Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Yıldırım Demirören şike dosyasıyla ilgili federasyon kararını açıkladı. Biz de açıklamaları Radikal gazetesi spor yazarlarından Bağış Erten'e sorduk. Erten kararın futbol ekonomisinden yararlananları tatmin edeceğini söyledi.
Şike dosyasına dair yaşananları değerlendirirken süreci yargının değil, toplumsal inisiyatifle toplumsal adalet isteğinin çözeceğini anlattı.
Demirören bu sabah 11.00'de yaptığı açıklamada, şike girişimlerinin sahaya yansımadığını, 22 müsabakada adı geçen profesyonel futbol kulüplerinin disiplin kuruluna (PFDK) sevk edildiğini söylemiş; ağır şike teşebbüsü ile ilgili olarak en az 12 puan indirme cezasının 58. maddeye eklendiğini belirtmişti.
TFF'nin kararı kamuoyunun beklentilerini karşılıyor mu?
Kararın kamuoyunun beklentilerini kaale alarak hazırlandığını söylemek çok zor. Futbolseverlerin çok fazla dahil olamadığı spor kamuoyu diye başka bir kamuoyu var. Onları ilgilendiren o kamuoyu. O da kabaca kulüpler, kulüp menfaatleri, federasyon yönetimleri, federasyon seçimlerinde oy kullanan delegeler...
Birinci günden beri onlar bu işin mümkün olduğunca en çabuk şekilde, en az cezayla, en az yaptırımla bitirilmesi gerektiğini düşünüyorlar zaten. Çünkü ortada bir ekonomi var ve onlar o ekonomiden yararlananlar.
TFF'nin başında Mehmet Ali Aydınlar olsaydı bu karar değişir miydi?
Bence Mehmet Ali Aydınlar da benzer bir karar almak için Olağanüstü Genel Kurulu topladı. Aradaki fark şuydu: Aydınlar Genel Kurulu da bu sürecin bir parçası yapmaya zorladı. Bu kararın sorumluluğunu paylaşmak istedi.
58. madde değiştirildi. Meşru bir tavır mı bu?
Disiplin yönetmeliği değişti. Aslında Türkiye tarihinde bir ilk değil bu. İnsanlar yargılanırken de ceza yasaları değişmişti.
Burada amaç ağır cezaların hafifletilmesi ise bu bir anlam kazanabilirdi. Ama yargılama sürecinin bir parçası olarak bu yapıldıysa mümkün olan en az hasarla atlatabilmek için bir telafi operasyonu kokuyor.
Artık herhangi bir takımın küme düşme olasılığı yok mu, böyle mi okumak lazım?
Bunu çok zorlaştırdıkları kesin ama burada temel sorun şu: Futbolu yönetenler futbolun hali hazırdaki sistemini, yöntemlerini, karanlık ilişkilerini aynen devam ettirmesini istiyorlar. Çünkü onlar bunun bir parçası.
Futbolun daha şeffaf, daha demokratik, herkesin görebileceği bir dünya haline gelmesini isteyenler ise bu karar süreçlerinde hiçbir zaman yer alamıyor.
Problem şu: Her hafta engizisyon kurulacak statlarda, her hafta büyük badireler atlatılacak. Bu sürecin ektiği nefret tohumları kolay ayıklanabilecekmiş gibi gözükmüyor.
Demirören'in açıklamalarında şikeye teşebbüsten söz ediliyor ama şike yok gibi bir sonuç çıkıyor. Şike davasını nasıl etkiler bu durum?
Çok açık bir şey söylemiyor ama onun imalarını alıyoruz. Birbirilerini bağlayan şeyler değiller ama ceza yargılamasının da iyi gitmediğini çok iyi biliyoruz. Ceza yargılaması sürecinde de çok ciddi aksaklıklar olduğunu görebiliyoruz.
Bu süreci yargı değil, toplumsal inisiyatifle toplumsal adalet isteği çözer. Mahkemelerde çözülmez bu iş.
UEFA ne der?
UEFA'nın da bu süreci çok iyi yönettiğini söyleyemeyeceğim. Onlar da pek çok usul hatası, pek çok hukuki problem yaşadılar. Dünyanın en temiz kurumları listesinde muhtemelen ilk yüzde UEFA ve FİFA yoktur. (YY)