‘Batı Balkan Ülkeleri ve Türkiye’de Filantropi : Geleceğe Yatırım’ konferansı Sivil Toplum Kuruluşları İçin Teknik Destek Programı (TACSO) ev sahipliğinde, 25-27 Kasım tarihleri arasında Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da gerçekleşti.
TASCO hakkında |
TACSO, sivil topluma destek amaçlı 2009 yılında başlatılan bir AB projesi. Projenin kapsamında bulunan tüm batı Balkan ülkelerinde ve Türkiye’de çalışmalarına aynı zamanda, 2009 yılında başladı. Bu ülkelerin hepsi AB’ye girme sürecinde olan ülkeler ve TACSO, bu süreçte sivil toplumun güçlendirilmesi, demokratik süreçlere katılımın sağlanması için AB tarafından kurulmuş bir proje. |
Bosna-Hersek, Sırbistan, Arnavutluk, Kosova, Karadağ, Makedonya ve Türkiye’den sivil toplum, iş dünyası ve kamu temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen konferansta yasal çerçeve, kişisel ve kurumsal bağışlar, medya filantropi ilişkisi ve yerel kaynakların mobilize edilmesi gibi alt başlıklar tartışıldı.
Konferansın ilk gününde konuşan European Foundation Center hukuk müşaviri Hanna Surmatz, yasadışı aktiviteler ve terörün önüne geçme motivasyonuyla sivil topluma ayrılan alanın gittikçe küçüldüğünü ve Avrupa’nın genelinde ‘endişe verici bir kısıtlayıcılık trendi’ gözlemlediklerini belirtti.
Türkiye’de STK’lar ne tür sorunlarla karşılaşıyor?
Konferansın birinci gününde Türkiye masasında yürütülen grup çalışmasında Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının (STK) yasal çerçevede karşılaştığı başlıca sorunlar tartışıldı. STK temsilcileri, "kamu yararı" statüsünün kapsayıcılığı, Yardım Toplama Kanunu’ndaki kısıtlamalar ve STK’ların vergi muafiyetine tabi tutulmaması alanlarında eleştirilerini dile getirdi.
"Kamu yararı" statüsü
STK’ların yalnızca yüzde 0,4’ünün sahip olduğu "kamu yararı" statüsünü edinme sürecinin uzunluğu ve bürokratik zorluğunun altını çizen temsilciler, kamu yararı kriterlerinin Avrupa Birliği kriterleriyle uyumlu biçimde daha ayrıntılı olarak tanımlanması ve bu statüye sahip dernek sayısının arttırılması talebinde bulundu.
Kamu yararı statüsüne sahip STK’lara yapılan kurumsal bağışlardan yüzde 5 oranına kadar gider olarak gösterilebildiğini belirten TÜSEV Proje Koordinatörü Burcu Uzer, “Şirketlerin bu motivasyonla kamu yararı statüsüne sahip organizasyonlara yönelmesi, yerel ve küçük ölçekli oluşumların finansal kaynaklara ulaşımını zorlaştırarak kısır bir döngü yaratıyor” dedi.
Yardım Toplama Kanunu
STK’ların çalışmalarında kısıtlayıcı rol oynayan bir diğer faktörün ise Yardım Toplama Kanunu olduğunu belirten temsilciler; STK’ların yardım toplama çalışmaları yapabilmek için izne tabi olduklarını, ancak söz konusu iznin birer yıllık sürelerle ve kampanyalara özel olarak verilmesinin uzun vadeli kaynak geliştirme çalışmalarına engel olduğunu belirtti.
Kaynak geliştirmeye yönelik ticari faaliyetlerden vergi alınması ve kanunda yer alan diğer kısıtlayıcı faktörlerin STK’ların finansal sürdürülebilirliğini zorlaştırdığı vurgulanarak; STK’ların ticari faaliyetlerinin vergi muafiyetine tabi olması, Yardım Toplama Kanunu’nun kısıtlayıcı yapısını değiştirecek kökten bir düzenlemeye gidilmesi veya STK’ların bu kanuna tabi olmaktan çıkarılması gibi taleplerde bulunuldu.
Görüşmelerde öne çıkan diğer öneriler ise vergi indiriminin AB ülkeleri ortalaması olan yüzde 10’a çıkarılması, kamu kurumlarının STK’larla ilgili uygulamalarda eşgüdümlü hareket etmesi ve STK’ların ekonomik anlamda yarattığı katma değere dair veri toplama ve analiz çalışmalarının desteklenmesi yönünde oldu.
“Medyada görünür olmak"
Medya - filantropi ilişkisinin ele alındığı oturum konferansın en hararetli tartışmalarına sahne oldu.
Sivil toplum temsilcileri medyanın filantropi etkinliklerine ilgisizliğini eleştirirken medya temsilcilerinden Ereza Velaj Berisha, STK’ların medyayla ilişki kurma yöntemlerinin hatalı olduğunu söyleyerek, “Bir muhabirden CEO’nun ya da yazı işleri müdürünün görmek istemeyeceği haberler yapmasını beklemek yanlış. Öncelikle üst düzey yöneticilerle konuşmalı, basın organlarını bu tür haberlere açmaları için onları ikna etmelisiniz” önerisinde bulundu.
Çoğu STK’nın etkinliklerinden birkaç fotoğraf ve basın açıklaması göndermekle yetindiğini söyleyen Berisha “Haber değeri taşımak için yaratıcı etkinlikler düzenlemek ve medyayla partnerlik ilişkileri kurarak okuyucuların/izleyicilerin ilgisini çekecek bir hikaye ortaya koymak gerekiyor” dedi.
İki gün süren konferansta düzenlenen oturumlarda yardım toplama, kampanya yürütme, kişisel ve kurumsal bağışçılarla iletişim yöntemleri gibi konularda paneller ve tartışmalar yürütüldü.
Konferansa Türkiye’den Bianet’in yanısıra Mustafa Murat Özçelebi (AB Bakanlığı), Burcu Uzer (TÜSEV), Fikriye Çetin (İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı), Hikmet Ceyhun Göcenoğlu (IBM Türkiye), Sevda Kilicalp (Solution Space), Ebru Tiftikçioğlu (Fundraising School), Gizem Kahraman (Boyner Grup) katıldı. (ECA/HK)