Galata Fotoğrafhanesi ve Fotoğraf Vakfı, Somalı Fotoğrafçı Çocuklar Atölyesi kapsamında Temmuz ve Ağustos ayı boyunca Somalı çocuklarla beraberce fotoğraf çekmeye, birlikte bakmaya, görmeye, anlamaya gidiyor.
Somalı çocukların yaşadıkları bu zor süreçte yanlarında olmak ve kendilerini fotoğraf diliyle ifade edebilmelerine yardımcı olmak isteğiyle, fotoğrafın ucundan da olsa tutmuş gönüllülerden oluşan 3-4 kişilik ekip bölgede atölye çalışması yürütüyor. Üretilen fotoğraflarla iki ayın sonunda bir de sergi açılacak.
Galata Fotoğrafhanesi’nden Gülnaz Bingöl, çalışmanın ilk haftasının tamamlanmasının ardından projeyi anlattı…
Bu çalışma sanat psikoterapisi olarak adlandırılabilir mi? Aranızda sanat psikoterapisi eğitim alan var mı? Daha önce bu tür çalışmalar yaptınız mı ya da yapıldı mı?
Bizim amacımız terapi yapmak değil, çocukların içinde bulundukları durumdan biraz uzaklaşmalarını sağlamak. Unutturmak da değil. İş cinayeti yaşandıktan sonra hayata daha çabuk adapte olmalarında yardımcı olmak. Onlarla birikte öğrenmek, üretmek amacıyla gittik biz oraya. Çalışmamız Elmadere Köyü’nde yürütülüyor şu an. Soma’da çalışma ortamı bulamadık, böyle daha uygundu. Oradaki çocuklar bu durumdan daha çok etkilenmiş. O kadar çok ayni yardım gidiyor ki, bu yüzden çocuklarda davranış bozuklukları meydana gelmiş. Sürekli köye gelenlerden bir şey istiyorlar, beklentilere girmiş çocuklar. Bu yüzden çalışmanın orada yürütülmesini daha yararlı bulduk, ayrıca çocuk sayısı da fazlaydı.
İki ay boyuca yaklaşık yüz çocukla çalışacağız. Yaş grupları ve ovada çalışma saatlerine göre gruplara böldük.
Fotoğraf Vakfı, 1999 Marmara Depremi sonrasında başladı, o tarihten bu yana çocuk atölyeleri yapıyor. Galata Fotoğrafhanesi, Fotoğraf Vakfı ve Dayanışma Gönüllüleriyle de birlikte. Van Depremi’nde de çocuklarla buluşmuştuk. Bu atölyelerin sonucunda büyük bir sergi yapıyoruz; hem o bölgede, hem İstanbul’da.
Bir de kitap çıkartıyoruz. Roboski’de çalışan bir grup arkadaşımız vardı, yine oraya Galata Fotoğrafhanesi gönüllülerinden arkadaşlarımız gitti. Onun dışında İstanbul’da yürütülen küçük atölyeler oluyor. Bize en çok; bu çalışmaları neden travma sonrasında yapıldığı soruluyor. Bunun nedeni maddi desteği ancak bu tür olaylardan sonra toplayabilmemiz. Öncelik gösteriyoruz, tabi gönül ister her yerde sürekli çocuklarla çalışalım.
Öncelikle Özcan Yurdalan adlı bir eğitmen ile eğitim alıyoruz burada. Optik oyuncaklar yapmayı öğreniyoruz, çocuklarla nasıl iletişim kurmamız gerektiği konusunda bize yardımcı oluyor. Bu sene Aysim Altay davranış bilimleri uzmanı olarak seminer verdi. Travma sonrası çocuklara nasıl davranmak gerektiğiyle ilgili.
Sahada öğreniyoruz, çocuklarla arkadaş olarak öğreniyoruz. Her atölyenin kendine göre bir metadolojisi oluşuyor, böylece sonunda yeni atölyelere yeni tecrübeler çıkartmış oluyoruz. Miras gibi devrediyor.
Verdiğiniz sanat eğitiminde, çocukların travmayla başedebilmesi açısından ne gibi yararlar gözlemlediniz?
Aslında onların içlerinde var olan bazı şeyleri ortaya çıkartmakta birazcık önayak olmuş gibiyiz. Biz oraya yardım kampanyası yapmaya gitmiyoruz. Çocukların psikolojileri çok bozuldu diye onları düzeltme niyetiyle de gitmiyoruz.
Birlikte öğrenelim, birlikte çekelim, birlikte kolajlar, oyuncaklar yapalım. Onlar bizden bir şey öğreniyorlarsa biz onlardan bir sürü şey öğreniyoruz. Aslında bu hep bizim sorguladığımız bir şey; daha fazla nasıl yardımcı olabiliriz, nerede yanlış yapıyoruz üzerine kafa yoruyoruz. Bunları öğrenip, kitaplaştırmaya çalışıyoruz.
Çocuklar çektikleri fotoğraflarla duygu ve acılarını aktarabildiler mi? Üretilen işlerden örnek verebilir misiniz?
Biz acıların üzerinden değil, daha çok kendi hayatları üzerinden fotoğraf çekmelerini istiyoruz. Yaşadıkları ev, mahalle, sevdikleri, sevmedikleri her şeye dair, babasının hayatını kaybetmiş olup olmadığına bakmadan, çocukları ayrıştırmadan hepsine aynı mesafeden baktık; iş üretmelerini istedik.
Van atölyesinde foto-röportaj tarzında çalışan gruplar da vardı. Roboski’de yapılan çalışmada acı da, neşe de, çok komik hikayeler de vardı. Çocukların iç dünyaları, seçtikleri konularla ilgili oluyor genellikle. Çektikleri karelerle kendi hayatlarına dair küçük anekdotlar gösteriyorlar bize.
İş cinayeti sonrası bölgeye çok sayıda insan ve medya mensubu akın etti. Genellikle çocukların hayatında çok şey değişti. Bu yeniliklerin etkileri ne oldu?
En başında da bahsettiğim gibi ayni yardımlar aslında çok sıkıntılı. Kafasına esen arabasının bagajına doldurduklarını gelip köyde dağıtıyor ve gidiyor. Bu, çocuklarda sürekli beklenti haline girmelerine sebep oluyor. Bunlara biraz dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Soma’da ve Kınık’ta psikologlarla görüşüyoruz; köyü sürekli ziyaret ettiklerini söylüyorlar; tabii biz henüz böyle bir şeye tanık olmadık.
Şu an köy daha yaşama dönmüş durumda. Acılı aileleri dinliyorsun hala ama köyde hayat yavaş yavaş normale dönüyor. Ayni yardım yapanların tavırlarını görüyoruz, herkes aynı hassasiyetle yardım etmiyor. Savururcasına değil, daha düzgün bir şekilde yardım etmek mümkün. Çocukların birbirleriyle kapışmaları var, “sen daha fazla aldın” gibi tepkileri söz konusu. Proje, bu alışkanlıktan kurtulmaya vesile olur diye umuyoruz. Gelenlerin de bunu dikkate almasını isteriz.
Bizden sonra da, bu çalışmaların orda devam etmesini çok istiyoruz. İmkanlar elverse, biz yokken bile çocuklar kendi aralarında koordine olup fotoğraflar üretmeye yardım ederler. Çocuklar çok eğleniyorlar, her hafta gelmek istiyorlar. Yerimizi kısıtlı olduğundan ve eğitmen sayısına göre gruplara bölüyoruz. Görüyoruz ki, şimdiden sahiplenmişler atölyeyi, çok eğlenceli de bir yandan. (PA/AS)