Koçali, Türkiye'nin Kerkük yerine Diyarbakır'daki sorunlarını çözmesinin önemli olduğunu söylerken, Bereket Kar soruna yalnızca Kerkük ve Türkmenler açısından yaklaşmanın büyük bir hata ve çıkmaz olduğu görüşünde.
Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr Gencer Özcan ise, Türkiye'nin seçim sonuçlarına hazırlıklı olmadığını, seçim sonrası çıkışların Ortadoğu'da yeniden belirmeye başlayan Suni-Şii ayrımına dayanan bir refleks niteliğinde olduğunu söylüyor.
Seçim sonuçları üzerine bir açıklama yapan Dışişleri Bakanlığı Kerkük dahil bazı bölgelerde manipülasyonlar olduğunu söyleyerek, Irak Bağımsız Seçim Komisyonu'ndan inceleme yapmasını istedi.
Dışişleri Bakanı Gül de Birleşmiş Milletler'in seçimleri gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.
Koçali: "Türkiye Kerkük'ten önce Diyarbakır'ın sorununu çözsün"
SDP Genel Başkanı Filiz Koçali, Irak'ta işgal altında gerçekleşen seçimlerin meşru olmadığını ve ortaya çıkan sonuçlarında beklenen doğrultuda olduğunu söyledi.
Iraklıların seçimlere etnik ve mezhep temelinde bir araya gelerek katıldığını ve sınıfsal bir biraraya geliş söz konusu olmadığını ifade eden Koçali, "Emperyalist güçlerin başından beri Ortadoğu üzerinde izlediği politika da bu yöndeydi. Çıkan seçim sonuçları ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ne göre cereyan ediyor" diye konuştu.
AKP'nin Irak'ta seçimlerin meşru olmadığı yönündeki çıkışını şovenist bir histeri olarak değerlendiren Koçali "Türkiye'deki Kürt sorunu demokratik şekilde çözmek yerine Irak'taki Kürt'ün işine karışmaya çalışıyor. Türkiye Kerkük'ten vazgeçsin önce Diyarbakır'ın sorununu çözsün. ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ni ve Irak'taki işgalini destekleyen AKP'nin çıkışı samimi değildir" dedi.
Irak'taki seçimlerin ardından Ortadoğu açısından kritik bir sürece girildiğini de söyleyen Koçali "Halkların emperyalistlere karşı ortak bir tutum alması dışında başarı şansı yoktur. Umudumuz Ortadoğu'da antiemperyalist cephenin kurulmasındadır" diye konuştu.
AKP'nin içe verdiği mesajlarla dışa verdiği mesajlar arasında büyük farklar bulunduğunu belirten Koçali şöyle devam etti:
"Bu Filistin meselesinde de böyle. Filistin halkı dost; öte yandan ABD ve İsrail ile askeri anlaşmalar var. İsrail'le kopmaz bağlar var. Filistin'e ise bir hamaset, göstermelik bir destek var. Türkiye BOP'u desteklediğini söyledikten sonra, seçimlere ilişkin itiraz etme hakkı yok. ABD ile arasındaki kopmaz bağ nedeniyle ilerleyen günlerde itirazlarını bir kenara bırakarak Irak'ın yeniden yapılanmasında da görev alacaktır.
Kürt sorunun çözümü için bugün dünden daha uygun bir ortam var. Çünkü Saddam'a biz de karşıydık, ABD de karşıydı. ABD kendini meşrulaştırmak için Saddam'ın Kürtlere yaptığı zulmü de kullandı. Saddam'ın Halepçe'de kullandığı silahları hangi emperyalist güçlerden aldığını herkes biliyor. Türkiye dış politikada daha itibarlı konuma gelmek istiyorsa Kürt sorunu çözmek zorunda. Sorunun kaynakları bellidir."
Özcan: "Türkiye seçim sonuçlarına hazırlıklı değildi"
Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr Gencer Özcan, Türkiye'nin Irak seçimleri sonrasındaki çıkışının, Ortadoğu'da yeniden belirmeye başlayan Suni-Şii ayrımına dayanan bir refleks niteliğinde olduğunu söyledi.
Seçim sonuçlarının Türkiye'nin daha önce hazırlık yapmadığı mental bir durumu ortaya koyduğuna dikkat çeken Özcan "Bugüne kadar Türkiye bütün politikalarını Kuzey Irak'a yöneltmişti. Türkiye'nin Irak'ın bütünlüğünü korumaya yönelik politikalarına en büyük destek Şiilerden gelecek gibi gözüküyor. Dolayısıyla şimdiye kadar olduğu gibi Türkiye Şii gruplarla politikalarını koordine etme durumunda kalacak" diye konuştu.
