İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) haklarında açılan disiplin soruşturması sonucu Kasım ayında görevden çıkarılan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) yöneticisi üç idari personel son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile de ihraç edildi.
Eğitim Sen 6 Nolu Üniversiteler Şubesi Yürütme Kurulu üyeleri Arzu Acar ve Cihan Koca ile iş yeri temsilcisi Ekin Demirkan ile İTÜ’deki sendikal faaliyetleri, soruşturmayı, soruşturma sonucu ihraç edildikten sonra 24 Aralık tarihli KHK ile yaşadıkları ihracı konuştuk.
Üç isim de rektörlükte görevliydi. 2002’den beri İTÜ’de çalışan Arzu Acar şube müdürü, 2009’dan beri İTÜ’de çalışan Ekin Demirkan ve 2011’den beri İTÜ’de çalışan Cihan Koca bilgisayar işletmenleriydi.
2016’da açılan disiplin soruşturmasının bir yıl sonra görevden çıkarılmayla sonlanması ve ardından gelen KHK ile ihracın sendikal faaliyetleri engellemeye yönelik olduğunu düşünüyorlar. Üniversitedeki soruşturma sonucu alınan kararı idari mahkemeye taşıdılar, KHK ihracı için de Olağanüstü Hal (OHAL) İşlemlerini İnceleme Komisyonu’na başvurdular. Sonunda işlerine geri döneceklerini anlatıyorlar.
Gündem: Özlük hakları, çalışma koşulları…
* Fotoğraf: Erhan Demirtaş / bianet / Kasım 2012
Sendika olarak İTÜ’deki gündemleriniz neydi?
Arzu Acar: İTÜ'de idari ve akademik özlük hakları, çalışma koşulları ve uğradıkları haksızlık ve baskılar başta olma üzere her türlü sorunu sendikal çalışmalarımızın gündemini oluşturuyordu. Ayrıca taşeron işçilerin de sorunlarının da gündeme getirilmesi ve çözümü konusunda çaba harcadık. Öğrenciler üzerindeki baskılar, okul yerleşkesinde yaşanan genel sorunlar konusunda da müdahil olmaya çalıştık.
Ekin Demirkan: 6 Nolu Şubenin kuruluşu İTÜ’yle başlayan süreç. O yüzden İTÜ’de sendikal mücadele açısından güçlüydük. Sendikaların yapması gerektiği şeyleri yapmaya çalışıyorduk. Çalışanların özlük haklarının korunmasına yönelik çalışmalar yapıyorduk. Yetkili sendika olduğumuz için çalışan temsilcisi olarak üniversite ile yapılan Kurum İdari Kurulu (KİK) görüşmelerine katılıyorduk. Bu görüşmelerde birçok kazanım elde ettik.
“İhbarla gelen soruşturma, avukatsız savunma”
Aralık 2016’da hakkınızda açılan soruşturma sonucu geçtiğimiz Kasım ayında görevden çıkarıldınız. Aynı soruşturma kapsamında açığa alınan iki asistan da KHK ile ihraç edildi. Soruşturma ne hakkındaydı, bir yıllık süreç nasıl geçmişti?
Cihan Koca: Soruşturma, KHK dayanak gösterilerek “terör örgütleriyle ile ilişkili olduğu” iddiasıyla yapılan bir ihbar sonucu açıldı. Önce altı kişi hakkındaydı, Ekin’in ve benim isimlerimiz yoktu. Onların savunmalarını yapacağı gün biz de destek amaçlı yanlarındaydık.
Belli daire başkanları ve yöneticilerin bizim için “Bu iki kişi neden soruşturmaya dahil edilmediler, onların da dahil edilmeleri gerekiyor” dedikleri yönünde duyum aldık. Soruşturmadan sonraki gün bize tebilğ edilen yazıyla, biz de aynı soruşturmaya dahil edildik.
Ekin Demirkan: Soruşturma komisyonunda görev alan kişiler dahi soruşturmanın neden açıldığını bilmiyorlardı. Sorduğumuzda “Biz soruşturmanın içeriğini bilmiyoruz, bir ihbar olduğu bize söylendi” dediler. Biz de “Biri bizi ihbar etti, bu asılsız çıkarsa ihbarcı hakkında üniversite işlem yapacak mı?” diye sorduk, “Bilemiyoruz” dediler.
