Şube Başkanı Özlem Eylem Tuncaelli, su haklarının erozyonunun küresel bir olay olduğunu, son dönemde Türkiye'de de örneklerinin görüldüğünü söyledi.
Dünya su hizmetleri pazarının büyüklüğünün 1 trilyon dolar olarak tahmin edildiğini söyleyen Tuncaelli, "su hizmetlerini sağlıklı ve güvenli olarak almak en temel yaşam hakkımız. Bizi yaratılacak olan pazarın büyüklüğü değil, suya rahat ve güvenli ulaşımımız ilgilendiriyor" dedi ve ekledi:
"Halk, ekonomik kaygılardan bağımsız olarak temiz su elde edebilmeli, kullanılmış su, kullananın gelir seviyesine bakılmaksızın arıtılabilmelidir. Nasıl ki su kamuya aitse, su hizmetleri de özü itibari ile kamusal bir hizmettir ve kamuya ait kalmalıdır."
Su özelleştirmelerinin kökeni ve taktikleri
Tuncaelli, su hizmetlerinin özelleştirmesinin işleyişini şöyle anlattı:
* 1990'ların başından beri, Dünya Bankası tarafından yönlendirilen özelleştirme programları birçok ülkede uygulanmaya başlandı.
* 2000'de, uluslararası finans kuruluşları tarafından ödenen 40 Uluslararası Para Fonu (IMF) kredisi içinde 12 tanesi, su temininin kısmi veya tamamen özelleştirmesi koşulunu dayatıyor; "tüm maliyetlerin karşılanması" için politika geliştirilmesi ve sübvansiyonların kaldırılmasında ısrar ediyor.
* Su hizmetlerinin kamu hizmeti olmaktan çıkarılması için ilk adım, su ve kanalizasyon idarelerini kâr merkezli bir temelde yeniden yapılandırmaktır. Zaman içerisinde, su hizmetleri şirketleriyle veya su ve kanalizasyon sistemini yönetecek ayrı çok ortaklı şirketlerle, su bir kâr nesnesine dönüşür.
Türkiye'de de su özelleştiriliyor
Tuncaelli, Türkiye'de su ve kanalizasyon idaresinde ticarileşen yapının 1981'de, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) yasasının çıkmasıyla başladığına dikkat çekti. Böylece, uluslararası kuruluşlardan borç almak isteyen idarelerin Dünya Bankası'nın veya kredi veren kurluşlarının koşullarını kabul etmek zorunda kaldığını söyleyen Tuncaelli, "kredi anlaşmaları ve projelerle yeni bir kurumsal yapılanma içine giriyorlar" dedi.
Oda, Türkiye'de su hizmetlerinin özelleştirilmesininse 90'lı yıllarda başladığını belirterek, şu örnekleri verdi:
* Su hizmetlerinin özelleştirildiği kentsel yerleşimler giderek artış göstermektedir. Bunlardan birisi, Antalya Büyükşehir Belediyesi su işletmeciliği, ikincisi İzmit belediyelerine toptan su satan baraj işletmeciliği. Bursa Büyükşehir Belediyesi su işletmeciliği ihale sürecine sokulmuş, ancak sonuçlandırılamadı.
* Su işletmeciliğinin bütününün özelleştirilmeyip hizmetin sayaç okuma, istasyon bakımı gibi çeşitli parçalarının ihale edilmesi giderek daha yaygın biçimde başvurulan bir uygulama.
* Tarımsal sulama hizmetlerinde 1993 yılından bu yana bir devir hareketi olduğu gözlemleniyor. Devlet Su İşleri (DSİ) ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından işletilen sulama tesisleri, karar ve yürütme organları, sulayıcılardan oluşan birliklere devrediliyor, sulama birliği işletmeciliğinin şirketlere devri yönünde çeşitli arayışlar sergileniyor.
Özelleştirmenin ilk sonucu artan fiyatlar, kaybolan sağlık
Tuncaelli, dünyadaki su hizmetleri özelleştirmelerden örnekler verdi ve ilk sonucun fiyatların artması olduğunu söyledi:
* Gana'da insanlar, IMF politikaları sonucunda gelirlerinin yarısını su alabilmek için harcadı.
* Paris ve Manila'da olduğu gibi, Cakarta'da 1997 yılında başlanan özelleştirmelerle su hizmetleri çok uluslu şirketlerinin ortaklığına bırakıldı. Şirketler beş yılda yaklaşık yüzde 35'lik bir ücret artırımı yaptılar.
* Kazablanka'da, tüketiciler su fiyatlarının üç misli arttığını gördüler.
* Britanya'da su ve kanalizasyon faturaları, 1989-90 ve 1994-95 yılları arasında yüzde 67 arttı. Bağlantı kesintileri yüzde 177 arttı. Su ücretleri yüzde 450, şirket kârları yüzde 692 arttı.
* Güney Afrika'da Johannesburg'un su temini Suez Lyonnaise des Eaux şirketi tarafından devralındı. Kısa süre içerisinde su güvensiz, erişilmez ve aşırı pahalı hale geldi. Binlerce insanın su bağlantısı kesildi ve kolera enfeksiyonu yayılmaya başladı.
* Filipinler'de Sibic Körfezi'nde, Biwater şirketi, su fiyatlarını yüzde 400 artırdı.
* Fransa'da halkın suya ödediği bedel yüzde 150 arttı, kalite bozuldu. Bir Fransız raporu, 5.2 milyondan fazla insanın bakteriyel yönden kabul edilemez kalitede su aldığını ortaya koydu. (TK)