Carkî cara, rehmet li dê û bawê gohdara. Çok û çolistan, berri û beristan, havîn çu hena hat zivistan. Berfê da çokê hespan.
Böyle başlardı rahmetli nenem çîroklarına (hikâyelerine). Bazalt ve kadim şehrin eski evlerinin kocaman odalarından birinin ortasına kurulmuş mangalının, ondan daha büyük üzerindeki kürsüsünün en üstüne yayılmış koca bir yün yorganın yarı bellerimize kadar altına girer ve can kulağıyla eski çağlardan kalma binler yıllık hikâyeleri dinlerdik. Çoğu kez o hikâyeleri dinlerken uyuyakalırdık.
Bizim dengbêjlerimizdi ninelerimiz.
Sonra biraz büyüdük. Ya da büyüdüğümüz aile içinde kabul gördü. Biz de öyle saydık kendimizi. Bu kez babamız ellerimizden tutup kış geceleri esnaf kahvelerinde dinletti bizlere o gaipten gelen hikâye anlatıcılarını. Hikâyeler nedense hep en heyecanlı yerlerinde kesiliyordu. Nerden bilirdik ki o arkası yarınlı radyo dizilerinin en eski anlatıcılarının o hikâyeciler olduklarını.
Sözlü anlatı, sözlü kültürler üzerine o kadar az çalışma var ki ve bu az çalışmalar içinde "biz"e ait böylesine özgün örneklerle karşılaşınca insan ister istemez sahiplenip paylaşmak istiyor. Abidin Parıltı'nın Dengbêjler'i* bu türden çalışmalardan. Unuttuklarımı yeniden hatırlattı bana. Bilmediklerimi de öğretti, kavrattı.
Uzun yıllar önce duymuş sonra unutmuştum. Benim dinlediğim dengbêjler de hikaye anlatıcıları da "bi sê dengan dike gazî," diye sürekli tekrarla konuşurlardı. Üç sesle sizi çağırıyorlar derlerdi. Sözün inceliği üç sesle başlardı. Ne bir eksik ne de fazla. Neden iki ya da dört ses değil de üç ses. Anlam veremez ve yanıtını da bulamazdım. Hâlâ da bulabilmiş değilim. Unuttuğum sesleri anımsattı bana Dengbêjler.
Kızılderililerin hikâyelerini büyükanneleri anlatırmış. Ne kadar da Kürtlere benziyor. Onu da Abidin'in kitabından öğrendim.
Mehmed Uzun da "Dengbêjlerim" ismiyle bir kitap yazmıştı. Epeyce sonra Uzun'a, "Nerden aklına geldi de bu unutulmuşları yazdın" diye sormuştum. "Yitiyorlardı. Toplum onları dışlamıştı. Adam yerine koymuyordu. Oysa onlar bir zamanlar çok ayrıcalıklıydılar. Her büyük bey'in, aşiretin ünlü bir dengbêji olurdu. Zenginlik ve büyüklüklerinin ölçüsü onlarla olan ünlü bir dengbêjlerinin olması ile orantılıydı. İşte bu nedenle bu yitik zamanlarda sadece Dengbêjlerim kitabını yazmakla kalmayıp, Diclenin Yakarışı'nın başkişisini de onlardan biri olarak Kör Bro'yu seçtim. Olması gereken buydu. Bu dengbêjlere bir vefa borcuydu" demişti.
Abidin Parıltı'nın Dengbêjleri bir hafıza tazeleme, bellek yineleme, hatırlatma kitabı. Geçmişi, geçmiş seslerin tınısını anımsatmanın edebiyat tadında akademik hissiyatı...
Bir zamanların epeyce öncesinde olduğu gibi: Berê gotin hebû, önce söz vardı. Sözün olduğu devirlerde dengbêjler vardı. Vaka ki söz bitti, sözün sahipleri de, dengbêjler de bitti. Onların yeniden dirilişi sanki biraz da siyaseten zuhur buldu. 1999 yılı ile birlikte HADEP'li belediyelerle Kürtler yerel siyasal arenada "Artık biz de varız" dediler. Sonra kültür sanat festivalleri, şenlikleri başladı. Sonra da adı da kendi de yiten dengbêjlerin sanki yeniden "iade-i itibarı" gündeme geldi.
İtibarları defleri, sesleri ile yeniden varlık bulsa da, şimdinin dengbêjleri artık gezmiyorlar. Bir yerlere çağrılmayı bekliyorlar. Ya da şehirde bulabildikleri bir mekânda (Mesela Diyarbakır'da Dicle Fırat Kültür Merkezinde) birbirlerinin kokusunu alıyorlar. Arada bir de seslerine ses katıyorlar.
Dengbêjler, sözün yazgısı; farklı kültürlerdeki sözlü anlatının da karşılaştırmalı bir çalışması olmuş aynı zamanda. Referansları ile de özgün bir örnek. Kürtlerin Homerosu Ebdalê Zeynikê'den, "Dengbêj dediğin üç gün üç gece söylediği halde hâla söyleyeceği sözü olandır" diyen Karabetê Xaço'ya; Mehmed Arif Cizrawî'den Eyşe Şan'a, ve Şakiro'dan Mıradko'ya uzanan bir hüzünkâr yolculuk olmuş.
Abidin Parıltı ve Sözün Yazgısı Dengbêjler, "Çağlar boyunca öğrenmeden öte bir gelenek olan, hikâye anlatıcıları tarafından bugüne taşınan destanlar, her anlatan kişi tarafından üstüne anlatıcının duyguları, düşünceleri, düşleri de eklenmiş ve dilden dile geçerek, yeni mecralarda akarak biçimlenmiş" yaşanmışlıkların bugüne kalan haysiyetli ve hakkı teslim edilmiş yüzüdür. (ŞD/TK)
* Abidin PARILTI. Dengbêjler. İthaki Yayınları. Ekim 2006. İstanbul. 9 ytl.