İranlı fizik profesörü Şirazi, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) İran'a yönelik tehditlerine karşı çıkıyor. Son zamanlarda kendisine yeni hedef olarak İran'ı seçen ABD'yse, nükleer silah ürettiği gerekçesiyle İran'a yönelik tehditlerini artırarak devam ettiriyor.
Son olarak Condoleezza Rice, Amerikan Kongresi'nden, İran'a yönelik propaganda faaliyetleri için 75 milyon dolar ek bütçe istedi. Dünyadaki otoriteler ise, İran'a yapılacak bir hava saldırısının bile, İran'da en az 10 bin kişinin ölümüne yol açacağını ve tüm Ortadoğu'yu kaplayacak bir savaşın başlamasına neden olabileceğini söylüyorlar.
Uluslararası Barış Buluşması'nın konuğu olarak neler söylemek istersiniz?
Küresel Bak'ı ve diğer savaş karşıtlarını tüm içtenliğimle desteklemek istiyorum.
"Nükleer silah ve İran" üzerine sizin değerlendirmeniz nasıl?
Hem ABD'nin hem de İran'ın politikasının aslında yanlış olduğunu düşünüyorum. Her ikisi de hiçbir şekilde insancıl değil. Tabii ki hiçbir ülke ne nükleer enerji kullanmalı ne de nükleer silaha sahip olmamalı.
Nükleer enerji ve nükleer bomba geçmişte pek çok insanın hayatını kaybetmesine sebep oldu. Bundan sonra da kriz yaratmaya ve pek çok cana mal olmaya devam edecek.
Onlar ne kadar güvenli olduğunu iddia etse de nükleer enerjinin güvenli olması mümkün değil. Nükleer bomba zaten tam anlamıyla delilik. Ama ABD nükleer programını durdurmayı istemediği ve bu kriz böyle devam ettiği için eninde sonunda Ortadoğu'da tüm ülkeler nükleere silaha sahip olacaktır.
Beğenilir ya da beğenilmez, ama benim görüşüm, dünya çapında nükleere karşı halklar tabanlı bir hareket olmadığı sürece tüm ülkelerin nükleer silaha sahip olacağı yönünde.
İran'ın politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? ABD ve İngiltere'nin İran'ı sıkıştırmasının İran'daki yansıması nedir?
İran'da Avrupa ya da ABD'ye karşı halkın tavrı periyodik olarak değişiyor. Bunun bir çok sebebi var. En önemli sebebi İran'da demokratik bir hükümet olmaması ve insanların politik farkındalıklarının çok düşük olması. İnsanlar politik kararlarını safça veriyorlar.
10 yıl önce İranlılar hükümetlerin kendileri için bir şey yapamamasından sıkılmışlardı. Bu yüzden de reformcu Muhammed Hatemi'yi seçtiler. Hatemi'yse seçildikten sonra hiçbir reform yapmadı. Tam anlamıyla pasiflik gösterdi. Bu yüzden insanlar ona karşı tepki duydular. Yaklaşık üç yıl önceki belediye seçimlerinde çok kişi oy kullandı ve oy kullananlar da sağ görüşe oy verenlerdi.
Daha sonra belediye seçimlerinin ardından parlamento seçimlerinde yine çok az insan oy kullandı. Oy verenler yine sağcıları seçti. Dolayısıyla sağcı bir grup parlamentoya girmiş bulundu. Başkanlık seçim çekişmeleri, Ahmedinecad'la Rafsancani arasındaydı.
Ahmedinecad konuşmalarıyla insanları kandırmayı başardı. Rafsancani zaten aktif bir figür değildi. İranlılar Rafsancani'yi sevmedikleri için ve Ahmedinecad'ın söylediklerini yapacağını düşündükleri için Ahmedinecad'a oy verdiler.
Ahmedinecad'a oy veren kitle hiç bir şekilde politik farkındalığa sahip değildi. Yine aynı sebeple Ahmedinecad popülaritesini çok hızlı kazandığı gibi hızlı bir şekilde de kaybetti.
