Düşünce Özgürlüğü için 9. İstanbul Buluşması ifade ve basın özgürlüğü üzerine çalışan hak örgütleri ve hak savunucularının katılımıyla İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde başladı.
Buluşmanın ilk günündeki son oturumunda İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’nın yönetiminde Kocaeli Üniversitesi’nden Doç. Dr. Aziz Çelik ile Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukat Murat Dinçer Soma ve Türkiye’de Şeffaflık konusunu tartıştı.
Prof. Dr. Tarhanlı: Türkiye Başbakan’ın çıkarına hizmet ediyor
Soma, ifade özgülüğü ve şeffaflık tartışmasının uzağında değil. Türkiye bir süredir şeffaflığın tam karşıtı bir karartma iklimine girmiş vaziyette. Bunun sadece ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasında değil, devletin temel fonksiyonlarının işleyişinde, şeffaflık bağlamında da kendini gösterdiğini görüyoruz.
Türkiye Başbakan’ın çıkarları için hizmet eden bir devlete dönüştü. Kanunlar bu doğrultuda çıkarılıp uygulanıyor, devletin kurumları, yargı ve yürütme bu çıkar odağı üzerinden çalışıyor.
Bu sorun taraflardan birinin iyi, birinin kötü olduğu yerel bir sorun değil, küresel bir sorun. Soma Linyit İşletmeleri’nin sahibi olan şirket sadece bu faaliyeti yerine getirmiyor. Aynı zamanda başka rant elde etmeye yönelik kentsel dönüşüme ilişkin çalışmaların da içinde.
Doç. Dr. Çelik: Soma, organize bir suçtur
Soma katliamı toplumu şaşırttı. Ancak unutulmaması gereken şey şu ki Türkiye’de her üç ayda bir soma yaşanıyor. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Merkezi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı beklemeksizin her ay Türkiye’de iş cinayetlerine kurban giden işçilerin verileri yayınlıyor. Şimdiye kadar ilk dört ayın listesi Soma’yı aştı. Soma sayesinde iş cinayetleri görünür oldu ama Soma Türkiye’de çalışma hayatının olağan bir parçası.
Medyaya bakıldığında iş cinayetlerine yaklaşımı daha çok acıma ve hayırseverlik olarak görüyoruz. Kapitalizmden söz etmeksizin, neoliberal politikalardan, Türkiye’deki son dönemki sermaye birikimi rejimi ve siyasi iktidarla ilişkisinden söz etmeden Soma şeffaflaştırılamaz. Teknik bir kazaya indirilir. Birkaç alt düzey teknik mühendisin, ki bunların bir kısmı ölmüştür, üstüne yıkılarak, küçük ceza davalarıyla bu iş kapatılır.
Yeni liberalizmin son 30 yıldır inşa ettiği çalışma düzenine bakmadan Soma aydınlatılamaz. Hukukun ardından dolanarak devlet Soma’yı hileli sözleşmeyle özel şirkete vermiş ve buradan çıkan tüm kömürü alma garantisini vermiştir. İşveren de denetimden uzak işverenlerin kullandığı tüm yöntemleri kullanmıştır.
İşçiler, onları öldürebilecek riskler karşısında bilgilendirilmemiştir. Ve bu risklere karşı gerekli eğitim verilmemiş, korunmaları için önlemler alınmamıştır.
Soma da sorumlu kim? Soma organize bir suçtur. Bireysel, teknik bir suç değildir. Kar amacıyla bir iş organizasyonu oluşturulmuş, hukukun temel ilkeleri, iş hukukunun işçiyi koruyan ilkeleri yok sayılarak “işçiler ölürse ölsün” denerek uygulanmıştır. Katliam devlet ve işverenin ortaklığıyla gerçekleşmiş sendika da buna ses çıkarmayarak işbirliğine girmiştir.
Eğer Soma’daki katliam gerçek sorumlularıyla ortaya çıkarılabilirse, bundan sonrakileri önleyebilir. Bu bağlamda devletin tüm belgelerinin şeffaflaştırılması, bağımsız bir komisyon kurulması çok önemli.
Dinçer: Merkeziyetçilik önemli bir sorun
Somada asayişi sağlamak için bir sebep yok. Polisin orada olmasının sebebi sivil toplumu bastırmak. Türkiye’nin bugünlerde merkeziyetçiliğinin şahikasını yaşadığını düşünüyorum. Biz merkeziyetçilikte adem-i merkeziyetçiliğe nasıl dönüşüleceğini tartışıyoruz ama burada merkezde tek kişi var. Bakanlar da etkisizler. Başbakan ne istiyorsa o oluyor. Sivil toplumu işime karıştırmayın diyorlar. Soma’daki polis kontrolünün açıklaması bu. Şeffaflığına önündeki en önemli sorun bu merkeziyetçilik.
Düşünce Özgürlüğü için İstanbul Buluşmaları
İlki 1997 yılında yapılan Düşünce Özgürlüğü için İstanbul Buluşmaları, bu alanda çalışan tüm uluslararası kurumların (Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme, Freedom House, Uluslararası PEN, Article 19, Sınır Tanımayan Gazeteciler, Uluslararası Yayıncılar Birliği, Gazetecileri Koruma Komitesi vs.)sürekli katılımı ile sürdürülen bir çalışma.
2003’ten bu yana her iki yılda bir tekrarlanan İstanbul Buluşmaları, her yıl Cenevre’de yapılan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nu saymazsak -ki saymayalım, o devletlerarası bir şey- ifade özgürlüğü alanında tek ‘’sürekli’’ uluslararası toplantı. (EA)