* Sosyolog Frank Furedi'nin spikedonline.com'da yayınlanan bu yazısını Menekşe Arık bianet için Türkçeleştirdi.
Büyükler için boyama kitapları, Batı’nın çocuksulaşmasına işaret ediyor.
Her yerde bu kitapları görüyorum. Chicago’ya giderken havalimanında hediye dükkanına giriyorum, büyüklere boyama kitapları üst üste yığılmış bana bakıyor. Herhangi bir gazete bayi, süpermarket, kırtasiye, kitapçıya gidin; büyüklere boyama kitaplarının özene bezene sergilendiğini göreceksiniz. Amazon UK’de en çok satan kitaplar listesindeki 10 kitaptan dördü büyüklere boyama kitabı. Millie Marotta’nın resimlendirdiği Hayvanlar Alemi adlı bir boyama kitabı geçen yıl yayımlanmış ve bir yılda yarım milyon satmış.
Yeni bir moda çılgınlığının yükselişi, içimdeki sosyologun her zaman ilgisini, bazen de hayretini uyandırmıştır. Neden bu kadar çok yetişkin çocukluktan gençliğe geçerken geride bıraktıkları bir faaliyeti yeniden keşfediyor? Sırf can sıkıntısını atmak için el altında hazır bulunan bir faaliyet midir bu? Bir şeyin yerine başka bir şeyi koymanın yeni yollarını her daim aramakta olan biri olarak, yetişkinlerin karalama kitabı almasını kolaylıkla anlayabilirim. Ben de sürekli kitaplarımı düzenliyorum, bitmez tükenmez yapılacaklar listeleri hazırlıyorum, kafamı dağıtacak yeni yeni yollar icat ediyorum. Haliyle, anlamsız şeylerle oyalanma dürtüsüyle bir derdim yok. Fakat bu boyama kitapları olayında bana tuhaf gelen, biraz da canımı sıkan şey, bu anlamsız oyalanma faaliyetinin kaygı dolu yetişkinler için “anlamlı ve farkındalık yaratan” bir terapi olarak ambalajlanıp başarıyla pazarlanması.
Büyüklere boyama kitaplarının bu kadar çok satması, Batı toplumlarında terapi piyasasının ne kadar yayıldığını gösteriyor. Son 20-30 yıldır, giderek daha fazla sayıda ürün kendine has kullanım amacının yanı sıra sözde faydalı bir sağaltım etkisi olduğu iddiasıyla satılıyor. Büyüklere boyama kitapları da sırf kafanızı dağıtıp hoşça vakit geçirmek için değil, sizi stresten kurtarmak, “farkındalığınızı” artırmak ve gerçek kendiliğinize dokunmanızı sağlamak iddiasıyla pazarlanıyor.
Zihnin McDonaldslaşması
Büyüklere boyama kitapları endüstrisi, iyi hissetme ve farkındalığın pazar malı haline getirilmesinin bir yansıması. Terapi kültürünün Batılı hayalgücünü hakimiyeti altına aldığı bir zamanda, çocukluktaki boyama zevkinin kıymetli bir yetişkin uğraşına dönüştürülmesi için ruh sağlığına nasıl da iyi geldiği anlatılıyor. “Farkındalığın” insanlığın her türlü varoluşsal derdine deva diye başarıyla pazarlandığı bir dünyada, boyama kitaplarının stresin çaresi diye satılması çok da şaşırtıcı değil.
Birkaç örneğe bakalım... Lucy Mucklow ve Angela Porter’ın Boya Beni Stresten Kurtul – Fişi Çekip Gevşemek için 100 Boyama Şablonu (Zen Boyama Kitabı) reklamında “stres altındaki yetişkinlerin içsel yaratıcılıklarına zahmetsiz, kolaylıkla yeniden dokunması için mükemmel kitap” sloganı atılıyor. Belli ki “stresten kurtulmanın zahmetsiz ve ucuz yolu” olan bu kitap, “stres yaratan etkenlere bir alternatif sunarak nihayetinde kaygının etkilerini alt etmeye yardımcı oluyor”. Sihirli iksir. Mucklow ve Porter’ın ortaya çıkardığı Dinginliğe Boya Beni ve Mutluluğa Boya Beni kitapları da dingin yahut mutlu bir hayat satın almak isteyen müşteriler için tasarlanmış.
Basit bir şablonu izleyerek gevşeme işi, McDonald’s hazır yemek modelinin kârlı pazarlama stratejisinin izinden gidiyor ki bu da pek şaşırtıcı değil, zira farkındalık bir nevi abur cubur terapiyi temsil ediyor, yani abur cubur yiyeceklerin işlevsel muadili.
Tiddy Rowan’ın Kendinizi Boyamayla Sakinleştirin: Farkındalık Yaratan Boyama Kitabı ise iyice uçta yer alıyor. Bu yayın açıktan açığa “büyükler için farkındalık yaratan boyama kitabı” diye satılıyor. Müşterileri “stresi gevşetin, yönlendirin ve defedin” diye gaza getirirken bize de “resim yapma ve boyama yoluyla bilinçdışı bilgileri ve dingin düşünceleri salıvermeyi” öğütlüyor. Bu kitabın tanıtım yazısı, terapi kültürünün bütün kilit noktalarını tam on ikiden vuruyor. Kitabın “özgün resimlerine eşlik eden ilham verici alıntılarla deneyimi derinleştirerek zihni, bedeni ve ruhu rahatlatmanın kolay bir yolunu sunması, aynı zamanda hayalgücünü zenginleştirmesi ve iyi olma hissi yaratması” ile iftihar ediliyor. “Zihni rahatlatmanın kolay yolu” – kitabın en çekici özelliği bu işte.