70'lerin sonunda Irak'ı ve İran'ı yaralayan savaşta en büyük silah satıcıları ABD ve Britanya'ydı. İranlı savaş karşıtı hareket bu durum hakkında ne düşünüyor?
ABD en büyük silah satıcısıydı ama İran açısından en büyük güç değildi. İran'ın ekonomik partneri Avrupa daha çok Almanya ve Fransa'ydı. Ama yine de ABD İran'a önemli politik bir güç olarak bakıyordu. Çünkü İran'ı kontrol edememesi demek Ortadoğu'da kontrol sağlayamaması demekti.
İran İslam devriminden sonra, ABD ekonomik olarak hem İran'da hem de Ortadoğu'nun genelinde daha fazla aktif rol almaya başladı. Aslında bu İslam devrimi fikrinde düşünülen şey Sovyetler Birliğine karşı bölgede bir yeşil kuşak, dar bir kapitalist ekonominin baskın olduğu bir sistem oluşturmaktı.
Aynı zamanda ABD'nin Ortadoğu politikası bir kriz üretmek ve bu krizlerden kar elde etmek üzerine dayalı.
Ortadoğu kriz politikası
ABD, İran'ın Irak'a saldırması için yardım etti. Aynı zamanda Irak'ın Kuveyt'e saldırmasına da yardım etti. Irak Kuveyt'e saldırdıktan sonra Baba Bush Irak'a saldırdı. Sonra oğul Bush Afganistan'a saldırdı. Yine oğul Bush İran'a saldırdı. Sonra oğul Bush Suriye'de kriz yarattı ve ardından oğul Bush İran'da bir kriz yarattı.
Ama ilginç olanı İran'ın bu krizi sevmesiydi. Ahmedinecad İsrail'e sözlü saldırarak bu krize yardımcı oluyor.Sonra da bu enerji krizi ortaya çıktı. Hem ABD hem İran konuyu iyice ısıtıp daha kritik bir hale getirmeye çalışıyor. İşte ben buna "Ortadoğu da kriz politikası" derim.
Bu krizden herkes karlı çıkıyor. Gelişmiş ülkelerde insanlar buraya silah satılmasıyla daha çok kar elde ediyor, daha iyi şartlarda yaşıyor.
Severseniz ya da sevmezseniz bu benim görüşüm: "Hiç de ilerici olmayan Ortadoğu hükümetleri de bu işten kar sağlıyor. Böylelikle kendilerine karşı bir halk muhalefeti oluşmuyor".
Ortadoğu'da Türkiye'nin politik konumu üzerine neler düşünüyorsunuz?
Türkiye darbeden sonra ileriye dönük çok iyi adımlar attı ama daha iyisi olabilir. Hükümete bu konuda baskı yapmak gerekir.Avrupa Birliği sürecinde pek çok gelişme oldu. İlk aklıma gelen idamın kalkması. Irak'a asker göndermeme kararı da kuşkusuz çok olumlu bir hareket.
Ama yine de Türkiye'nin Ortadoğu'da oynayacağı rolle İran'ın Ortadoğu'da oynayacağı rol benzeşemez. Hem petrolü var hem de Ortadoğu'da politik güçlü konumu var. Dolayısıyla İran çok daha güçlü. Ben zaten Türkiye'yi Ortadoğu'dan ayrı değerlendiriyorum ve daha çok Avrupa'nın parçası olarak görüyorum. (EZÖ/AD)
* Savaş Karşıtları 18 Mart'ta Sokaklarda
Dünyadan savaş karşıtlarını ağırlayan Küresel BAK, 18 Mart 2006'da yapılacak "Irak'ta İşgale Son, ABD Evine Dön" isimli kampanyayla, Irak'ta devam eden işgale ve Amerika'nın yeni saldırı planlarına karşı geniş bir toplumsal muhalefet oluşturmayı ve Irak'taki askerlerin derhal evlerine geri dönmesini isteyen diğer ülkelerdeki, özellikle ABD'deki savaş karşıtı harekete destek olmayı amaçlıyor.