Ayşe Gülsen Güçlü, sosyal hizmet uzmanı, İzmirde yaşıyor, 54 yaşında; 36 yıl önce Ankarada düzenlenen son Avrupa Şampiyonasına katılan Bayanlar Milli Takımının oyuncusu.
Ankarada 1967de düzenlenen Avrupa Şampiyonasına birlikte katıldığı takım arkadaşları ile 2003 Şampiyonasının ilk günü Ankarada buluşan Güçlü, Türkiyede voleybola verilen önemle birlikte ilgi, emek ve maddi desteğin de arttığına dikkat çekti; Takımımız çok daha büyük başarılara imza atacaktır ama, bu başarıyı da küçümsememek lazım dedi.
Bir milli takımın oluşması çok zaman ve emek ister. Şimdiden, bundan on sene sonrasının takımı hazırlanmalı diyen Güçlü, Türkiyede voleybolun İstanbula endeksli geliştiğini vurguladı.
Güçlü, Diğer kentlerde de çok başarılı ve yetenekli gençler var. Beden dersleri, spor saatlerine dönüşmeli, Türkiye çapında yapılacak taramalarla yetenekli çocuklar bulunmalı diye konuştu.
Milli Takımın Mayıs ayından bu yana kampta olduğunu ve kısa süre önce antrenörleri Deniz Esinduyun yaşamını yitirdiğini hatırlatan Güçlü; bianetin sorularını yanıtladı:
1967de Avrupa Şampiyonasına kimler katılmıştı? Bayan Milli Takımında kimler vardı?
Ayşe Gülsen Güçlü, İlter Ayata, Alev Ercins, Gülay Tambay, Canel Telatar, Güneş Çapa idarecimiz, Ayşe Ateşli, Perihan Özbilgin, Özden Şahsuvaroğlu, Meral Kalçaoğlu, Nur Başaran, Aylin Üstündağ ve Ayşe Sarıyürek. İdarecimiz, Güneş Çapa
Avrupa Kupası, bundan tam 36 yıl önce son olarak Ankarada düzenlendiğinde, biz bu ekiple sahaya çıkmıştık. Bizim için çok önemli bir başarıydı.
Türkiye, 22 yıl aradan sonra ilk kez Avrupa Şampiyonasına katıldı; şampiyona Ankaradaydı. Siz de, eski takım arkadaşlarınızla birlikte, organizasyonun davetiyle Ankaradaydınız. Organizasyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Organizasyonun ilk günü, Voleybol Federasyonu bizi Ankaraya davet etti. Milli Takım oyuncularımız bize çiçek verdiler, biz onlara plaket verdik. Kızlarımız bu sene, bayrağı bizden çok daha ileriye taşıdılar. Çok iyiydiler. Ancak, beklenmeyen başarının ardından yükselen beklenti, ikinciliğe gölge düşürdü.
İkinciliğe tepki gösterenler, Polonya karşısında başarılı bir oyun ortaya koyamadıkları gerekçesiyle Milli Takımı eleştirenler çoğunlukta. Bu eleştirileri siz nasıl buluyorsunuz?
Takım oyununda her zaman iniş-çıkışlar olabilir. Ortada bir hedef var. O hedefin çok üstünde başarı yakalandıktan sonra, insanlar ister istemez bir çözülme yaşıyor. Bu, sporcu psikolojisi için de çok doğal.
Kızlarımız ve çalıştırıcıları çok emek harcamışlar. Bunun yanı sıra, organizasyon vesilesi ile Türkiyede voleybolun gelişimini görme imkanı da bulduk.
36 yıl öncesi ile bugünü karşılaştırmak mümkün mü?
Bizim zamanımızda, Federasyonun parası yoktu; dış temasımız yok denecek kadar azdı. Milli Takımın kamp süresi, 10-15 günü geçmezdi. Bu çocuklar, Mayıstan beri ailelerinden, sevdiklerinden uzakta, kamptalar.
Salon çok doluydu. Biz bomboş tribünlere oynardık, izleyicilerimiz de genellikle hep erkek olurdu. Artık öyle değil. Anneler, çocuklar, eşler salondaydı.
Şampiyonaya Orkid sponsor olmuştu. Ne seyirciler, ne oyuncular, ne idareciler bu durumu garipsedi Bu, Türkiyenin gelişimini fark etmek açısından, önemli bir göstergeydi. Adet dönemleri nedeniyle kadınların hormonlarıyla oynandığı günlerden, kadınların orkidin sponsorluğuyla sahaya çıktığı günlere geldik.
Kızların boyları çok uzadı, kendilerine güvenleri arttı. Artık korkmadan oynuyorlar.
Siz voleybola nasıl başladınız?
Bizim zamanımızda, aileler sporcuları şimdiki gibi teşvik etmezdi. Ben atletizm istiyordum, ablam voleybol oynuyordu. Ailem ya ablanla birlikte voleybol oynarsın ya da spordan vazgeçersin dediği için biraz da mecbur kalmıştım voleybola.
Oysa unutmamak gerekir ki, ancak ailesi direnen çocuk sporcu olur. Bütün sporlarda, bir çocuk ne kadar yetenekli olursa olsun; okulun ve ailenin etkisi çok büyük.
Türkiyede sporun ve voleybolun gelişmesi için neler yapılmalı?
Okul idareleri ve beden öğretmenleri beden derslerine daha çok önem vermeli. Voleybol, İstanbula endeksli olmaktan kurtarılmalı. Diğer kentlerdeki başarılı ve yetenekli çocuklar keşfedilmeli; altyapıya ağırlık verilmeli.
Bir takımın oluşturulması, çok zaman ve emek istiyor. Şimdiden bundan on sene sonraki takımı oluşturmak için hazırlıklar başlamalı.
Voleybol ve basketbolda, eğitim düzeyi diğer spor dallarına göre biraz daha yüksektir. Takım arkadaşlarım ve ben, hepimiz okula devam eder; Milli Takım Kampına katılabilmek için okul idaresine hasta raporu götürürdük. Bu çocuklar aylardır kampta. Milli Eğitim Bakanlığının ve okul idarelerinin sporculara esneklik tanıması önemli.
Bizim, sporcu yetiştirmemiz gerekiyor. Spor okulları ve spor dersleri ile çocuklarımızı ilköğretimden itibaren spora yönlendirmemiz önemli.
Voleybolu ne zaman, neden bıraktınız?
Bizler, evliyken de voleybola devam ettik. Ben 25 yaşımda, İzmire taşındığım için voleybolu bırakmak zorunda kaldım. Çünkü, İzmirde oynayabileceğim bir takım yoktu. İzmire taşınırken hamileydim ama, Ankarada kalsaydım hamileliğim sorun olmazdı. Ben, Alev ablanın sahada göğüslerinden süt geldiğini hatırlıyorum.
Voleybolun diğer sporlardan farkı ve size kazandırdıkları nedir?
Voleybolda beden bedene mücadele etmezsiniz. Mücadeleniz, takım içinde ve kendi kendinizedir. Çok çabuk düşünmeyi, hızlı karar vermeyi gerektiren; bir anda çok fazla varyasyon çıkabilen bir spor. En önemlisi, voleybol bir takım oyunudur. Voleybol bana, hayatım boyunca sağlam durmamı sağlayan takım ruhunu yaşattı; mücadele etmek duygusunu kazandırdı. (BB)