İyi hissetmenin tüketimi
Büyüklere boyama kitaplarının çok satanlar listesine girmesinin nedeni, zamanın ruhunu yankılaması; zamanımızın yaygın inanışına göre, hiç olmadığı kadar stresli ve kaygılı bir dünyada yaşıyoruz. İyi olma fikrinin yaygınlaşması bile kendi içinde kültürel anlamlar barındırıyor. İyi olmanın terapi yoluyla başarılması gereken bir şey olduğu algısı, iyi olmanın olağan olmadığı izlenimini besliyor. Normal halimizde “iyi olmadığımız” fikri, iyi olma haline erişmek için yardıma ihtiyaç duyduğumuzu öne süren farkındalık endüstrisine zemin teşkil ediyor. Bu fikri sırf yetişkinlere değil okul çağındaki çocuklara da kakalıyorlar.
Toplum kendi halinde iyi olduğuna inanmaktan bir kere vazgeçti mi, toplumdaki bireyler artık terapi endüstrisi girişimcilerinin iddiaları karşısında kolay hedef haline geliyor. Farkındalık modasına atfedilen faydalar ise parmak ısırtacak cinsten! İddia edilen o ki farkındalık kişinin “öz denetimini” ve “nesnelliğini” artırıyor; ayrıca hoşgörü, ılımlılık ve odaklanmayı tavana vurduruyor, zihni açıyor, duygusal zekayı besliyor, insanlara nezaket, kabullenme ve şefkat ile yaklaşmanızı sağlıyor. Hem daha iyi uyumanıza hem daha enerjik olmanıza yardımı oluyor. Dahası insanlığın bütün varoluşsal dertlerine deva olan bu merhem belli ki gençlerde kanser riskini azaltıyor, uyuşturucu ve alkol bağımlılığının nüksetmesini önlüyor, stresten bunalmış çalışanların kronik ağrı ve depresyonla baş etmesini kolaylaştırıyor. Bir de insanı daha karizmatik hale getiriyor. Hamile kalma şansınızı da artırıyor! Yani o şablonları boyasanız iyi edersiniz.
Farkındalık yaratan boyama kitapları, günümüzde terapinin McDonaldslaşma sürecine işaret ediyor. Çetrefilli, özenli ve cefalı doğasından arındırılmış, zahmetsiz, basmakalıp, tek lokmalık terapi artık hem okullarda hem de kamu kuruluşları ve özel şirketlerde stresten kurtulmanın etkili bir aracı olarak sunuluyor.
Özünde farkındalık endüstrisinin tek zararı, insanları günlük hayatın güçlükleri karşısında kendi baş etme yollarını bulma çabasından alıkoymak oluyor. Elbette kitap boyamak kendi halinde bir uğraş; kimi yetişkinler için anlamı olabilir, kimileri için de olmayabilir. Fakat sakinleştirici etkisi ne olursa olsun, sanat terapisinin düşük düzeyli bir alternatifi olduğu kesin. Seri üretimli tasarımları boyamanın yaratıcı güçlerinizi ortaya çıkarması pek olası değil. Serbest çizim, kendi sanat ve tasarımlarınızı yaratmak gibi uğraşların hayalgücüne dayalı içgörünüzü harekete geçirip geliştirmesi çok daha muhtemel.
Sağaltıcı hayalgücünün çocuksulaştırılması
Yetişkinlere yönelik bu yeni rahatlama yönteminin çocukluk nostaljisinin cazibesi üzerinden pazarlanması da zamane işi. Yirmi birinci yüzyılda varoluşsal güvenliğe erişmenin en iyi yolu olarak çocukluğa kaçış motifi sıklıkla işleniyor. “Büyümüş olan çocuklarız yalnızca,” diyor, Büyüklere Boyama Kitabı: Stresi Atan Desenler ve Mandalalar’ın tanıtım yazısında. İçimizdeki çocuğa apaçık bir çağrı bu. “Gevşemek ve yaratıcılığımızı keşfetmek istiyoruz” diyor ısrarla, “farklı renklerle oynamak istiyoruz”.
Fakat esasında yetişkinler sadece “büyümüş olan çocuklar” değildir. Çocuk ile yetişkin arasındaki fark biyolojik olgunlaşmadan ibaret değildir: kültürel bir edinim, ahlaki bağımsızlığın ve özerkliğin gerçekleştirilmesi söz konusudur. Batı kültürünün yetişkinleri kendilerini ve sorumluluklarını ciddiye almaktan uzaklaştırdığı bu zamanda, büyükleri kum havuzuna dönmeye davet etmek günlük yaşamı çocuksulaştırma eğilimini pekiştiriyor. Ne yazık ki içimizdeki yetişkin çocuğa yapılan babacan çağrı genellikle büyüklerin belli ki geride bıraktığı duyarlılık ve duygusal bilgiyi yeniden yakalamasının yolu olarak sunuluyor. Çocukların duygusal açıdan üstün tutum sergilediği fantezisi de terapinin McDonaldslaşmasının en sinsi yönü olsa gerek.
Boyama kitabı almanın itiraz edilecek bir tarafı yok. Ama sözde sağaltıcı etkileriyle kendinizi kandırmayın. Hoşumuza gitse de gitmese de kaçıp çocukluğumuza sığınmamız mümkün değil. (FF/MA/ÇT)
* Frank Furedi, sosyolog, eleştirmen. Therapy Culture: Cultivating Vulnerability in an Uncertain Age (Terapi Kültürü: Belirsizliklerle Dolu Bir Çağda Kırılganlığı Beslemek) adlı kitabı Routledge tarafından yayımlanmıştır.