“Çocukların gelişimi onların talep ve haklarına saygı göstermekle, onurunun korunmasıyla başlar. Çocuklara öncelik tanımak her alanda sosyal bir politika olarak kabul edilmeli, ulusal kültür haline getirilmeli. Toplumun bunu içselleştirmesi gerekli.”
20 Kasım Çocuk Hakları Günü vesilesiyle konuştuğumuz Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı (TÇYÖV) İkinci Başkanı Nevin Özgün “Çocuklarla ilgili birincil politika fırsat eşitliğini arttırmak olmalı” diyor.
“Gelir dağılımındaki eşitsizlik, ekonomik büyümedeki dengesizlik, kent nüfusunda artış ve yaygınlaşan yoksulluğa bağlı olarak; ailelerin ilgisizliği ve aile içindeki şiddet, istismar, şiddet içeren yöntemlerle sorun çözme eğilimleri gibi olumsuzluklar, sokakta, okulda şiddet, toplumu etkisi altına almış durumda. Şiddet ortamında yetişen çocuklar suça itiliyor.”
"Sorunlar ortaya çıktıktan sonra değil önce halledilmeli"
Vakıf olarak suça itilen çocukların, adalet sistemi içerisindeki yargılanma, tutukluluk, hükümlülük ve yargı sonrası aşamalarında, onların "tehlikeli değil, kendilerinin tehlike altında olduğu" bilinciyle çalışmalar yaptıklarını belirten Özgün şöyle konuşuyor:
“Çocukla ilgili bütün girişimlerde, ‘çocuğun yüksek yararı’ tam olarak gözetilmeli. Sorun olay ortaya çıktıktan sonra değil, önceden önlemler alınması ve çocuğu koruyan bir sistemin geliştirilmesi, uygulanabilir olması.”
Talepler
“Yerleşik toplumsal alışkanlıkları değiştirmeyi de içerecek biçimde ve eğitim sistemini, medyayı da kapsayacak nitelikte şiddet kültürü ile mücadele için belirlenmiş stratejilerin bulunması gerekmekiyor” diyen Özgün taleplerini şöyel sıraladı:
- Sosyal ve ekonomik koşulların iyileştirilmesi
- Sorun ortaya çıkmadan önce müdahale eden ve nüfus dengesini dikkate alan ve bütün nüfusa ulaşacak biçimde yapılandırılmış sosyal hizmetler,
- Hamilelikten başlayan ve çocuğun tüm gelişim aşamalarına eşlik eden aileye ve çocuğa yönelik destek ve bakım hizmetlerinin bulunması,
- İhtiyacı tespite yönelik araştırma yapan–ihtiyacı analiz eden bir sistem,
- Sistem içinde sorumluluğu ve rolü bulunan kurumların görev ve sorumluluk tanımlarının net biçimde yapılmış olması,
- Öğretmenler, sağlık elemanları, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, avukatlar gibi meslek elemanlarının ailenin sıkıntıya düşmekte olduğunu veya çocuğun risk altına bulunduğunu fark edebilmelerini sağlayacak ve bunu fark ettiklerinde harekete geçirecekleri sosyal hizmetler birimi ile yakın ilişki içinde çalışacakları bir mekanizmanın oluşturulmuş olması,
- Yeterli sayıda ve nitelikte var olabilecekleri riskleri fark edebilen ve müdahale edebilen görevliler (sosyal hizmet uzmanı, hakim, savcı, avukat, polis, öğretmen, doktor, psikolog, sosyolog, danışman, vb.),
- Yeterli bütçe ve kaynak ayrılması
- Çocuk adalet sistemi içerisine giren özgürlüğünden yoksun kalmış çocukların da “çocuk hakları sözleşmesi” nin öngördüğü biçimde muamele görmesi, kapalı çocuk kurumlarının koşullarının çocuğun gelişimine uygun hale gelmesi olduğunu söylüyor. (BÇ)