Yer: İzmir, tarih: 3 Haziran 2013.
Kaçakçılık ve Organize Şube’de biri komiser yardımcısı dört polis, herhangi bir ihbar ya da şikayet olmaksızın, sabaha karşı 03:00’te direnişle ilgili tweet’leri “kontrol etmeye karar verdi.”
Polisler, “seçtikleri” tweet’lerden tutanak tuttular.
Savcıya sundukları tutanağa, “sosyal medyada yapılan kontrollerde” diye yazdılar.
Savcı Erhan Ünlü tweet’leri delil kabul etti, soruşturma başlattı.
Savcı Özcan Pehlivan iddianame yazdı, 29 kişinin, tweet atarak “halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiğini” ileri sürdü.
Dokuz kişinin tweet’lerinin “ifade özgürlüğü sınırları içinde olduğuna” karar verildi, 29 kişiye dava açıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, davada “mağdur” sıfatıyla yer aldı.
Başbakan “Bela” dedi, talimat oldu
İzmir Barosu’nun bugünkü basın açıklamasında, Başbakan Erdoğan’ın 2 Haziran 2013’te söylediği “Baş belası Twiter” sözünün, polislerce talimat sayıldığı ifade edildi:
“Bu açıklamayı talimat addeden bir kısım kamu görevlisi tarafından yurttaşların özel hayatlarına, ifade özgürlüğüne saldırı mahiyetinde operasyonlar gerçekleştirildi. Birçok yurttaş gözaltına alınarak haklarında soruşturma veya dava açıldı.”
“Tweet” suçunu kabul etmediler
24 Şubat’taki ilk duruşmada, sanıkların avukatları tweet’lerin “yasak delil olduğunu”, dosyadan çıkarılmasını talep ettiler. Sanıklar da deliller hukuka aykırı olarak kaydedildiği gerekçesiyle tweet’lere dair soruları yanıtlamadı.
Polis kendini savcı yerine koydu
İzmir Barosu bugün, dört polis hakkında suç duyurusunda bulundu, Savcı Özcan Pehlivan’ı da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikayet etti.
Polislerin “kendilerini savcı yerine koyduğu” ifade edildi.
Polislerle ilgili şikayette, “delillerin Ceza Muhakemeleri Kanunu’na aykırı şekilde toplandığı” ifade edilerek, dört polisin de “görevi kötüye kullanma, verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme, iftira, düşünce ve kanaat özgürlüğünü engelleme” suçlamalarıyla yargılanması istendi.
Polise bu yetkiyi kim verdi?
Polisler hakkındaki suç duyurusunda da “sosyal medya kontrollerinden” bahsedildi:
“Suça konu tespit tutanağında var olan ‘sosyal medyada yapılan kontrollerde’ cümlesi hukukçuları dehşete düşürecek bir itiraftır.”
“Anlaşılan o ki, sadece gözaltına alınan kişilerin değil daha sayısı bilinmeyen yüzlerce, binlerce kişinin iletişim adresleri ve hesapları takip edilmiş ve kuvvetle muhtemel halen de edilmektedir.”
“Yanıtlanması gereken temel soru şudur; suça konu tespit tutanağını hazırlayan polisler bu kontrol yetkisini nerden ve kimden almışlardır? Polislere kim veya kimler bu yönde talimat vermiştir? Anlaşılan odur ki, devlet bütün vatandaşlarını bu yolla sanal alemden kontrol etmektedir.”
“Twitter davası” nedir?
İzmir’deki 31 Mayıs 2013 Gezi direnişine destek için tweet atan 29 öğrenciye “halkı kanunlara uymamaya tahrikten” dava açıldı.
Türk Ceza Kanunu’nun 217/1. ile 218/1. maddeleri uyarınca “Halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik etmekle” suçlanıyorlar, haklarında üç yıla varan hapis cezası isteniyor.
31 sayfalık iddianamenin 29 sayfası öğrencilerin attığı tweet’lerden oluşuyor. Suça konu olan tweet’ler arasında, eylem yerine doktor ve ambulans çağırmak, sirke, limon ve süt desteği istemek, eyleme katılım çağrısı yapmak, wi-fi şifresi yayınlamak ve İzmir Barosu’nun kriz merkezi numarasını paylaşmak var. (AS)