O zaman dedim ki; “Eğer bu kişinin cezai bir sorumluluğu olmayacaksa herkes sevmediği kişileri ihbar etmeyi kendine hak görecek ve bunun sonu gelmeyecek”, “Haklısınız ama biz bir şey yapamıyoruz, biz sadece görevlendirildik” yanıtı aldım.
Komisyon bu kadar bilgisizdi. Daha önce de soruşturmalar oldu. Normal koşullarda somut bir olaya istinaden soruşturma açılır, gerekçeleri sunulur, biz de ona yönelik sözlü ya da yazılı savunmamızı yaparız.
Ancak son soruşturmada savunmaya giderken avukatlarımızı da almadılar, sohbet ortamında geçtiğini, önemli olmadığını söylediler.
Savunma günü “Bir terör örgütüyle ilişkin var mı?” diye sordular, “Terör örgütü ile ilişkim olsa söyler miyim sizce, ayrıca yok bir ilişkim” dedim. “Bizim örgütümüz Eğitim Sen, Eğitim Sen de yasal sendika, yetkili sendika, çalışanların özlük haklarını sosyal haklarını savunuyoruz” dedim.
“Sizin sendika sağ mı sol mu?
Cihan Koca: Biz hiçbir zaman sendikanın faaliyetlerin dışına çıkmadık, hiçbir hukukdışı hiçbir faaliyet içerisinde yer almadık. Soruşturma komisyonunda “Yasa dışı yerde bulundunuz mu?”, “Bir yerde fotoğrafınız çekildi mi?” gibi sorularla karşılaştık.
“Sizin sendika sol mu sağ mı?” diye bir soru da geldi. Ben de sendikal anlayışımızın sağ-sol üzerine kurulu olmadığını, çalışanların özlük hakkı üzerinden faaliyet yürüttüğümüzü anlattım. “FETÖ’cülerin sağ oluyor, sizin ki sol mu oluyor?” diye sordular. Buna cevap versem “Sen de solcu musun?” diye soracaktı herhalde. Akla ziyan bir disiplin soruşturması geçirdik.
Memleketlerimizi de sordular. Ekin’le benim kimliğimizle ilgili problem yaşadığımız dönemler oldu. İşe başladığında Hakkarili, Ağrılı olduğunu biliyorlar. Üniversiteye atandığım günden beri kendi memleketim üzerinden mobbing yaşıyorum, Ekin de öyle durumlar yaşadı. Bu anlayışı belli oranda yıkmamız uzun bir zaman aldı. İlişkilerimle düzeltebildim durumu. Kimlik, sendika içinde görev almayla birleşince bizi daha büyük bir tehdit olarak görmeye başladılar.
Arzu Acar: Soruşturma kapsamında bir kez ifademiz alındı ancak bu sırada avukatımız alınmayarak usulsüz bir şekilde yürütülmüş oldu. Yaklaşık bir yıl sonra ise soruşturma sonucunda görevden çıkarma cezası verildi. Bu bir yıllık süreçte öğrencilerin eylemlerine destek vermek vb. gerekçelerle başka soruşturmalar da açıldı sürekli bir aba altından sopa gösterme hali sürdürüldü.
“Bilgi beklerken ihraçla karşı karşıya kaldık”
* Fotoğraf: İTÜ Asistan Dayanışması, Şubat 2015.
Aradan bir yıl geçtikten sonra soruşturmanın böyle sonuçlanmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Cihan Koca: Bir yıl geçtikten sonra rahatlamıştık aslında. Sürpriz oldu biraz.
Ekin Demirkan: Asıl amaç sendikal gücü ortadan kaldırmaktı. Belli kişileri ekarte edersek onlar üzerinden sendikayı da bitirmiş oluruz düşüncesi ile yapıldı. Bu dönemin başında, Eylül ayında, çalışanların çocuklarının faydalandığı kreşlerin ücretlerinde ciddi bir artış oldu. Bu konuda ücretlerin fahiş olduğunu ve şeffaflık ilkesi gereği biz çalışanların ve çalışan temsilcisi olarak sendikanın bilgilendirilmesini talep ettik. Harcama kalemlerini bize sunmazlarsa Bilgi Edinme Kanunu kapsamında Rektörlük’e başvuracağımızı ilettik. Birçok veliyi bu konuda duyarlı olmaları hususunda örgütledik. “Gerekli bilgiyi size sunacağız” dediler ama bilgi beklerken ihraçla karşı karşıya kaldık.
