Atlet Süreyya Ayhan Kop, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü (GSGM) Tahkim Kurulu'nun verdiği dört yıl müsabakalardan men cezasına itiraz edip Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi'ne başvurunca ömür boyu men cezasıyla karşı karşıya kaldı.
2007'de Olimpiyat Oyunları'na hazırlanırken doping testinde kanında yasaklı madde çıkan Kop, Atletizm Federasyonu Disiplin Kurulu tarafından ömür boyu pistlerden men edilmişti. Daha sonra GSGM Tahkim Kurulu cezayı dört yıla indirmiş, Kop'sa itiraz edip kararı uluslararası mahkemeye taşımıştı.
"Ayhan, yeterince sahiplenilmedi"
Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi ve cinsiyetvespor.org'un yazarlarından Dr. Canan Koca Arıtan, bu sonucu ve Türkiye'de antrenör-sporcu ilişkisindeki sorunlar ve çözümsüzlükleri bianet için değerlendirdi.
Arıtan, Kop'un durumunda yalnızca doping konusunun değil, Türkiye'de yetişen bir kadın sporcu olarak ona federasyonun ve diğer kurumların sahip çıkmamış olmasının da etkili olduğunu söyledi.
Sporda uluslararası arenadaki karar alma süreçlerinin aynı zamanda politik süreçler olduğuna değinen Arıtan, "Federasyon olarak ne kadar güçlü iseniz, orada o kadar masaya oturma ve söz hakkınız oluyor. Sporcunuzu yönlendirebilirsiniz, bilinçlendirebilirsiniz, kontrol edebilirsiniz. Sanıyorum buralarda sıkıntılar yaşadık" dedi.
Sporcudan çok antrenörün eşi gibi görüldü
Medya ve federasyonun Kop'u sporcudan çok, "antrenörünün eşi" ve bir "kadın" olarak görmeyi tercih ettiğini söyleyen Arıtan, bir sporcuya böyle bakılmasının başarısını törpüleyeceği düşüncesinde.
Türkiye'de antrenör ve sporcunun tanımlarının, istihdam alanlarının, ilişkilerinin nereden başlayıp bittiğinin belli olmadığını anlatan Arıtan'a göre, Süreyya Ayhan'ın hikayesine de bu açıdan bakmak önemli:
"Antrenör de sporcu da profesyonel meslek sahibidir ve aralarında bir güç ilişkisi vardır. Bu ilişki her zaman sporcunun lehine olmayabilir. Bizde ise bu ev içi alan gibi, mahrem sayılıyor. Antrenörlerin, sporcuların bedenleri, kariyerleri ve gelirleri üzerinde çok fazla söz hakkı var ve aldıkları kararları soruşturacak bir mekanizma yok.
"Antrenör sporcunun her şeyinden sorumlu, sporcu da antrenöre her şeyini anlatmakla yükümlü. Hele ki milli sporcuysanız, antrenörünüzle özellikle müsabaka sezonlarında çok daha fazla vakit geçiriyorsunuz. Sporcunun kendi bedeni üzerinde, antrenmanın şiddeti ve yoğunluğu, kullanılan ilaçlar, cinsel taciz vb. konularda söz hakkı olmalı, sömürülmemeli.
"Birçok ülkede olduğu gibi, federasyonun bu konuda prosedürler belirlemesi, sorumluluk alması ve yaptırımı olması gerekiyor. Bunlardan sporcu ve antrenörün de bilgisi olmalı; sporcu herhangi bir olumsuz davranışa maruz kaldığında şikayet mercii bulmalı. Kop'un karşılaştığı sonuç üzerine, üst düzey spor yetkililerin bulunduğu kurumların oturup bu konuda bir strateji oluşturmalı."(YC/EÜ)