Avrupa Birliği yolunda Ceza İnfaz Kanunu'nda da birçok değişiklik yapıldı. 1 Haziran'da yürürlüğe giren yeni yasa ile cezaevlerinde kurallar değişti.
Değişen kurallarda değişmeyen bir şey var: suç işleyen ya da işlediği iddia edilen kişileri dört duvar arasına koyup, yok saymak.
Birçok konuda olduğu gibi burada da unutulan çok önemli bir nokta var; "insan".
Suç ve cezanın toplumsal gerçekliği göz önünde tutulduğunda dışarıdakiler kadar içerdekilerin de insan haklarına ve hukuka gereksinimi var. Bunu yok sayarak cezaevlerinde yapılan mimari ve fiziki değişikliklerin hiçbir iyileşme getirmediğine yıllardır tanıklık ediyoruz.
Cezaevi duvarlarını aşmak
Anadolu Kültür, kapalı duvarlar arasındaki insanların fiziki olarak kapalı bir yerde olsalar da hayal güçlerinin kısıtlanmaması gerektiği düşüncesinden yola çıkarak oluşturduğu projesinde, cezaevi duvarlarını aşmanın yolunu bulmuş: kültür ve sanat.
Anadolu Kültür, Adalet Bakanlığının onayı ve Avrupa Komisyonu Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupa Girişimi'nin (DİGAH) mali desteğiyle pilot olarak seçilen, Bandırma M tipi ve Kars E tipi cezaevlerinde, kültür ve sanat etkinlikleri gerçekleştiriyor.
Geçtiğimiz 6 Mayıs'ta proje kapsamında gerçekleştirilen atölyelerde ortaya çıkan sonuçları görmek üzere Bandırma cezaevine gittik.
Cezaevine girişimizde bizi bir İnfaz Koruma memurunun bağlamasından çıkan bir türkü karşıladı. Duvarlarda tutuklu ve hükümlülerin resim ve karikatür atölyelerinde yaptığı çalışmalar asılıydı.
Gördüğümüz, yolu cezaevine düşmeyenlerin anlayamayacağı bir şeydi. Yaşam devam ediyor ve sanat, içerde de olsa hayatla bağlarını koparmadan tanıklığını sürdürüyordu.
"Bu fotoğraf bizim için ütopyaydı"
Etkinliğin yapılacağı salona geçtiğimizde, içerde de duvarların varlığını sürdürdüğü yapılan oturma planından kendini ele veriyordu. Devlet erkanı önde, tutuklu ve hükümlüler arkada.
Bürokratların, "sayın"larla başlayan, cezaevinin fiziki koşulları sıralamalarıyla devam eden ve iyilik kötülük üzerinden cezaevinden çıkarken "iyi" insan olmanın ve hayata bir "rehabilitasyon" sonrası katılmanın anlam ve önemini belirten konuşmalarının ardından kalan kısa zamanda tutuklu ve hükümlülerde birkaç söz söyledi:
Hükümlü Ahmet Saygı, "Biz hepimiz yaşam sanatının birer sanatçısıyız. İçerde kısıtlı imkanlar içerisinde yaşamaya çalışıyoruz. Kötülükten söz ediliyor, aslında kötülük dışarıda. Biz dışarıdakiler için üzülüyoruz" dedi.
Bir başka hükümlü Hakan Akbaş ise şunları söyledi: "Yapılan proje ile burada ortaya çıkan bu fotoğraf bizim için bir ütopyaydı. Bize söz verenler umarım sözlerinde dururlar. Biz toplumun yaramaz çocuklarıydık, bizi buraya koydular. Bu bir hafta sonu evden çıkmama cezası gibi ama kimse unutmasın geri döneceğiz".
Ali Kaplan ise, "Anlayabilmek, dinleyebilmek ve paylaşabilmek çok önemli. Duyduğumuz tek heyecan var o da yaşama sevinci. Bende keşke sizlerden biri olsaydım da buraya bir şey getirebilseydim" dedi ve ekledi:
"Bu kadar sosyal adaletsizlik varken cezaevlerinin olmaması mümkün değil. Hem var olan adaletsizlik değiştirilmek istenmiyor, hem televizyonda, kimsenin başından ayrılamadığı dizilerde başka şeyler söyleniyor. Kurtlar Vadisi buna en güzel örnek".
Konuşmaların ardından cezaevindeki etkinlik yapılan halk oyunları gösterisiyle son buldu. Ege yöresi Zeybek oyunlarını oynayan tutuklu ve hükümlülerin coşkusunu ve gözlerindeki mutluluğu da herkesin görmesini isterdim.
Hem içerdekiler hem dışarıdakiler çok şey öğreniyor
Bandırma ve Kars'ta, sinema gösterileriyle, konserle, sanat atölyeleriyle, içeriyi ve dışarıyı kültür ve sanatla buluşturmaya devam eden Anadolu Kültür, "Adımlar attık ama henüz bitmedi. Açılan kapılarla diğer sivil toplum kuruluşlarının da başka cezaevlerinde etkinlikler gerçekleştirmesini umuyoruz. Hep ön yargılarla baktığımız cezaevlerine bakışımız değişiyor. Hem içerdekiler hem dışarıdakiler çok şey öğreniyor..." diyor.
Bu proje belki de, cezaevlerinin sivil toplum kuruluşlarının da bulunduğu kurullar vasıtasıyla kamunun denetimine açık tutulması gerekliliğinin en güzel göstergesi.
STK'lar cezaevi duvarlarını aşabilir! (KÖ/EÜ)