Sıklıkla yayınladığı raporların güvenilirliği sorgulanan ATO'nun son olarak 29 Ocak'ta açıkladığı " Çocuk Suçlular Raporu " neredeyse bütün gazete ve televizyonlarda yer aldı.
Gazetecilerin herhangi bir kaynaktan doğrulatmadan ve verilerin kaynağını araştırmadan yayınladıkları ATO raporları hakkında Sucu, Birgün Gazetesi Yazı İşleri Müdürü İlker Yaşar, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. İncilay Cangöz ve Antalya Barosu avukatlarından Yasemin Onat'ın görüşlerini aldık.
Raporun başlığının bir ihlal oluşturduğunu belirten Onat, mücadelenin "çocuk suçluluğu" ile değil, çocuğu suça iten nedenlerle yapılması ve bu şekilde ifade edilmesi gerektiğini söylüyor.
Onat, "Bu tip hazırlanan raporların 'ürkütücü gerçekler' şeklindeki kelimelerden arındırılmış, inceleyenlerde kaygı yerine yapılması gerekenler konusunda bir istek ve inanç oluşturması gerekmektedir. Rakamlarla yansıtmak beklide bu konuda yapılacak bir şey kalmamış gibi bir düşüncede çağrıştırabilir" diyor.
Yard. Doç. Dr. Cangöz de, ATO'nun basınla paylaştığı bilgilerin, kabul görmüş bilimsel yöntemleri kullanmadan veri toplamasının, hem bilimsel etiğe uymadığını hem de sonuçlarının hayli sakıncalı olabileceğini düşünüyor.
Cangöz, basının ATO'dan aldığı bilgileri işleyiş tarzının da hayli sorunlu olduğu görüşünde.
Yaşar: ATO raporlarına güvenimiz yok
Birgün Gazetesi Yazı İşleri Müdürlerinden İlker Yaşar, "ATO raporlarına güvenimiz yok. ATO raporlarını Ankara'dan araştırıyoruz, kendi süzgecimizden geçiriyoruz kimi zaman bu süzgeç deliniyor. Çocuk Suçlular raporunun bizde yer alması da atlama haberdi" diyor.
ATO'yu suçlamak yerine gazetecilerin yaptıkları haberleri sorgulaması gerektiğinin altını çizen Sucu'ya göre; "ATO kendi düşüncesi ve yaklaşımı doğrultusunda rapor hazırlayabilir bunu analiz etmek, tartıştırmak gazetecinin işi. Tek kaynaktan alınan bilgiler haberleştirilirken bunu zenginleştirmek, beslemek, verilerin güvenirliliğini ve geçerliliğini kontrol etmek, uzman görüşüne başvurmak gerekiyor"
Cangöz: Raporun amacı belli değil
Cangöz, ATO'nun raporu iyi niyetli bulmakla beraber konuyla ilgili haberlere bakıldığında ortada çocukları rencide edici bir durumun var olduğunu söylüyor.
Cangöz, her çalışmanın bir amacı olması gerektiğini fakat ATO raporunun amacının belli olmadığını söylüyor.
"Her bilimsel çalışmanın bir veri toplama ve bu verileri analiz etme yöntemi olur. Yöntem konusunda hiçbir bilgi yok. Ayrıca her araştırma süre, il, yaş gibi belirli sınırlılıkları taşır. Örneğin bu araştırma tüm Türkiye'ye genellenebilir mi? Yoksa sadece Ankara özelinde mi anlamlıdır? Hangi yaş grubu dahil edilmiş? Bunlar önemli ve gerekli sorulardır ama ben yanıtlarını okuduğum haberlerde göremedim.
"Belki Sayın Aygün açıklamıştır da basında yer almamıştır, bu da olası. Yineleyim bu noktalar gözetilmediyse bu bilimsel bir çalışma olarak kabul edilemez. Elinde sağlıklı veriler olmaksızın böyle bir şeye kalkışmak da anlamlı olmuyor dahası sonuçları daha sakıncalı şeylere götürebilir."
Haber başlıkları okuru yönlendiriyor
Cangöz, raporun "Çocuk hırsızların sayısı artıyor", "Çocuk suçlu sayısı hızla artıyor" gibi başlıklar kullanılarak haberleştirilmesinin, öncelikle okurları suça itilen çocukların sayısının arttığı şeklinde yönlendirdiğine dikkat çekiyor.
"Haber metinlerinde de ATO raporuna dayanılarak bazı rakamlar var ama bu rakamlar yalnız başına bana hiçbir şey ifade etmiyor" diyen Cangöz, ancak şu bilgilerle tamamlanarak verilen rakamların anlatım gücü olabileceğini belirtiyor:
* Son beş yılda veya son on yılda karakollara sorgulama için götürülen çocukların sayısında nasıl bir artış var?
* 2000 yılı rakamlarıyla kıyaslanarak nasıl yorumlanabilir?
* Peki bu çocukların ailelerinin sosyo-ekonomik statüsü nedir?
* Bu çocukların aileleri var mı veya devlet korumasından kaçan çocuklar mı? Anne-baba hayatta mı? Hapiste ebeveyn var mı?