"Türkiye'nin Kuzey Irak'taki klasik kırmızı çizgileri açısından bakıldığında da, KDP ve KYB'nin farklı politikalara yönelmesi Türkiye açısından yeni olanaklar yaratabilir" diyen Özcan, "Burada ironik bir durumla karşı karşıya kalacağız. Türkiye PKK'ya karşı işbirliği yaptığı KDP ile değil, bir türlü güvenemediği KYB ile daha fazla ortak nokta bulabilir. Bunun nedeni KDP karşısında konumunu güçlendirmek isteyen KYB'nin yeni dönemde Irak'ın bütünlüğüne vurgu yapan politikalar doğrultusunda bazı manevralara başvurması olacaktır" diye konuştu.
Kar: "Kerkük'ü kaşımak yerine işgale karşı tutum geliştirilmeli"
Bereket Kar Irak'taki seçim sonuçlarının sürpriz olmadığını gerek Kürt Cephesi'nin, gerekse Şiilerin alacağı oyun beklendiği gibi olduğunu belirterek, "Seçim sonuçlarının Irak'a istikrar sağlamayacağı kesin. Oluşacak parlamentonun tüm Iraklıları temsil etmemesi ve katılımın çok düşük olması ciddi bir tartışmayı şimdiden başlamıştır" dedi.
Başta Allavi ve Şii grupların, Kürtlerin temsil hakkına karşı durmadıklarını, hatta federatif bir yönetimi desteklediklerin hatırlatan Kar, "Türkiye, gerçekten Irak'ın toprak bütünlüğüne saygılı ise, Kerkük'ü kaşımak yerine yapacağı tek bir şey vardır. O da ABD'nin ve müttefiklerinin işgal hareketine karşıt bir tutum geliştirebilmeli, önümüzdeki süreçte tüm Iraklıların temsil edileceği işgalsiz, demokratik bir seçimi savunmalıdır. Değilse toprak bütünlüğü çağrısı propagandif bir slogan olarak kalır ve ciddiye alınmaz" diye konuştu.
Kar, Türkiye'nin bundan sonra izleyeceği dış politikada Irak'ın yanı sıra İran ve Suriye gibi komşularına yönelik tehditleri de gözeten bir karşı duruş politikası geliştirmesi gerektiğine dikkat çekerek, "Çünkü Türkiye'nin saldırıyla karşı karşıya kalmayacağının garantisi yoktur."
ABD'nin seçimler sonrasında kendisini çatışmanın dışına taşımaya yönelik bir taktik izleyeceğini söyleyen Kar "ABD, bu koşullarda, kendisi yerine Iraklıların hedef tahtasına oturması için çabalıyor. Önümüzdeki günlerde etnik ve mezhep çatışmalarının ön plana çıkması ihtimali büyüktür" dedi.
"ABD hedefte kalmaya devam edecek"
Ortaya çıkan parlamento temsiliyeti ile varolan direnişi kırmanın imkanı bulunmadığını ifade eden Kar, şöyle devam etti:
"ABD sürekli kan kaybediyor. ABD'nin hedefi, seçimlerde iktidarı Iraklılara görünürde devredip, arkadan yönetmeye devam etmek yönündeydi. Bu seçim sonuçları buna imkan sağlamıyor. ABD hedefte kalmaya devam edecek. Ama bu durumda sorun devam ediyor. Bu defa Şiiler de hedef tahtasına oturmuş olacak. Kürtlerin durumu da farklı değil, ancak bölgesel farklılıklar nedeniyle Kürtlerin daha toplu bir duruşları var. Oradaki Arapların ve Türkmenlerin provokasyon sonucu aynı oyuna dahil olmaları muhtemeldir."
Türkiye'nin soruna sadece Kerkük ve Türkmenler açısından bakmasının ciddi bir hata ve çıkmaz olduğunun görüldüğünü belirten Kar,
"Türkiye soruna bir işgal sorunu olarak bakmadığı için ciddiye alınmıyor. Didişme daha çok Kürtlerle gündeme geliyor. Kürtlerin kendi ülkelerinde bir seçimle nasıl yönetileceklerine karar vermiş olmaları gayet doğal geliyor. Halbuki Türkiye ABD ile didişebileceği, işgale karşı bir tutum geliştirebilseydi, gerek bölge halkları, gerekse Araplar tarafından dikkate alınan bir politik konuma sahip olabilirdi. Türkiye kendi içerisinde de ciddi bir çelişkiye düşmektedir. Bir taraftan Irak'ın toprak bütünlüğünü savunur, yapılacak seçimleri destekliğini bildirirken, diğer yandan müdahale etme izlenimi veren Kerkük odaklı açıklamalar yapınca, Kürtler haklı olarak 'Biz başka bir ülkenin vatandaşıyız ve bize müdahale edemezsiniz' dediler." (KÖ/TK/EÜ)