Bu seçim herhangi bir eyalet seçiminden çok daha büyük önem taşıyordu. Çünkü Sosyal Demokrat Parti-Yeşiller Koalisyonu'nun, federal hükümet iktidarı dışında, eyalet bazında iktidarda olduğu son eyaletti. Bu seçim SPD'nin halkın desteğini test edeceği son şanstı, ki bu testi yıllardır en çok oy aldığı kendi kalesinde gerçekleştirecekti.
SPD için bu eyalet, 39 yıllık bir süreçte, tüm sanayi atılımlarının, ekonomi politikalarının ve reformların merkeziydi. Almanya'nın en sanayileşmiş eyaleti olan Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti, kömür ve çelik üretiminin merkezi Ruhr Vadisi ile tanınmaktadır. Bu bölgenin ekonomisi ve nüfusu, birçok Avrupa ülkesinden daha büyüktür. Brezilya ve Rusya'nın gayri safi milli hasılasından daha fazla bir üretim yapan bu bölge, Türk nüfusunun da en yoğun bulunduğu bölgedir. Seçimler açısından işin can alıcı noktası, Almanya'daki beş milyon işsizin bir milyondan fazlası da bu bölgededir.
13 milyon seçmenden yüzde 63'ünün oy kullandığı seçimi yüzde 44.8 oranında oy alan Hıristiyan Demokrat Birlik CDU kazandı. Bu oran SPD'nin yüzde 37.1 ve Yeşiller'in yüzde 6.2'lik oy oranlarının toplamını bile aştı. Yüzde 6.2'lik oy alan Hür Demokrat Parti FDP ise, CDU ile koalisyon yaparak iktidara ortak oldu.
SPD'ye yakın bir gelecekte alternatif olma potansiyelini taşıyan Seçim Alternatifi-Emek ve Adalet Partisi WASG ise yüzde 2.2 oy alarak, Alman siyaset arenasına girmiş oldu.
Bu sonuçlara göre yüzde 5 barajını aşan partilerden CDU 89, SPD 74, FDP 12 ve Yeşiller 12 sandalye kazandılar.
CDU işçi oylarının yüzde 42'sini alırken, SPD yüzde 41'e boyun eğdi. İlk defa oy kullananların ise yüzde 39'u SPD'yi, yüzde 33'ü CDU'yu tercih etti.
Bir önceki seçime göre bu seçimde daha fazla oy alan partiler, yalnızca CDU ve barajı aşamayan diğer partiler oldu. Seçimlere bağımsızların yanı sıra 24 parti ve grup katıldı.
Bütün partilerden toplam 23 Türk kökenli adayın bulunduğu seçimlerde, kazanan parti CDU'nun hiçbir Türk adayı yoktu. En çok Türk asıllı aday ise Demokratik Sosyalizm Partisi PDS'den çıktı.
"Muhafazakarlardan yana değil, sosyal demokratlara karşı"
Almanya'nın en çok satan gazetelerinden Bild Zeitung, Başbakan'ın "hiç şansın yok ama yine de dene" ilkesinden hareket ettiğini belirtti. Eyaletin en önemli şehirlerinden Köln'ün şehir gazetesi Kölner Stadt-Anzeiger ise, seçmenin tercihinin Hıristiyan Demokratlardan yana değil, Sosyal Demokratlara karşı olduğunu belirterek şu yorumu yaptı:
"Kuzey Ren Vestfalya'daki değişimin temelinde sosyal demokratlara tepki var. Ama bu tepki kısa zamanda tüm partilere yönelebilir." İşsizliğin büyümesine ve emek karşıtı reformlara tepkisini gösteren halk, muhafazakar-liberal bir koalisyona şans vermiş oldu. Eyalet Başkanlığı'nı kazanan CDU'lu Jurgen Rüttgers, orta direğin ekonomik sıkıntılarına çare bulacaklarını belirtti. Nasıl olacağı şimdilik meçhul. CDU Parti Başkanı Angela Merkel ise bu galibiyetle kendi koltuğunu sağlama almış oldu. Bir sonraki genel seçimlerde CDU kazanırsa, Angela Merkel'in Almanya'nın ilk kadın başbakanı olma olasılığı da doğuyor.
Erken seçim
CDU zaferini kutlarken, seçim sonuçlarının açıklanmasından hemen sonra, Schröder bombayı patlattı. Normal seçim takviminin bir yıl öncesine denk gelen bu sonbaharda erken seçim önerisi vereceğini açıklayan Schröder, şunları söyledi:
"Reform politikasının gerçekleşmesi her şeyden önce halkın desteğini gerektirmektedir. Partimin Kuzey Ren Vestfalya'da uğradığı ağır yenilgi, reform çalışmalarını siyasi temelden mahrum bırakmıştır. Sürdürülmesini zaruri gördüğüm reformlar, halkın büyük çoğunluğunun desteğini kaçınılmaz kılmaktadır. Bu nedenle Almanya Başbakanı olarak, en kısa zamanda, yani bu sonbaharda, erken seçimlerin yapılabilmesi için Cumhurbaşkanı'na bütün anayasal imkanları kullanmasını rica etmeyi kendim için vazife ve sorumluluk sayıyorum."
CDU'yu ve koalisyon ortağı FDP'yi hazırlıksız yakalamaya çalışan SPD, oynayabileceği son kozu oynuyor. Diğer yandan da, parti içi muhalefeti tutmaya çalışıyor. Sosyal demokratlar, sendikacılar, sosyalistler, komünistler ve daha bir çok grubun ortaklaşa kurdukları WASG'ın varlığı, SPD'yi tedirgin etmeye başladı bile. Hatta kimilerince SPD'nin seçimi kaybetmesinin nedeni olarak bile gösterildi.
1 Mayıs ve Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti seçimleri öncesinde SPD Genel Başkanı Müntefering, 'Vahşi Kapitalizm' eleştirisi yaparak son bir vuruş denemişti. Retorikten başka hiç bir anlama gelmeyen bu konuşmaya, tabii ki, hiç kimse inanmamıştı; öyle olduğu da seçim sonuçlarıyla kanıtlanmış oldu.
Peki bundan sonra SPD'ye ya da sosyal demokratlara ne olacak? Bunun cevabını ülkemiz sosyal demokratlarıyla basit bir analoji kurarak verebiliriz. Mesut Yeğen'in birkaç yıl önce Radikal İki'de Deniz Baykal üzerine yazdığı makalede sorduğu soruyu hatırlatsam yeter: "Bir insan iki kere ölür mü?" (EÇ/TK)