Cihan Koca: Atılma kararından hemen önce de servisler gündemimizdeydi. Memur ve akademisyenlerin bindiği servislerin sayısını bütçe bahanesiyle azaltmak için çalışmalar vardı. Yine Eğitim Sen’in yetkili olduğu Boğaziçi Üniversitesi’nde de yaşanan bu azaltma, eylemlerle geri çekildi. Sanıyorum ki "İTÜ’de de bu duruma itiraz edebilecek sendika yöneticilerini atarsak sorun gündeme gelmez" diye düşündüler. Bizim atılmamızın ardından da servis sayısı azaltılmış zaten.
Ekin Demirkan: Boğaziçi Üniversitesi’nde sendikamızın eylemi örgütlemesi ve sonuç almaları bize de yansıyacaktı. Kreş üzerinden örgütlenmiş, apolitik olan birçok velinin desteğini almış olmamız bir zemin hazırlamıştı.
Zaten uzun bir süredir sendikadan yetkiyi alıp başka bir sendikanın yetkili olması için ciddi bir çaba vardı. Biz KİK görüşmeleri öncesi anketler düzenliyor, üyelerimizle, üye olmayanlarla konuşup fikirlerini alıyor, neler yapılması gerektiğini soruyoruz. 8 Mart’ta kadın üyelerimizin idari izinli sayılmasını sağladık. Bunun gibi çalışan lehine birçok kararın alınmasını sağladık. Memur maaşı zaten yeterli değil, üniversiteler de bu konuda en sorunlu kurumların başında yer alıyor. Ücret konusunda bir şey yapılamıyor belki ama sosyal açıdan telafisine yönelik adımlarımız oldu. Mobbing ve sürgünlerin önüne geçmek için davalar açtık, kazandık. Yönetim bunlardan rahatsız oluyordu.
Alınan kararlar doğru kararlar da olabilir. Ama bunu kimseyle danışmadığında demokratik değildir. Ülke nasıl kimseye bir şey sorulmadan yönetiliyorsa, İTÜ’de de Türkiye yönetiminin bir protatifi var. Kimseye bir şey danışmadan istediklerini yapma eğilimleri var.
Gerekçeli karar talebine OHAL yanıtı
* Fotoğraf: Murat Bayram / bianet / 2017
Soruşturma kararında gerekçe var mıydı? Karara itiraz edebildiniz mi?
Cihan Koca: Hayır. “667 sayılı KHK kapsamında hakkınızda yürütülen idari soruşturma neticesinde, Üniversite Yönetim Kurulu’nun aldığı kararla terör örgütlerine iltisakınız konusunda kanaat oluştuğundan” ifadesi var sadece.
Gerekçeli kararı istedik. OHAL nedeniyle bunun da verilemeyeceğini söylediler. İdari Mahkeme’de dava açtık. KHK ile de ihraç edildiğimiz için mahkeme dosyayı OHAL Komisyonu’na gönderebilir ama göndermezse dava olumlu sonuçlanabilir ve bu belki Komisyon kararını etkileyebilir.
“İTÜ kararın yargıdan döneceğini biliyordu”
Zaten soruşturma sonucu ihraç edilmişken KHK ile ihraç bekliyor muydunuz?
Arzu Acar: İTÜ yönetimi disiplin soruşturmasına dayanarak verdiği görevden çıkarma kararlarının yargıdan döneceğini biliyordu ve bizi en azından daha uzun bir süre İTÜ'den uzak tutabilmek için KHK listesine adımızı ekletti. Burada temel amacın İTÜ'deki Eğitim Sen örgütlülüğünü zayıflatmak ve yetkili sendika olarak kalmamızı engellemek olduğu gerçeğini özellikle vurgulamak gerekiyor.
Cihan Koca: Soruşturma kararına karşı dava yolu açık olmasının bir olumlu hali vardı ama o kadar iyi niyetli olmadıklarını da biliyorduk.
