Sarayburnu’nda Struma faciasında ölenler 74. yılında anıldı.
Holokost’tan kaçmak için Köstence limanından Struma gemisiyle Sarayburnu'na gelen ve 72 günün ardından 24 Şubat 1942'de Şile'de batırılan gemide hayatını kaybeden 768 Yahudi ölüme çıktıkları yerde Sarayburnu'nda anıldı.
Sarayburnu Sepetçiler Kasrı’nda düzenlenen anmaya, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Türkiye Musevileri Hahambaşı İsak Haleva, Türk Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh katıldı.
Struma'nın tek kurtulanı
Türk Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh konuşmasına Struma'nın tek kurtulanı David Stoliar'ın hayatının son yıllarında verdiği kısa röportajından alıntıyla başladı:
"Sardalye konservesinde gibiydik, yattığımız yerde dönemiyorduk dahi. Durumumuz gittikçe kötüye gitmeye başlamasına rağmen umudun yarattığı güçle yaşadığımız ortamın felaketine dayanabiliyorduk..
Kimse bizi ‘insan’ olarak görmüyordu. İnsan olarak görmediklerine neden yardım etsinlerdi ki?
Bir sabah sert bir gürültü ile uyandık, çapamızın zincirinin kesildiğini öğrendik, bir römorkör bize bağlanıp geldiğimiz yöne, Karadeniz’e doğru çekmeye başladı.
"Gidecek bir yerimiz de yoktu, bizi bir yere götürecek makinelerimiz de… Sonumuzun geldiğini hissetmeye başladık.
O son da ertesi günün ilk saatlerinde geldi. Büyük bir patlama oldu. Yattığım yer olan güvertenin altındaki ranzadan havaya uçtuğumu hissettim ve kendimi buz gibi suların içinde buldum.
"Struma’dan geriye Karadeniz’in sularında çırpınarak yaşam savaşı veren insanlar kalmıştı. Zaman içinde kimi donarak öldü, kimi ise azgın dalgalara yenik düştü. Tek başıma kalmış çırpınıyordum, ertesi gün bir arama kayığı tarafından kurtarıldım.
"Önce İstanbul’da tedavi gördüm daha sonra Türkiye’ye kaçak giriş yapmaktan hapse atıldım. Sonunda İngilizlerin ‘istisnai’ izniyle Filistin’e gitmeme izin verildi. Yaşamam için hiçbir sebep yoktu. Bütün ailem, nişanlım herkes yok olmuştu. Şans eseri yaşıyordum. Neden bir tek ben hayatta kalmıştım ? Neden diğerleri ölmüştü? Kendimi suçlu hissediyordum."
Bu faciayla yüzleşilmeli
İbrahimzadeh, Struma'da tüm tarafların sorumluluğuna dikkat çekerek bununla yüzleşilmesi gerektiğini söyledi:
"Herkesin kendine haklı sebepler yaratarak sorumluluktan uzaklaştığı bir felaketin tek mağduru olan bir “insanın” kendini suçlu hissettiği bir dünyanın var olmuş olması ne demektir ? Psikologlar buna Holokost Sendromu diyorlar…
"Struma’nın tek kurtulanı David Stoliar’ın hayatının son yıllarında verdiği kısa röportajda anlattıklarını dinleyince Holokost’un ve yaşanan tüm acıların yalnızca bir yansımasını anlayabiliriz, Holokost ise anlayışların ötesinde bir gerçektir.
"Ve o Gerçek, yaşayanlarının hafızalarının karanlığında saklanmıştır. Bizler ancak bu yaşananlardan öğrenebilir ve insanlığın şeytanlaşmasının yol açtığı acıların tekrarını engelleyebiliriz. Struma olayı felaketinde de tarafların hepsinin kendilerine göre kutsal doğruları vardı.
"İngilizler yayınladıkları “beyaz belge” ile Yahudilerin Nazilerden kaçabilecekleri tek yer olan Filistin’e girişlerini bölgeyi kontrol altında tutabilecekleri düşüncesiyle engellemişlerdi.
"Romenler kurtuldukları Yahudileri geri istemiyorlardı. Amerikalılar konuya duyarsız kalmayı tercih ettiler. Ruslar Karadeniz’de dost, düşman, sivil bakmadan herkesi bombalıyorlardı, Struma’yı da bombaladılar.
"500 Yıl evvel bizleri engizisyondan kurtarmak için gemilerini İspanyalara gönderen, bugün milyonlarca mülteciye kapılarını açan Türkiyem ise birkaç metre ötemizde demirlemiş, ölümüne terk edilmemek için sığınacak bir mekan arayan 768 Yahudi’yi kurtaracak dirayetli adımı bu sefer tarafsız kalarak savaştan korunabileceği gerekçesiyle atmadı.
"Ancak tarih bizlere bir daha öğretiyor ki sığınmaya, saklamaya çalışılan kutsal doğrular er ya da geç ortaya çıkıyor ve tarih hepsini Kutsal olanın doğrusuyla yargılıyor. Onun içindir ki geçmişin gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığında artık onlarla yüzleşebilmeliyiz, yüzleşebilmeliyiz ki o günlerin sübjektif doğrularının, bugünün evrensel suçluları olarak taşıyanlar olmayalım.
