye tarihinde kara leke olarak kalacaktı. (İÇ/GK/NM)
* Nokta Dergisinin 4 Mayıs 1986 kapak dosyası 1 Mayıs 1977/Kanlı Bayramı aynen yayımlıyoruz.