Ekin Demirkan: Aynı soruşturma kapsamında yer alan asistan arkadaşların ihraç edilmesi YÖK kararıyla olduğu için onları açığa alabildiler sadece. Bu açığa almaların ardından bu arkadaşların da KHK listesine ekleneceğini düşünmüştük.
Tüm bunlar İTÜ’ye nasıl yansıyacak?
Cihan Koca: Genel itibariyle korku atmosferi var, OHAL dönemindeyiz. Bizim ve diğer sendikaların üye sayılarında azalma zaten vardı. Belki bu süreçte de üye kaybı olabilir. Her ihraçtan sonra insanlar tedirgin oluyor, “Sıra bana da gelebilir mi?” diye korku hakim. Personel, kendi hakkını savunma modundan da geri çekiliyor, sessizleşiyor. Servis olayına kimse tepki göstermemiş. Orada sadece sendika sesini çıkartabilirdi, onun önüne geçtiler.
Ekin Demirkan: Güvenceye yönelik saldırı var. İnsanların umudunu böyle kıracaklarını düşüyorlar. Olumsuz tarafları da olacaktır belki ama sendikal mücadele bizle başlayan bir şey değil, sendika devam edecek çalışmalarına.
“Hayalet avcıları”
Bundan sonraki süreç için adımlarınız neler?
Arzu Acar: İTÜ'de ve her yerde sendikal çalışmalarımızı yürütürken sendikamızın insan, doğa ve toplum yararına üniversite ilkesini esas alarak mücadele verdiğimizi belirtmek isterim. Bundan sonra da sendikal çalışmalarımızı aynı ilkeler çerçevesinde ve her koşulda sürdürmeye devam edeceğiz elbette. Demokratik bir üniversiter yaşam mücadelesi toplumsal özgürlük, barış ve emek mücadelesinden bağımsız düşünülemez. Bu nedenle açık bir faşizme yol alan OHAL ve KHK rejimine karşı mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz.
Ekin Demirkan: Burada esas amaçlanan insanları açlıkla terbiye etmek, biz buna teslim olmayacağız. Sendikamız o anlamda bizi dayanışma aidatları aracılığıyla maddi ve manevi destekliyor. Sendika üzerinden herkesin katkıda bulunabileceği bu desteğin devam etmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bizler Eğitim Sen’li olarak mücadele geleneğinden geliyoruz ve mücadele ederek kazanacağımıza inanıyoruz. Hiçbir hakkın bizlere altın tepside sunulmayacağını biliyor ve hakkımız olanı almak için meşru, hukuki bütün yöntemleri kullanacağız. Çalıştığımız yerlere geri döneceğiz, bu ülkeyi daha yaşanılabilir hala getirmek için elimizden geleni yapacağız.
Cihan Koca: Ünversiteye atanırken torpille gelmedik. İnsanların ve benim en çok zoruma giden şey bu; KPSS’ye girmişiz, kendi çabamızla yerleşmişiz, bunun elinden bu kadar kolay şekilde alınması insanı yıpratan bir durum. Demek istediğim oradaki yaşantımız çok iyi gidiyordu biz çok iyiydik, birden atıldık hayatımız altüst oldu meselesi değil, bu şekilde hiçbir somut gerekçe göstermeden kimsenin ekmeğiyle oynayamaz.
Maddi manevi iyiyiz, arkadaşlarımızla dayanışma içindeyiz sendika da desteğini eksik etmiyor. Ekin ile haşere ilaçlama işine girdik, hayalet avcıları gibiyiz. (Gülüyorlar) Yine arkadaşlarımızın yönlendirmesiyle iş alıyoruz.
Biz de bu şekilde, diğer ihraç edilen arkadaşlarımıza dayanışma içindeydik. Döneceğimize inanıyorum. 1,2,3 yıl olsun geri döneceğiz ve özlük haklarımızı da geri alacağız. Onlar da biliyor. Yapabileceğimiz tek şey sürekli beraber, dayanışma içinde olmak. Süreç gittikçe kötüye gidiyor. Bu tür durumlarla karşılaşan tüm arkadaşlarla dayanışmamızı eksik etmeden destek vermeliyiz. (BK)
* Manşet fotoğrafı: İTÜ Asistan Dayanışması, soruşturma sonucuna karşı eylem, Kasım 2017.