İşte tam o günlerde Türkiye Sosyal Forumu'ndan (TSF) bir arkadaşımla konuşurken "en az bin kişi gideceğiz" demişti de, gülmüştüm, bin kişinin alana bile çıkmasının zor olduğu bir ülkede bin kişinin başka bir ülkedeki bir sosyal hareket toplantısına gitmesi ihtimali bile bana çok hayalci gelmişti...
Geçen hafta işte o sözü edilen sosyal forum için Atina'daydık. Üstelik birkaç on fazlalıkla bin kişiyi geçmişti sayımız. Hem şaşırtıcı bir katılımdı, hem de şahane.
Otobüs, uçak, feribot; herkes orada!
3 Mayıs sabahı İstanbul'dan hareket eden çeşitli örgüt, sendika, parti ve TSF'ye ait toplam 16 otobüs, uçakla gelenler, feribot tercih edenlerle birlikte 1999'dan beri devam eden sosyal forumlar sürecinin en kalabalık Türkiyeli katılımcı Atina'ya vardı.
Sanırım Fatih Sultan Mehmet döneminden beri "Yunan toprağındaki" en kalabalık Anadolulu ekiptik...
Atina sosyal forum konusunda şimdiye kadar gördüklerim içinde en iyisi değildi ne yazık ki. Özellikle tercümelerde yaşanan aksaklıklar, pek çok toplantıda Türkçe tercüme olmaması "bin atlı akınlar gibi şen" olan grubun canını biraz sıktı.
Beş toplantıdan birinde Türkiye'den konuşmacı
Ama yaklaşık 250 toplantılık forumda 50 toplantıda Türkiye'den konuşmacı olması, bu toplantıların büyük bir bölümünün Türkiyeli örgütler tarafından hazırlanmış olması ve toplantılara yoğun ilgi elbet herkesin keyfini yerine getirdi.
Dolayısıyla Türkiye ilk kez bu kadar yakına gelen Sosyal Forum sürecinden layığıyla faydalanmayı başardı.
Ancak ben kendi adıma Sosyal Forum tarihi açısından Atina'daki dördüncü sosyal forumun bir milat olmasını arzu ederek döndüm İstanbul'a.
İki Dünya, üç Avrupa Sosyal Forumu
Yaklaşık üç yıldır sosyal forumları elimden geldiğince yerinden takip ediyorum. İlk sosyal forumum 2003 Paris'ti. Ardından Mumbai'deki Dünya Sosyal Forumu'na katıldım, sonra Londra, sonra Caracas, şimdi de Atina.
Gelecek yılın ajandasında ise Nairobi ve Brüksel var gibi görünüyor. Yani en azından Avrupa ve Dünya Sosyal Forumlarının 2007 planı hazır.
Sosyal forumlar malum her yıl ocak ayında İsviçre'nin Davos kentinde toplanan Dünya Ekonomik Forumu'na bir alternatif olarak toplanmaya başladı.
Dolayısıyla her yıl Dünya Ekonomik Forumu'nun aldığı ve hepimizin canını o ya da bu şekilde yakmayı başaran neo-liberal politika kararlarına da, savaş kararlarına da, çok uluslu şirketlere çekilen peşkeşlere de, dünyanın dört bir yanında çok uluslu silah tacirlerinin kasalarını daha çok dolduran etnik çatışmalara da alternatif öneriler getiren, Irak işgali öncesi "dünyada iki süper güç var, Amerika ve dünya kamuoyu" sözünü doğrulayan bir yapısı olmalı sosyal forumların.
Elbette bu yapı sosyal forum süreçlerinin inşasında büyük rol oynadı ve bugüne gelinmesini sağladı.
Etkinlik-festival-toplantı
Ancak son üç yıllık süreçte, bütün bu alternatif politika üretimlerine ihtiyaç olan dünya meselelerine dair forumlarda toplantılarda yapılan konuşmaların ötesine ne yazık ki geçilemiyor.
Sosyal forumlar gün geçtikçe insanların sadece sosyalleştikleri, yalnız olmadıklarını hissettikleri, keyifli günler geçirdikleri etkinlik-festival-toplantı üçlüsü arasında bir yerde durmaya başlıyor.
Tanışma bile kıymetli de...
Atina da böyleydi. Kamp alanlarında birbirlerini tanımayan, yaş ortalaması 20'lerin sonları, 30'ların başları dolaylarında gezen binlerce kişilik bir kitle, gündüzleri sadece çok meşhurların katıldığı toplantı salonlarını ağzına kadar doldurdu, kalan zamanlarda ise yeni insanlarla tanışmayı, sohbet etmeyi tercih etti.
Böyle toplantılarda kesintisiz üç gün boyunca toplantı takip etmenin çok zor ve dikkat gerektiren bir iş olduğunu gayet farkındayım.
Ciddi konuların konuşulduğu, üstelik çoğu zaman çeviri olarak dinlenilen toplantılarda algının dağıldığını gayet iyi biliyorum. Tanışıklık ve yalnız olmama hissinin kıymetini de fevkalade biliyorum.
Mücadele zemini?
Ancak sosyal forumların şu gelinen aşamada, insanların birbirleriyle tanışıp, sohbet ettikleri, birlikte konser izleyip, birkaç tek attıkları ve birbirlerinin ülkeleri hakkında bildiklerinden fazlasını öğrendikleri bir alan olduğunu kabul etmek gerekliliğine inanıyorum.
Forumun daha fazla iddiası olsun, daha çok soruna çözüm bulsun, forum dünyayı kurtarsın gibi bir iddiam yok.
Bu kadar farklı örgütlenmelerden ve yapılardan gelen bu kadar kalabalık bir grubun ortak bir paydada buluşup her yıl dünyanın dört bir yanında araya gelmesinin bile ne kadar kıymetli olduğunu gayet iyi biliyorum.
Ancak forumun şu anda geldiği "sosyalleşme alanı" halinin Dünya Ekonomik Forumu ya da Uluslararası Para Fonu ya da Dünya Bankası gibi güçlerle mücadele etmek için yeterli bir zemin olmadığı kanısındayım.
Öte yandan söz konusu zeminin zaten sosyal forumda oluşturulmasının da doğruluğuna inanmıyorum.
"Politik forumlar" ihtiyacı
Tam da bu sebeplerden işte, Tarık Ali'nin bianet'e konuşurken söylediklerine sonuna kadar katılıyorum. Evet, sosyal forumlar dünyanın pek çok yerindeki özellikle bağımsızlar ve gençlik hareketleri için çok kıymetli nefes alma alanları, tanıma, tanışma ve öğrenme alanları.
Ancak yola çıkılırken hayal edilen alternatif politika üretimleri için yeni bir forum örgütlenmesinin, belki tam da Ali'nin önerdiği gibi "politik forumlar" başlatmak şart ve acil.
Zira aksi takdirde tam da Dünya Ekonomik Forumu'nu oluşturan bileşenlerin istedikleri olacak: "Aman işte, çocuklar yılda bir toplanıp, eğleniyorlar, kitaplarını bildikleri meşhurları dinliyorlar, sonra da evlerine geri dönüyorlar, ses yok, gürültü yok, ne güzel..."
Bu tehlikenin hayata geçmesine izin vermeden sosyal forum süreci içinden bir politik forum süreci doğurmanın tam zamanı işte, Atina'yı milat bellememden de ondan... (ÇM/BA)