Haber metinlerini bu sorular bağlamında sorguladığında hiçbir bilgi bulamadığını vurgulayan Cangöz, "Yazık ki böyle yazılmış haber metinleri hem topluma hem de bu haberlerin ve raporun konusu olan çocuklara hiçbir katkı sağlamaz, dahası zarar verici olur. Çocukları potansiyel tehlike gören anlayışın yeniden üretiminden başka bir işe yaramaz" diyor.
* Peki üç-beş rakamdan hareketle bu başlıklar nasıl atılır veya bu anlamlar/yorumlar nasıl çıkarılır diye sorgularsak da birincisi, sansasyonel habercilik artık serinkanlı haberciliğin çok önüne geçmiş durumda. Sansasyon daha çok okutur ama okuyucu haberi tüketir atar. Bir derinliği olmaz.
* Tıpkı raporda ve haber metinlerinde olduğu gibi olayların asıl nedenleri ve niçinlerini düşündürtmez. İkincisi ise gazetecilerin haber kaynaklarına bağımlılığı. Kaynaktan aldığı bilgiyi işlemeksizin alt alta sıralayarak kolay ve hızlı bir haber metni oluşturmaktır.
Onat. Veriler yapılanların eksik olduğuna dikkat çekmek için kullanılmalı
Yasemin Onat, raporda asıl dikkat çekilmesi gereken konunun belirtilen rakamsal verilerin aşağıya çekilebilmesi yolunda yapılabilecekler olması gerektiğini düşünüyor.
"Türkiye'nin de kabul ettiği ve Anayasa'nın 90. maddesi uyarınca iç hukuk normu olarak uygulanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (BMÇHS) gereği çocuk ailesinin ve içinde bulunduğu toplumun aktif ve katılımcı bir üyesidir. Sözleşme merceğinden bakıldığında odak nokta çocuktur.
"Çocuğa yetişmesi sırasında destek verecek olan kişi ve kurumlar çocuğun haklarının hayata geçirilmesi ve desteklenmesi konusunda pek çok nedenden dolayı - bunlar hastalık, eğitimsizlik, yoksulluk, ölüm, işbirliği eksiliği, bilgi eksikliği gibi nedenlerdir- başarısız olurlarsa çocukların suça itilme riski taşıdıkları bir gerçektir. Rakamlar da bunu doğrulamaktadır. Veriler burada yapılanların eksik olduğuna dikkat çekmek için kullanılmalıdır."
Onat, raporun başlığının bir ihlal oluşturduğunu belirterek, "Ulusal normlarımız gereği bir eyleme suç bu eylemi işleyene de suçlu denilebilmesi için birtakım kurucu unsurların varlığı aranmaktadır. Bu anlamda ispat edilmedikçe eyleme genel olarak suç, özel olarak hırsızlık, gasp ve benzeri denilemeyeceği gibi hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan da gelen anlamda suçlu özel anlamda hırsız, gaspçı ve benzeri denilemez" diyor.
"Raporda yer alan 'suça itilmiş çocuk' kavramından çocukların tehlikeli olmadıklarını gerçekte ciddi bir tehlike içerisinde yer aldıklarını anlamalıyız. Zira 'çocuklar tehlikeli değiller, tehlikedeler'.
'Sokak çocuğu' yerine sokağa itilmiş veya sokakta yaşayan ve çalışan risk altındaki çocuklar kavramları kullanılmalıdır. Mücadelenin çocuk suçluluğu ile değil çocuğu suça iten nedenlerle yapılması ve bu şekilde ifade edilmesi gerekir."
Raporun sadece verilere dayandırılmasının bu konuda yapılacak bir şey kalmamış gibi risk taşıdığı ifade eden Onat, raporun amacının neler olması gerektiğini şöyle ifade ediyor:
"Örneğin çocuğa özgü yargılama için yargılamanın genel mahkemelerde olmaması, çocuk mahkemelerinin kurulması konusunda kamuoyunda bir etkileşim yaratmak bu konuda çalışmalar yapmaya itmek, çocuğa özgü infaz kurumu konusunda cezaevi yerine tedbir kurumlarının ve eğitim evlerinin artırılması ve infazın buralarda çektirilmesinin çocuğun geleceği açısından da önemli olacağı hususuna dikkat çekerek bilinç uyandırmak, rehabilitasyon kurumlarının kurulması ve çoğaltılması yolunda etki yaratmak olabilir. Bu rapor inceleyenleri bu noktalara taşımalıdır."
Basında nasıl yer aldı
Rapor, NTV'de " Çocuk hırsızların sayısı artıyor " , Hürriyet'te " ATO: Çocuk suçlu sayısı hızla artıyor " Cumhuriyet'te "'Çocuk suçlu' sayısı artıyor" Birgün'de, "Her 100 hırsızdan 34'ü çocuk" Show TV'de " Çocuklar neden 'suç' işler " başlığıyla yer alıyor.
Rapor ne diyor?
Emniyet Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü ve Tevkif ve Cezaevleri Genel Müdürlüğü'nün verileri dayandırarak hazırladığı raporda "Türkiye'de çocuk suçlu sayısının hızla arttığı" savunuluyor. (KÖ)