"Bunu da geçmişin uğruna veya intikam için öfkeyle değil fakat geleceğimiz uğruna, nefret ve intikam duygularından arınmış, barış ve özgür yarınlar yaratabilmek ve bu felaketleri çocuklarımıza yaşatmamak veya onların yaşattırmasını engellemek için yapabilmeliyiz.
"Struma felaketinden 73 sene sonra da olsa olaya taraf olanlardan sadece Devletimizin geçen yıl atmış olduğu bu adımı takdirle karşılıyor ve bugünkü dünyamıza verilmiş bir umut ışığı olarak görüyoruz.
"Bu vesile ile bizler de yıllar boyunca unuttuğumuz ve korkularımızın arkasına saklanarak hayalet gemi haline getirdiğimiz Struma’da kaybettiklerimizden, mezarları olan bu suların önünde bir “Kadiş” dahi söyleyememiş olmanın yarattığı utancı geride bırakabilme duygularıyla özür diliyorum."
Yıl 2015 bir mültecinin sözleri
İbrahimzadeh, sözlerini Ağustos 2015'te Yunanistan'ın İstanköy Adasına kaçan bir mülteciden alıntıyla bitirdi:
"'Kocamla birlikte yolculuğu karşılayabilmek için her şeyimizi sattık. Türkiye’de de günde 15 saat çalıştık. Bizi kaçıracak olan 152 imizi birden aynı tekneye yerleştirmek istedi.
"Küçücük tekneyi gördüğümüzde geri dönmek istedik. Fakat dönmek isteyenlere paralarını geri vermeyeceğini söyledi. Başka şansımız yoktu. Hem aşağıdaki kamara hem de güverte insan doluydu. Dalgalar gelmeye başladığında kaptan bavullarımızı denize atmamızı söyledi. Deniz’de bir kayaya çarptık fakat kaptan endişelenmemizi söyledi. Biz alt kamaradaydık, içeriye su dolmaya başladı. Kıpırdayacak yer yoktu. Herkes çığlık atmaya başladı. Dışarı canlı kaçabilen son kişilerdik.
Kocam beni pencereden dışarı çekti.
"Denizde kendi cankurtaran simidini çıkarttı ve boğulmak üzere olan bir kadına verdi. Yüzebildiğimiz kadar yüzdük. Birkaç saat sonra çok yorulduğunu ve dinlenmek için sırtüstü duracağını söyledi. Çok karanlıktı hiçbir şey göremedik. Dalgalar yüksekti, kocamın bana seslendiğini duyabiliyordum fakat gitgide uzaklaştı. Sonunda bir gemi beni buldu. Kocamı asla bulamadılar.'
"Yurtlarını terk etmek zorunda bırakılarak, çaresizlik içinde hayatları kaybettirilen tüm insanların anılarının önünde saygı ile eğiliyorum…"
Konuşmaların ardından, Türkiye Musevileri Hahambaşı İsak Haleva, Struma faciasında hayatını kaybedenler için dua etti. Duaya, törene katılanlar da eşlik etti.
Duanın ardından, Vali Şahin, İsak Haleva ve İbrahimzadeh denize çelenk bıraktı.Anma törenine katılanlar da denize beyaz karanfiller attı. (NV)
Struma'da ne oldu?12 Aralık 1941'de Romanya'nın Köstence limanından kalkan Struma gemisinin motoru İstanbul'a ulaşamadan açık denizde arızalanınca yolcuların aralarında topladıkları para ve mücevherler karşılığında, yakından geçen bir geminin mürettebatına gemiyi tamir ettirmişlerdi. Ancak gemi ikinci bir motor arızası sebebiyle 15 Aralık'ta İstanbul Boğazı'nda, Sarayburnu açıklarında demir atınca politik bir krize sebep oldu. Zamanın Nazi Almanyası’nın İstanbul Büyükelçisi gemide salgın hastalık olduğunu iddia ederek yolcuların karaya çıkarılmaması gerektiğini belirtti. II. Dünya Savaşı’nda tarafsız olan Türkiye, Nazi Almanya’sının bu isteğinin yerine getirir ve yolcuların Türkiye’ye sığınmasına izin vermez. Ancak tarihi geçmiş Filistin vizesi bulunan birkaç yolcu, İngiliz hükümetinin onayıyla, ABD'nin ricası ve Vehbi Koç'un aracılığı ile gemiden indirilir. 72 gün gemiye İstanbul'daki Yahudi toplumu tarafından Kızılay'ın da desteğiyle yardım malzemeleri ulaştırılır. 23 Şubat 1942'de Türk hükümeti, motoru halen çalışmayan gemiyi Karadeniz'de Şile açıklarına çektirir. 24 Şubat sabahı Sovyetler Birliği Deniz Kuvvetlerine bağlı bir denizaltı tarafından torpillenerek batırılır. Olayda 103'ü çocuk olmak üzere 768 kişi ölür. |
Fotoğraf: Halil İbrahim Başer - İstanbul/AA