"Bu yasanın gerekçesi hâlâ net olarak belli değil. Bizim 'Türkiye'de yabancı hekim çalışmasın' diye bir tavrımız yok. Ama bu yasa sağlığı piyasalaştırma adımlarından biri. Türkiye'ye gelecek yabancı hekimlerin de sömürülme olasılığı yüksek. Önemli olan hekimin uyruğu değil, düzgün kamu sağlığı hizmeti ve sağlık emekçilerinin sömürülmemesi."
Gürsoy, şimdiye kadar hükümetin gerekçe niyetine açıkladıklarını şöyle sıralıyor:
* Başbakan 'Dışarıda 100-150 dolara çalışmaya razı hekimler var. Onları getirtiriz 'diye tehdit yollu açıklamalar yaptı.
* Sağlık Bakanlığı bir başka gerekçe olarak Avrupa Birliği'yle (AB) entegrasyon sürecini ileri sürdü. Ama bunun gerçekle ilgisi yok. AB'yle entegrasyonun ancak son aşamalarında emeğin dolaşımı, karşılıklı kapı açılması söz konusu olabilir. Şu an böyle bir şey yok.
* Türkiye'de özel sağlık hizmetlerine yatırım yapmak isteyen Arap sermayesine, kendi hekim kadrosuyla gelme olanaklarını sağlama ihtimali de var. Ve bu ihtimal ağır basıyor.
Gürsoy: Türkiye'de hekim açığı savı gerçeği yansıtmıyor
Gürsoy, "Türkiye'de hekim açığı" var savlarının da gerçeği yansıtmadığını vurguluyor.
"Türkiye'de hekim eksikliği var, ama bu sağlık sorunlarımızın başında gelmiyor. Türkiye'nin kendi olanaklarıyla çözülebilecek bir sorun bu. Tıp fakültesi mezun sayısı oldukça yüksek; gerekirse kontenjanlar da artırılabilir. Bu yasayla 'hekim açığını çözeriz' demek bir fantezi ve inandırıcı değil."
Dışarıdan gelenlerin eğitim düzeyleri ne olacak?
Gürsoy, bir başka kaygılarının da dışarıdan gelecek hekimlerin eğitim düzeyi ve denklik ölçümü olduğunu söylüyor.
"Türki cumhuriyetlerden mezun olan hekimlerden söz ediliyor. Onların Türkiye'deki denklik barajları konusunda Sağlık Bakanlığı kendi belirlediği bir yöntemi uygulayacak gibi görünüyor. YÖK'ün, üniversitelerin denklik elemelerine değil, kendi saptayacağı kurulun elemesine dayanmasından kaygılıyız.: Bu iyi yetişmemiş hekimlerin sağlık hizmetine girme ihtimali demek.
"Oysa sorun, iyi, güvenilir bir eleme ve denklik barajını işletebilmektir."
"Yabancı hekimlerin de emek haklarını savunuruz"
Küreselleşmenin getirdiği yeni üretim süreçleriyle ilgilenen ekonomistlerin sık sık dikkat çektiği bir konu, "emeğin serbest dolaşımı" derken, emek sömürüsünün artması. Şubat 2006'da bianet'in görüşünü aldığı ekonomist Gaye Yılmaz şöyle diyordu:
"Bu doktorlar düşük gelir düzeyli ülkelerden getirilecek. Almanya'dan gelen doktoru 150 dolara çalıştıramazsınız. Bu durum sadece Türkiye'deki doktorlara gözdağı değil; gelecek olan doktorlar açısından da kabul edilemez.
"Dolaşımdaki hizmet emekçilerine insana yakışır çalışma ortamları sunulmalı. Yoksa kölelik koşullarını zorlarsınız. "Bu doktorlar, Türkiye'deki doktorların koşullarında istihdam edilmeli. Örgütlenme hakları tanınmalı."
Gürsoy'a bu durumu anımsattığımızda, yabancı sağlık emekçilerinin de emek haklarını savunmanın şart olduğunu söylüyor.
"Bu ihtimali gözetmek durumundayız. Henüz Türkiye'de bir yabancı hekim grubu oluşmadı. Bir tek, Türkiye'deki tıp fakültelerinden mezun olmuş ve kaçak çalışan bin 500-2 bin kadar yabancı uyruklu hekim grubu olduğu biliniyor.
"Yabancı hekimlerin de Türkiye'de çalıştıkları sürece Tabip Odalarıyla ilişkilenmeleri kaçınılmaz."
Gürsoy, bir başka ihtimalin de sağlık hizmetinin eşitsizleştirilmesi olduğunu söylüyor.
"Büyük sermaye, sağlık alanına yatırımları için nitelikli yabancı doktor getirebilir. Ama bu da çok sınırlı bir nüfus kesiminin ihtiyaçlarına hitap eden bir yatırım olacaktır." (TK/KÖ)