Şiddeti önlenmede en önemli araç olan İstanbul Sözleşmesi, 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi. Sözleşme, başta kadınlar olmak üzere, tüm bireyleri şiddete karşı koruma konusunda yükümlülük içeriyor.
İstanbul Sözleşmesi’nin AKP hükümeti ve Türkiyeli kadın hakları savunucularının ortak mücadelesiyle oluşturulduğunu hatırlatan dönemin kadın hakları savunucuları, sözleşmenin, AKP’nin en önemli icraatlarından olduğunu vurguluyor.
“Henüz hükümet kanadından ses yok”
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü şöyle dedi:
“Öncelikle İstanbul Sözleşmesi’ne karşı henüz hükümet kanadından bir söz yok. Sadece geçen aylarda bir toplantıda Sayın Cumhurbaşkanı’na birilerinin ‘İstanbul Sözleşmesi’nden mağduruz’ dediğini onun da ‘Bu değişebilir Kuranı Kerim’in bir cümlesi değildir’ dediğini biliyoruz.
“En azından sekiz ayda bazı gazetelerin ana sayfalarında aile düşmanı olarak nitelendirildiğimizi bizlere saldıran tarikat ve cemaat grupları var. Sözleşmeye ve kadın hakları savunucularına saldırı konusunda, şu an Saadet Partisi’nden milletvekili ve Edirne’de Saadet Partisi il başkanı de dâhil oldu."
‘Sözleşme bu hükümetin yaptığı en iyi icraat’
"İstanbul Sözleşmesi bugüne kadar yapmış olduğu en iyi icraat. Türkiye’nin sözleşmenin öncüsü ve ilk imzacısı. Ancak, sahada bunu uygulayacak yargı personelinin direnciyle karşılaşan bir sözleşme. Sözleşme, cemaat ve tarikatlara, ‘köşede sen dur’ diyor. ‘Senin yaptıklarının karşısında devlet’ var diyor. İstanbul Sözleşmesi kadını koruyacağını söyledi. Bu da, bu çevreleri rahatsız etti.
“Sözleşme diyor ki, ‘aile içinde istismar varsa, şiddet varsa, hiç durma gel ben seni korurum, bunları önlemek için de gayret sarf ederim’ diyor.
‘Hükümet sözleşmenin arkasında durmalı’
“İşte bununla tüm erkek egemenliğinin bittiğini gördüler. O çevrelerin kopardığı bir yaygara var. Hükümet cenahına bakıyorum sesleri çıkmıyor. Doğru yolda olduğunun farkında. Biz kadın örgütleri de bu sözleşmenin arkasında durması gerektiğini söyleyeceğiz. Sözleşme, hepimiz için kapı gibi dayanaktır.
"Aslına bakarsanız tartışmamız gereken, sözleşme değil sözleşmeyi nasıl uygulayacağımızdır. Sözleşmeyi feshederseniz, bunun karşısında Türkiye durur. Sayın Cumhurbaşkanı’na seslenmek istiyorum. Kendisi kim neyi anlatır bilmiyoruz. Biz, İstanbul Sözleşmesi’nin neden uygulanmadığını anlatmak lazım. Kadın Hareketi İstanbul Sözleşmesi’nin önemini Cumhurbaşkanı’na anlatabilir.”
“Sözleşme iptal edilirse, uluslararası alanda yaptırımları olur”
Avrupa Kadın Lobisi Türkiye Koordinasyonu’ndan Dr. Selma Acuner de, kadın meselesinin araçsallaştırıldığına dikkat çekerek, şöyle dedi:
“Genel olarak kadın haklarına yönelik bir saldırı olduğu açık. Uzun süredir devam ediyor. Bunu nafakayla deniyorlar. Önce yerel yasalar üzerinden gidiyorlar sonra uluslararasına dönüyorlar. Sözleşme AKP döneminde yapıldı. Kadın örgütlerinin çabası ile imzalayan Türkiye idi.
“Bir uluslararası sözleşmeyi imzaladığınızda geri dönüş, iptal etmek son derece zor ve kabul edilemez zaten. Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurucularından biri. Bütün bu koşullar çerçevesinde ben Dışişleri Bakanlığı'nın ne dediğini ve ne diyeceğini merak ediyorum. Türkiye'yi uluslararası konumda zora düşüren bir durum oluşur. “
“Türkiye bunun öncüsü olmuş, sözleşmeyi hazırlamış ilk imzacısı olmuş bir ülke. Şimdi Türkiye sözleşmeyi imzaladıktan sonra ne oldu da bunu geri çekiyor? Çektiği zaman bunun getireceği sonuçları göze almış durumda mı? Bunun sonuçları var.
"Türkiye BM’de kadın örgütleri temsilcileri aracılığyla toplumsal cinsiyet kavramının öncüsüydü. Şimdi, toplumsal cinsiyet kavramından vazgeçilmek isteniyor. Çok ciddi bir geri dönüş var bunu kimse kabul etmez. “
“Sözleşmeyi, BM’den AB’den almadık”
KA.DER eski başkanı ve Sosyal Dayanışma Ağı'ndan Çiğdem Aydın da kadınların kazanılmış haklarından vazgeçmeyeceklerini belirtiyor:
“Kadın örgütleri çok büyük emek verdik. Öyle tepeden inme bir şey değil. BM’den gelen bir şey değil. O dönemi kadın örgütleri devletin bizzat kendisinin yaptığı topladığı veriler var son derece sağlam dayanakları var. Bu nedenle, adı İstanbul Sözleşmesi tamamen bize ait bir şey olduğu için adı İstanbul Sözleşmesi. Bunu BM’den ya da AB’den almadık.
“Bizzat Türkiye kendi verileri ile ve kadın örgütlerinin alandan gelen bilgileri ile hazırlandı. Dışarıdan gelen bir sözleşme değil. Asla ve kata vazgeçilmesi düşünülemez. Bundan geri dönemeyiz.” (EMK)