İçinde kamu kurumu niteliğinde meslek örgütlerini barındıran ve bu yüzden de aslında "sivil toplum" ile birlikte düşünülmesi mümkün olmayan kuruluşların da yer aldığı bir kısım örgütün, TCK'nin 301. maddesiyle ilgili öneri metninde "Türklük" tabiri aynen korunuyor, yanına bir de "Türk milletini" ibaresi eklenmiş, aşağılama yerine ise "tahkir ve tezyif" getiriliyor. Maddenin gerekçesinde de Türklük kelimesinin Anayasa'nın 66. maddesi doğrultusunda anlaşılması gerektiği belirtilerek, açıklamadan anladığımıza göre, önerilen madde metni ile gerekçenin bir bütün olduğu vurgulanıyor. Önerilen madde metni şöyle:
1) Türklüğü, Türk milletini, TBMM'yi, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, devletini, yargı organlarını, askeri ve emniyet teşkilatını alenen tahkir ve tezyif edenlere 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilir. (vurgular eklenmiştir -LK.)Buradaki yanlışların neresini düzeltelim? Gerekçelerin bağlayıcı olmadığı biline biline (ya da belki de bu örgütlerin hukukçuları bunu bilmiyorlardır!), önerinin açıklanması sırasında İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı "gerekçe ile madde metni bütündür; mesajlarımız da böyle anlaşılmalıdır" diye ısrarlı vurgular yapıyordu. Bu vurgunun bir manası yoktur.2) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç teşkil etmez. (Kaynaklar: CNN Türk ve NTVMSNBC haberleri, 08.02.2007)
Asıl vahamet maddenin metninde. Bugünkü maddede "Türk milleti" ifadesi ayrıca geçmiyor, sadece gerekçede Türklüğün "Türk milletinden daha geniş kapsamlı olduğu" yazıyor. Bugünkü durumda yargıç, gerekçe ile bağlı olmadığı için, Türklük kavramını sadece Türk milleti olarak (yani Anayasa'nın 66. maddesine uygun bir biçimde) biraz dar yorumlayabilir. (Bu yorumlar da sorunlu, tabii, Türk milliyetçiliğinin yükselen dalgasının da ortalığı kasıp kavuran etkisi de hesaba katılınca hele; ama konumuz bu değil.)
Önerilen madde metninde ise hem Türklük, hem Türk milleti var, dolayısıyla yargıca Türklük kavramını Türk milletinden daha geniş olarak yorumlamaktan başka bir seçenek de kalmamış oluyor; bu anlamda etnik ve yayılmacı milliyetçilik yasayla açıkça korunur hale geliyor, neredeyse.
Önerilen gerekçede Anayasanın 66. maddesine atıf yapılması bu bağlamda kurtarıcı olmaz çünkü, kim ne derse desin, gerekçeler madde metninden değildir. Dolayısıyla, maddenin mevcut hali mi, yoksa sözde sivil toplum örgütlerinin önerisi mi daha iyi derseniz, mevcudun daha iyi olduğu sonucu çıkıyor.
Gerçekten hayret edilecek bir şeydir; hazretler oturmuşlar, tartışmışlar ve sonuçta hem Türk milletini, hem de Türklüğü korumak gerektiğinde karar kılmışlar. Üstüne de, eski ceza kanundaki tahkir ve tezyif ifadelerini sos olarak eklemişler. Pes doğrusu. O kadar toplantı, bu kadar açıklama, tartışma, televizyon ekranlarının işgali, bunların arkasında yatan tonlarca emek, kağıt, kalem, mürekkep, vs. Hepsi, "Türklüğün Türk milletinden daha geniş bir kavram olduğu yolundaki mevcut maddenin gerekçesini kanun maddesi haline getirin de tereddütler kalksın"demek içinmiş meğer. Herhalde STK muhteremleri tüm Türkiye ile dalga geçiyor olmalılar; başkaca bir art niyetleri yoksa eğer.
Yapılması gereken artık iyice belli oldu: 301 toptan kaldırılmalıdır! (LK/TK)
* Prof. Dr. Levent Köker, Gazi Üniversitesi öğretim üyesi